15 Aralık 2011 Perşembe

Dini Bütün Tim Tebow'un Mucizeleri


Denver Broncos, 90’larda, efsanevi QB’i John Elway’in önderliğinde 5 kez SuperBowl oynayıp ikisini kazandıktan sonra, 2000’lerde pek başarılı olamamış bir takım (son 11 sezonda 4 kez playoff). Bu başarılı dönemin ekmeğini 10 yıl güzelce yiyen coach Mike Shanahan, takımını vaat edilmiş topraklara bir daha götüremedi ve kötü giden 2008 sezonunun sonunda kovuldu. Takımın sahibi Pat Bowlen, New England Patriots’un 33 yaşındaki hücum koordinatörü Josh McDaniels’i Shanahan’ın yerine getirdi. Son on yılın en başarılı takımı Patriots’un iki numaralı hocası Broncos’u aydınlık yarınlara çıkaracak sihirbaz olarak gösterilmişti. Bowlen bu hamleyle NFL tarihinin en genç baş antrenörünü işe aldı ama bazı işlerde tecrübe gençlikten önemli oluyor. 2009 sezonuna altı galibiyetle başlayan Denver, ardından 10 maçta 8 yenilgi alarak playoff dışında kaldı. 2010’da da durum düzelmedi. Broncos 13 maçtan sadece üçünü kazanabildi ve McDaniels sezonun bitimine 3 hafta kala kapının önüne kondu, sezon yardımcı hocalarla tamamlandı. Kötü gidişe tekrar “Dur!” demek isteyen Bowlen, bu yılın Ocak ayında bir “sportif direktör Aykut Kocaman” hamlesi yaparak, Denver’da tanrı gibi sevilen John Elway’i futboldan sorumlu başkan yardımcısı olarak atadı. 


John Elway SuperBowl XXXIII zaferi sonrası SI'in kapağında

Elway ve yeni coach John Fox klasik bir sıkıntıyla işe başladılar. Kolej draftinda alınan oyuncular daha önceki teknik yönetimin seçtikleriydi. Bunların içinde en önemlisi de Florida Üniversitesi mezunu QB Tim Tebow’du. “Gators” olarak anılan üniversite takımı, ABD’nin en başarılı kolej futbol takımlarından biri. Tebow, Gators ile geçirdiği 4 yılda 2 ulusal şampiyonluk, 1 Heisman Trophy kazanmıştı. Takımın yer aldığı SEC konferansında kırılmadık rekor bırakmayan, hem koşan, hem pas atabilen bir oyun kurucuydu. Kolej futbol tarihinin en başarılı QB'lerinden biriydi. 


Tim Tebow #15
Ve fakat John Elway, Tebow’un oyun stilini hiç beğenmiyordu. Elway kendi zamanında koşu oyunlarında oldukça iyi bir QB olmasına karşın, kariyeri boyunca, hücum hattının koruması altında pas dağıtan “pocket QB” diye tanımlanan bir oyun kurucuydu. Vaziyet pas atmaya elverişli olmadığında ve önü açıldığında Elway koşmaktan çekinmeyen ve bundan sonuç alan bir oyuncuydu aslında (39 koşu TD’si var netekiml!). Ama basketbol dizisi Beyaz Gölge’den de öğrendiğimiz gibi “hiçbir zaman toptan hızlı koşamazsın”. Kural topla oynanan her spor için geçerli.

Pas oyununda, oyun kurucunun asli görevi, attığı kısa/uzun paslarla tutucuları ve tight end’leri topla buluşturup yard kazanmaktır (oyunun tarihine girince “tight end” pozisyona neden “sıkışık kenar” dendiğini öğrenmek mümkün, lakin bana bir şey katmadı bu bilgi). Günümüzde bu tarz QB’lerin en iyileri NO Saints’den Drew Brees, Patriots QB’si Tom Brady ve şimdilerde sakatlıkla uğraşan Colts QB’si Peyton Manning.

Bu tip oyuncular, atak öncesi rakip savunmanın hamlelerini tahmin edip takımının oyununu değiştirebilecek yetenekte, atak başladıktan sonra hücum hattının (OL) koruduğu “pocket”in içinde pas opsiyonlarını bir çırpıda gören, savunmanın hareketlerini okuyup hızla karar veren, müthiş pas yeteneğine sahip insanlar. Kendi başlarına koşu oyunu yaptıkları nadirdir. Pas başarı oranları %65’in altına pek düşmez. Ayrıca, maç öncesi, rakibin maçlarını saatlerce analiz ederler, QB antrenörü ve OC (hücum koordinatörü) ile beraber o haftaki atak planının yapılmasına katkı sağlarlar.

Tim Tebow ise daha farklı bir oyun kurucu. Öncelikle, kolej liglerinde daha çok kullanılan “Spread/Option” hücum felsefesiyle yetişmiş bir oyuncu. Çok detaya girmeden anlatmak gerekirse, bu hücum tipinde 4-5 tutucu ve koşucu tüm sahaya enine yayılır. Center’in topu kime vereceği belli değildir (topu QB’ye değil doğrudan koşucuya da verebilir ki o zaman buna “yaban kedisi formasyonu” denir: Wildcat formation). Center’dan topu alan QB ya sahaya yayılmış 5-6 oyuncudan birine pas verir ya da doğrudan kendisi koşu oyununa çıkabilir. Rakip savunmayı kararsız bırakan ve bire bir savunmaya zorlayan bir oyun türüdür. İlla da öğreneyim diyen İngilizce’ye vakıf vatandaş için:


"Yayılmış" Gators hücumu
Timothy Richards Tebow, aile fertlerinin Baptist kilisesine mensup misyonerler olarak çalıştığı Filipinler’de 1987’de doğar. Beş kardeşin en küçüğüdür, anne subay çocuğu, baba ise din adamı. Aile gayet mütedeyyin bir kesime mensup. Anne Pamela, Timothy’e hamileyken plasenta ayrılması denen bir rahatsızlık geçirir. Doktorlar çocuğun büyük ihtimalle ölü doğacağını söylemelerine karşın imanı tam anne kürtaj olmayı reddeder ve yumurcağı sağlıklı bir şekilde doğurur.

Diğer kardeşleri gibi Tim de okula gitmemiş ve annesi tarafından evde eğitim görmüş. Eğitimin çok laik temeller üstünde yeşermediğini, çocukların Hıristiyan değerler etrafında eğitildiklerini söylemek mümkün. Florida’nın kanunlarına göre evde eğitim gören çocuklar, çevrelerindeki okulların atletik faaliyetlerine katılabildikleri için Tebow bir lisede futbol oynamaya başlar ve dikkat çeker. Ülkenin en aranan oyuncularından biri olarak Florida Üniversitesi “Gators”’u seçer.
Tim Tebow sürati ve güçlü fiziği sayesinde (1.88mt/106 kg), coach Urban Meyer’in idaresinde Gators spread offense’in en güçlü silahı haline gelir. Kolej kariyerini 88 pas, 57 koşu TD’i ile taçlandırmış, son maçında 533 yd gibi inanılmaz bir pas+koşu kazanımı elde edip rekor kırma onurunu elde etmiştir (SEC konferansında kariyer koşu TD rekoru ona, bir QB’ye ait). İlk yılında yedek oyun kurucu olmasına karşın birçok koşu oyununda yer alır ve Gators ulusal şampiyon olur. Ertesi sene, bir sezonda 32 pas, 23 koşu TD’ı yaparak en iyi kolej futbol oyuncusuna verilen Heisman Trophy’i kazanır ve şöhreti yayılmaya başlar. Rekabetçi kişiliği, yenilgiyi kabullenmemesi, cesareti ve fiziksel çarpışmalardan hiç kaçınmamasıyla tanınıyor.
Amerikan futbolu denince akla ilk gelen imgelerden
Heisman Trophy

Tebow her röportajında Tanrı’nın adını anan, şükretmeyi hiç unutmayan bir genç. Din hayatının merkezinde. Her maç sonu, sahanın kenarında dua ediyor. Sezon arasında Filipinler’de misyon hastanelerinde çalışıyor, okulda muhtaçlar için yardım fonları oluşturuyor. İnancını sürekli vurguluyor. Güneş gözünü almasın diye yüzüne sürdüğü siyah boyaya dini referanslar yazıyor (eskiden her atletizm şampiyonası ve Dünya Kupası tribünlerinde görüp anlam veremediğim “John 3:16” bu mesajlardan biri). Dinine düşkün olması değil ama inancını habire insanların gözüne sokması Lincolncü laik kesimde tepki yaratıyor. Ancak diğer yandan, iyilik timsali bir çocuk olduğu için hayran kitlesi de deli gibi büyüyor. Okuduğu yıllarda Florida Üniv.’nde gönüllü çalışmak bir moda haline gelir.

2008’de Tebow Florida'da yine harika bir sezon geçirir ve Gators tekrar ulusal kolej şampiyonu olur. Timothy’nin üniversitedeki son yılı da kendisi açısından rekorlarla dolu. Ama SEC Şampiyonluğu maçında Univ. of Alabama “Crimson Tide” Florida’yı yener ve Tebow’un üçüncü kez ulusal finalde yer alma arzusu gerçekleşmez. Maçın son anlarında Tebow’un kenarda ağladığı görülür (tüm ırkçı geçmişine rağmen U. of Alabama’ya gönlümü düşürmem de bu maça rastlar: ROLL TIDE!!)

Tebow’un pas mekaniğinin iyi olmadığı hemen her atışında görülüyor. Pocket’i terk ederken çoğunlukla sol tarafına açılması rakip savunmalarca çok iyi biliniyor (sola koşarken sol elle pas atmak kolay). Üstelik düşük pas isabeti oranıyla oynuyor. Bu hatalar NFL gibi elit bir ortamda elbette daha da fazla sırıtır. Bu gibi defolar nedeniyle Tebow’un 2010 NFL draftinde 2. veya 3. turda seçilmesi bekleniyordu. Muhteşem kolej kariyerine rağmen NFL tipi hücum setlerine alışkın olmaması, pas atma rutininin (geriye 3-5-7 adım sekansları ve pocket’a girip orada kalabilme) bozuk oluşu ve “önce koş, sonra pas at” olarak özetlenebilecek eğilimi NFL scoutlarında şüphe yaratıyordu. Yine de Jon Gruden ve Tony Dungy gibi baş koçlar ondan ümitliydiler. Denver koçu Josh McDaniels da aynı fikirdeydi ve Tim Tebow’u daha ilk turda –birkaç draft hakkı da vererek- 25. sırada seçer.
NFL’in standart sıcaklık ve basınç şartlarında, yeni draft edilmiş bir QB, diğer pozisyonlardan farklı olarak, ilk bir-iki yıl oynamayı beklemez. Takımın hücum sistemini, rakiplerin savunma taktiklerini öğrenmesi zaman alır. Bu sürede, takımın 3 numaralı QB’si olarak oyun kitabını hatmeder, tüm maç analizlerine katılır, QB toplantılarında hocalarının ve ağabeylerinin ağzından çıkan her şeyi dinler. Sindire sindire "mesleği" öğrenir. Sıkı ağırlık çalışmalarıyla vücudunu profesyonel futbolun gerektirdiği seviyeye çıkarır, birkaç hazırlık maçında yer alır ve antrenmanlarda da bazen tutucularla çalışır. Oynamak için sırasını bekler. Elbette takımın ilk QB’si Kyle Orton değilse…

Kyle Orton kimdir, muharrir neden ona uyuzdur kısmına girmeyeceğim. Fikrimce kendisi tutarsız ve baskı altında dağılan bir QB’dir. Orton bir dönem Chicago Bears’in QB’iydi. O dönemde bu blogun yayın hakkını elinde bulunduran zat, Şikago basınının gazına gelip kendisini manevi kardeş bellemişti. O nedenle Orton konusunu burada keseyim.

Kyle Orton, Denver oyun kurucusu olarak 2010’u hayretlere seza şekilde iyi geçirmesine karşın sakatlanır ve son 3 hafta Tim Tebow ilk onbirde sahaya çıkar (birinci yedek QB Brady Quinn’in işi kapamamış olması da ayrı bir trajedidir). Tebow 3 maçta 1 galibiyet 2 yenilgi alır, 5 TD, 3 de INT atar. 26 Aralık 2010’daki maçta ilk yarıyı 17-0 geride bitiren Broncos maçı 24-23 kazanır ve Tebow NFL’deki ilk galibiyetini alır. 

Tim Tebow, "student of the game"

2011 sezonunda artık yeni bir hoca (John Fox) ve John Elway vardır. Ve onlar daha bir “pocket QB” olan Kyle Orton’la sezona başlamayı seçerler. Ancak Kyle beklenen "ortonluğunu" tüm ihtişamıyla ortaya koyar. İlk 5 haftada toplam 8 TD, 7 INT atar. Denver’in vahşi atları sadece bir galibiyet alabilmişlerdir. Kyle Orton 9 Ekim’deki Chargers maçında oyundan alınır ve yerine Tebow girer. Tim bir koşu, bir de pas TD’ı yapmasına karşın Denver maçı kaybeder. Kyle Orton Bronco olarak bir daha topa değemeden 22 Kasım’da da takımdan kovulacaktır.

Tebow NFL’de ilk onbir oyuncusu olarak ilk maçına Miami Dolphins karşısına çıkar. Denver maçın büyük bölümünde bir varlık gösteremez ve 15-0 geriye düşer. Fakat maçın son 3 dakikasında Tebow’un önderliğinde 15 sayı yapan Broncos maçı uzatmada 18-15 kazanır. Ertesi hafta Detroit Lions'la oynarlar. Tim genelde "tebowing" yerine "down" pozisyondadır ve maçı 45-10 kaybederler. Fakat sonraki hafta, Tebow’un iki TD yaptığı maçta deplasmanda Oakland Raiders’i 38-24 yenerler. Bir sonraki maçta yine rakip sahada K.C. Chiefs karşısında Timitimi sadece 2 isabetle 8 pas atar. Bir QB için utanç verici bir istatistik olması gereken bu performansa rağmen Tebow maçın sonlarında 56yd’lık TD pasıyla maçı kazandırır.

Sonraki maç NY Jets iledir. Son çeyrekte Broncos 13-10 gerideyken Tebow 95 yd’lık bir drive organize eder ve 20 yd’lık koşu TD’ını kendi yaparak maçı takımına kazandırır. Mucize mırıltıları yavaştan duyulmaya başlar. Tebow’un maç sonu dua pozundan esinlenen www.tebowing.com sitesi hit rekorları alır. Herkes sağda solda “tebowing” yapmaya başlar. 

Ertesi hafta Tebow’un 22 denemede 67 yd koştuğu maçta Denver yine geriden gelerek Chargers’i uzatmada 16-13 yener. Benim gibi 3-5 imansız hafiften uyuz olmaya başlar.

Tebowlama

Sonraki maç Minnesota Vikings karşısındadır. İnanmayacaksınız ama Denver yine 4. Çeyrek’te geriden gelir, beraberliği sağlar ve uzatmada maçı 35-32 kazanır. Tebow’un nasıl olup da bu derece kötü oynarken sürekli kazandığına dair analiz, inceleme ve mucize yazıları ABD basınında ayyuka çıkar. Pensilvanya’da bir çiftlikte ortalık karışır.

Ve geçen hafta…. Denver, Chicago Bears karşısında berbat bir hücum düzeni uygular ve ilk üç quarter sayı yapamaz. 4. Çeyrek’te Ayılar 10-0 öndedir. Maçın bitimine 2 dakika kala Tim Tebow’un TD pasıyla durum 10-7 olur. Top tekrar Denver’a geçtiğinde Tebow yine bocalar. Ama 8 sn. kala Matt Prater 59yd’lık FG ile maçı uzatmaya götürür. Uzatmada Bears skora doğru giderken RB Marion Barber’in (imansız herif!! - Blog sahibi notu) fumble’ı sonucu top Denver’a geçer. Tebow takımını biraz ilerletir ve Matt Prater bu defa 51 yd’lık FG ile takımına maçı kazandırır. Blogun haklarını elinde tutan arkadaş kezzap içerken son anda engellenir. Ama daha acısı herkes Prater yerine Tebow’u konuşmaktadır. O ise maç sonunda dua ediyor, röportajda tanıştığı kanserli çocuklardan bahsedip Tanrı’sına şükrediyor.

Tebow omuzlarda...

Bu aralar Amerikan futbolunda böyle bir fenomen var arkadaşlar. İsteyen dilediği gibi yorumlayabilir. Maçların 3/4’ünde rezalet oynayan bir QB, maçın son bölümünde aslan kesiliyor. Yaptıkları, stili göze hoş gelmiyor belki. Paçası tutuşmuş gibi oradan oraya seyirtiyor, gayrı estetik paslar atıyor ya da çılgın koşular yapıyor. Ama bir şekilde takımına şans yaratıyor. Ya Jets maçında olduğu gibi koşarak TD yapıyor ya da de becerikli kicker’ının ayaklarına fırsat yaratıyor.

Ancak şunları da biliniz: Denver’in çok iyi bir savunması var (son 8 maç için 20.3 sayı/maç veriyorlar). 4. Çeyreğe kadar 2 skor dezavantajıyla (6-14 sayı) gelebilen bir takımın maçı kazanma olasılığı her zaman vardır. Üstelik bu “mucizevi “ süreçte Denver hep ya kötü takımlarla (Miami, Kansas City, Minnesota) ya da krizdeki takımlarla oynadı (Chicago, Jets, Chargers).

Bir sürü insan Tim Tebow ve dini bütün Hıristiyanlığından çok iyiliğinden ve yardımseverliğinden etkileniyor. Bence “iyi” bir insan olmak dinden çok ahlakla ilgili bir şey. Ve biliyoruz ki ahlaki normlar dinlerden çok önce vardılar bu yeryüzünde. Dinsiz ve imansız ne melekler tanıdık. Dakika başı Tanrı’yı anan, beş vakit kiliseyi aksatmayan şeytanlar da gırla. Tim Tebow’un bizim için önemi ne kadar iyi bir QB olabileceğinden öte değil aslında. Herkesin dini kendine… Zaten o da söylüyor “Tanrının bu oyundan önemli işleri var” diye… Zeki, çevik, ahlaklı ve sofu… Buyur buradan yak! 

Şahsen elbette Tim Tebow’un başına kötü bir şey gelsin istiyorum. Her hafta, birçok kişinin “mucize” dediği şeyleri başaran böylesine iyi ve efendi bir insanın var olduğunu bilmek, kendi günahlarımı, kötülüklerimi ve gerçekleştiremediğim mucizeleri hatırlatıyor bana. Kendime kızamayacağım için ona ileniyorum. Dolayısıyla İmanlı Bay Tebow’un tez vakitte ya yaşı küçük bir kızla basılmasını, ya dopingden yakalanmasını ya da vergi kaçırmaktan enselenmesini istiyorum. Hepsi beraber olursa da kabulüm.

Tom Brady ile Tim Tebow'un zevklerinin tutmadığı kesin


Tim'in özel hayatı ile ilgili muhtelif spekülasyonlar mevcut


Ama Tanrı’nın bu isteklerime pek yüz vermeyeceğinin farkındayım. O nedenle başka bir duam var. 18 Aralık Pazar günü, New England Patriots’un Denver Broncos’u evire çevire yenmesini istiyorum. Bir hezimet istiyorum. Patriots QB’si Tom Brady’nin şöyle 350 yd - 5TD atarak Denver’i pespaye etmesini arzuluyorum. 42-10 falan bitsin maç lütfen. 

Patriots’u çok severim ama asıl motivasyonum bu değil. Bilenler bilir, tarihin en başarılı QB’lerden Tom Brady abimiz Brezilyalı dilber Gisele Bündchen ile evli. Bir oğulları var. Allah tek yastıkta kocatsın. Daha önce Bridget Moynahan’dan da bir çocuk sahibi usta. Tim Tebow ise son bir yılda orucu bozmadıysa hala milli formaya hasret bir mümin. 

Şimdi sağ ve sol omzunuzdaki melekleri karşınıza oturtun, onlara iyice bakın ve kendinize dürüstçe sorun lütfen… Pazar akşamı Gisele Bündchen mi, Kitab-ı Mukaddes mi kazansın? Amin! 




1 yorum:

  1. Haber takibi........18 Aralık'taki maçı Patriots 41-23 kazandı. Tom Brady 320 yd pas ve 2TD performansı gösterdi.

    YanıtlaSil