13 Nisan 2012 Cuma

Hem Yarış, Hem Bira...Amstel Gold Race


Pazar günü Amstel Gold Klasiği koşulacak. Hollanda’nın dümdüz olmayan tek bölgesi Limburg coğrafyasındaki parkur 256,5 km uzunluğunda ve irili ufaklı 31 yokuş var. Hollanda’da “iri” yokuş olmaz ya, laf öyle geldi, geçelim. Yarış, AB ülkelerine kök söktüren kriterleriyle meşhur Maastricht’ten başlayacak. Sporcular bütün gün sele üstünde perişan olacaklar ama Maastricht’le finiş kasabası Valkenburg’un arası arabayla 15 dakika. Bu küçük kasabanın kalbi bisiklet için çarpar. Tarihte üç kez (1938, 1948, 1998) UCI Yol Bisikleti D.Ş. Valkenburg’da düzenlenmiş. Ama Limburglular’ı kesmemiş ki 16-23 Eylül arasında Dünya Şampiyonası yine burada yapılacak. Haliyle bir Amstel Gold müzesi/cafési var. Eski yılların videoları, kazananların bisiklet ve mayoları sergileniyor. Ayrıca meşhur Japon bisiklet giysileri üreticisi Pearl Izumi kasabada bir outlet açmış. Japonlar akıllı adamlar, nerede para kazanacaklarını biliyorlar.


Geçen sene, harika bir havada, bol Amstel eşliğinde, Deniz ve Pier’le beraber Philippe Gilbert’in zaferini yerinde seyretmiştik. Uzak ara en keyifle seyrettiğim yarıştı Amstel Gold. Cauberg yokuşu (ki yarış boyunca 3 kez geçiliyor) başlamadan önceki kavşak bizim Nevizade’yi andırır şekilde insan doluydu. Herkes elinde içkisi, yanında sevgilisi, dostu, Pazar öğleden sonrasında hem eğleniyor hem de yarışı bekliyordu. Biz de Pearl Izumi’yi talan ettikten sonra meydana varmıştık. Ama kalabalıktan duramayıp, Cauberg’de güzel bir yerde yarışı seyretmiştik.



Bu sene TV’den seyredeceğiz. Ama yarış bence geçen senekinden daha zevkli geçecek. 2012 bahar sezonu Tom Boonen hariç, diğer tüm klasikçiler için oldukça vasat geçiyor. Hemen hemen kimse çok formda değil. Bu nedenle yarış oldukça açık. Son iki yılın şampiyonu Gilbert hala forma giremedi. Çarşamba günü Fleche Barbançonne/Brabantse Pijl’da 12. oldu ama favori olmadığını açık seçik söylüyor. BMC takımı, Cadel Evans ve Greg Van Avermaet ile Gilbert’i destekleyecek ama Philippe gidemezse onlar da kazanmayı deneyebilirler.

Philippe Gilbert - Amstel Gold 2011

Diğer favoriler arasında önce İspanyolları saymalıyız. Sezona çok iyi giren, daha sonra biraz aktif dinlenmeye geçen Alejandro Valverde’den kalbim bir zafer istiyor. “Yeşil Mermi” Valverde 2006’da Fleche Walonne ve L-B-L, 2008’de de yine L-B-L’yi kazanmıştı. Klasikçi yani… Bu sezon, hem Tour Down Under, hem de Paris-Nice’de çok iyi yarışlar çıkardı. Katalunya Turu’nu hava koşulları nedeniyle yarıda bıraktı ama geçen hafta sonu koştuğu “test” yarışını ikinci bitirdi. Şunu da ekleyeyim ki o yarışı Valverde’nin takım arkadaşı Giovanni Visconti kazandı. O da formda. Üstelik bisiklet takım arkadaşlığının ilk kuralı “bugün bana, yarın sana” dır. Visconti Valverde için çalışacaktır.


Cauberg 2011 - Görüş açımız

Zaten Hollanda diyince İspanyollar’dan bahsetmeden olmuyor. Yarışın kağıt üstündeki bence en büyük favorisi Katusha’nın minyatür lideri Joaquin Rodriguez. “Purito” enfes bir Bask Turu koştu (GK 2), üstelik Cauberg’deki kısa ve sert yokuş (1200mt - %6.5) tam onun için tasarlanmış gibi. Geçen sene ikinci olmuştu ama geçen sene herkes Gilbert’in arkasında ikinci oluyordu zaten. Bu sene kazanma olasılığı yüksek. Keza Samuel Sanchez de (Euskaltel) Bask Turu’nda şampiyon olarak iyi formunu gösterdi ama yokuş sprintinde Valverde, Rodriguez ve Gilbert kadar iyi değildir. Oscar Freire de çok formda ve Valkenburg 2012’yi kazanıp kazanamayacağını görmek için bu yarışta kendini deneyecektir. Ama Katusha’nın bu yarıştaki lideri Rodriguez olacak.


Cauberg, son 700 metre

Hollandalılar içinde ben Bauke Mollema’ya (RAB) dikkat çekmek istiyorum. Patlayıcı yokuş sprinti çok iyi değil ama o da Bask Turu’nda çok iyiydi. Robert Gesink’in “olmasını” beklemekten sıkılanlar olarak Mollema’ya yanaşabiliriz. Keza Johnny Hoogerland da mutlaka yarışın bir bölümünde geleneksel kaçışını gerçekleştirecektir. Ama Hoogerland kaçışlarını pek başarıyla bitiremeyen bir cengaver. Belçika ekiplerinden Lotto Belisol'da Jelle Vanendert ve Gianni Meersman, Omega Pharma Quick Step de ise Chavanel ve Terpstra’ya dikat etmeliyiz (Boonen adele sakatlığından dolayı katılmıyor). OPQS ortada kazanmadık yarış bırakmadı aslında. Bu nedenle Amstel’i daha rahat koşacaklar ama kazanmak bir alışkanlık olmuşsa belli olmaz. Lotto Belisol’ün üstündeki başarı baskısı çok daha büyük.

Lüksemburglu kardeşler ise sezona pek iyi başlamadılar. Andy’nin bu sezonki en iyi derecesi 32. bitirdidiği Umman Turu! P-N, Katalunya ve Brabantse’yi bitiremedi. Dediğine göre L-B-L’e hazır olacakmış. Fransa Turu’nu da kazanacaksın koçum!!! Frank Schleck de ortalıklarda pek gözükmedi ama en azından gayet şerefli bir sezon başı çıkardı. Üstelik 2006’da Amstel’de şampiyon olmuştu. Yazmasam olmaz ama kazanma olasılığı düşük.


Andy Shcleck - Amstel Gold 2011

Ardennes Klasikleri’nde illaki önde birkaç Rus sporcu yarışın son kısmında gözükür. Hatta 2009’da Sergei Ivanov yarışı kazanmıştı. Bu defa Maxim Iglinsky’e dikkat edelim. Bir diğer Slav Peter Sagan'ın da yokuş sprinti çok iyi. Müthiş bir yetenek. Ardennes Klasikleri’nde takımın desteği ve taktik zekası çok önem kazanıyor. Liquigas Sagan’ı, bu anlamda, bu tip yarışlarda çok yalnız bırakıyor. Tecrübesi az, gücü çok Sagan da genellikle diğer takımların taktiklerine kurban gidiyor. Ama Damiano Cunego’nun arkasına takılırsa bir şeyler olabilir. Cunego Ardennesler için biçilmiş kaftan. Onu Cauberg ve Mur de Huy’de seyretmeyi seviyorum.


Simon Gerrans artık bir Milano-Sanremo galibi olarak favoriler arasında sayılabilir. Giro 2009’da, Bologna’da, yine bu tip bir yokuşta muhteşem bir etap kazanan Gerrans hiçbir disiplinde çok iyi değil. Ama çok zeki ve yarış ona gelirse kazanabilir. Zaten geçen sene podyumdaydı. Tüm pelotonu saymadan bitirelim ama önce Thomas Dekker’e dikkat çekeyim. Doping cezasından sonra Garmin’de yarışmaya başlayan Dekker, sakatlanan Sepp Vanmarcke’nin yokluğunda kendini göstermek isteyecektir.


Amstel Gold Race 2011 - Podyum (Gilbert'in bebesi pek mutlu değil)

Ben Amstel Gold’u seviyorum. Objektif bakınca, bu kadar favorinin olduğu bir yarışı ne zamandır seyretmemiştim, heyecanlanıyorum. Sonra gözümün önüne Cauberg’deki kalabalık, güneşin ışıldattığı biranın altın rengi, hardal-sosis-ketçap üçlüsü, 1.85’lik güzel kadınlar ve 1.95’lik yakışıklı adamlar geliyor. Pearl Izumi’de alamadığım mayolar, café/müzedeki çerçevelenmiş formalar ve bisikletleri hatırlıyorum, mutlu oluyorum.

Hem bakarsınız Andy Schleck geçen seneki gibi son 10 km’de yine atağa kalkar, bu defa Cauberg’i tek başına çıkar ve yarışı kazanır… Heyecanlanıp abarttım, pardon.

3 yorum:

  1. Valverde ve ya Schleck'lerden biri alsın diye umuyorum. Yayında sesinizi duymak isteriz. Eurosport programına baktım 16-18 arası yayın gösteriyor, az bir kısmını izleyebileceğiz sanırım.

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel yazı olmuş.elinize saglık.

    YanıtlaSil