Chicago Cubs dün akşam Atlanta Braves'i
5-1 yendi. Galibiyette en büyük pay, bu sezo başlangıç atıcılığına (starting pitcher; ilk 11 gibi) terfi eden
Jeff Samardzija'nın oldu. Jeff, 7 inning boyunca sadece 5 hit ve 1 run'a izin verdi, üstelik son atışlarında bile halen 96 mil/hr hıza çıkabiliyordu.
Aslında Cubs bu sezona oldukça kötü başladı. Son maçlarda toparlanmasına rağmen hala 12G/17Y ile NL Central'ın son sırasında bulunuyor. Samardzija ise 4 galibiyet 1 mağlubiyetle takımın bu sezonki ender iyi oyuncularından biri durumunda. Blogda henüz pek bahsini geçirememiş olsam da, Cubs, bu sezon takımın başkanlığına getirilen dahi çocuk
Theo Epstein rejimi altında gençlere daha çok önem veriyor. Bu yazıda bahsedeceğimiz Jeff Samardzija de biraz bu kontenjandan takıma girebildi. Sonucu baştan yazayım: Bir yıldız doğuyor!!
|
Köpekbalığı (Jaws filmini hatırladım) |
Belki bazılarınız anlamıştır, Jeff Sırp-Amerikan bir ailenin çocuğu. Tam olarak ABD'ye ne zaman göç ettiklerini bulamadım, sadece bir röportajda
"büyük büyük büyükbabam" demesinden, pek kimsenin hatırlayamayacağı kadar eski olduğunu anlıyoruz. İtiraf edelim, kaçımız büyük büyükbabamız hakkında doğru dürüst bişey biliyoruz ki?
Ben yaştakiler,
Yugoslavya zamanlarını hatırlarlar. Birçok spor dalında oldukça başarılı bir ülke idi. Sovyetler dağılınca onlar da dağıldı.
Saydım, tam 8 ülke olmuşlar. Gelgelelim ne kadar bölünmüş olsalar da, ayrılan her parça sporda başarılı olmaya devam ediyor. Samardzija'nın kökünün geldiği Sırp nüfusun ağırlıkta olduğu Sırbistan, Yugoslavya'nın en büyük parçası olmasına rağmen sadece 7 milyon nüfusa sahip. Gelgelelim, sporda ne kadar da başarılı olduklarını anlatmak için yetişen bazı sporcuların isimlerini zikretmek yeterli: Futbolda
Nemanja Vidic,
Branislav İvanoviç, basketçiler
Vlade Divaç,
Predrag Stojakoviç,
Dejan Bodiroga, tenişçiler
Novak Dokoviç,
Ana İvanoviç,
Jelena Jankoviç ve
diğerleri...
|
Tenisçi Ana Ivanoviç (bulabildiğim en makul resimlerden biri) |
Göçmen çocuğu Jeff de, çok sağlam olan bu sportif genlerin avantajını kullanmıştır. Spora Indiana eyaletinin küçük bir şehri olan Valparaiso'da futbol
(ama bu bizim futbol, soccer yani), basketbol ve beyzbol ile başlıyor. Bu başlangıç daha çok abisi Sam Samardzija Jr. ile kapışmak şeklinde oluyor. Ufakken bir ara Chicago'ya yerleşiyorlar ve orada babasının isteğiyle şehrin yarı-profesyonel buz hokeyi liginde oynuyor. Chicago White Sox'un sahası Comiskey Park'ın evlerine yakın olması sebebiyle Jeff, Cubs'ın ezeli rakibi Sox taraftarı olarak yetişiyor. 12 yaşındayken bir ara güreşe de merak salıyor ve Indiana eyalet şampiyonasında ikinci oluyor. Yani çok yönlü bir sporcu.
Lisede aktif olarak Amerikan futbolu, beyzbol ve basketbol oynuyor
(sonuncusuna şaşırmadık elbette; boy 1.96 bu arada) Futbolda
(yazıda artık futbol=Amerikan futbolu) 3 kere eyalet karmasına, iki kere de kendi takımının en değerli oyuncusu olarak seçiliyor. Beyzbolda ise bir kez "all-state" oluyor.
Liseden mezun olduktan sonra Notre Dame Üniversitesi'ne devam ediyor. Spor dünyasında
Fighting Irish diye bilinen popüler katolik üniversitesi. Bursu futbol vasıtasıyla alıyor ama okuldayken başvurup beyzbol takımına da seçiliyor. İlk sezonunda 8G/1Y ile birinci sınıfların
All-American takımına seçiliyor. "
Shark" lakabı da tipi köpekbalığına benzediği için beyzbol takımındaki arkadaşları tarafından veriliyor.
|
Jeff Notre Dame adına atışını yaparken |
Bu aşamada şunu belirtmek lazım. ABD'nde beyzbol yaz sporu, basketbol ve futbol ise kış sporu. O yüzden 2 spor yapmak hiç de az görünen birşey değil. Çoğu başarılı sporcunun biyografisinde kolej yıllarında ikinci bir spor yaptığını görebilirsiniz.
Okul Amerikan futbol takımında
Wide Receiver (tutucu) olarak oynadığı ilk iki sene yedek kalıyor ve 2 sezon boyunca sadece 24 pas yakalayabiliyor. 2005 yılında, yani üçüncü sezonunda ise adeta patlıyor. O sezon 77 tutuş ve 15 TD yapıyor. Son senesinde de ilk 8 maçın hepsinde TD yaparak rekor kırıyor ve kolej kariyeri boyunca 2.953 yd ile Notre Dame'ın tüm zamanlarda en çok yarda top yakalayan tutucusu olarak tarihe geçiyor.
|
Samardzija "Irish" adına pas yakalarken (canımız Trojan'ımız karşısında - Ed) |
80 bin kişilik seyirci önünde oynamak çok az kişiye nasip olur. Jeff Samardzija da Notre Dame'da bunu yaşamış birisi. Taraftarlar ile ilgili çok iyi bir
yorumunu okudum:
"Notre Dame'ı seven çok insan var. Ama "yendiğiniz vakit" Notre Dame'ı seven çok daha fazla insan var" Ne kadar da doğru!
Üniversite bitince herkes ondan NFL draftına girmesini bekliyor, ancak kendisi hem MLB hem de NFL'de oynamak istiyor. MLB draftında Chicago Cubs tarafından seçiliyor. Sonra da sürpriz bir kararla NFL draftından çekilerek bundan sonra kariyerine beyzbolcu olarak devam edeceğini deklere ediyor.
ABD'nin en popüler iki sporu olan Amerikan futbolu ve beyzbol, ters karakterlerde olan iki spordur. Futbol, sezon boyunca sadece 16 maçın oynandığı, her pozisyonun mikroskopla incelendiği, kariyeri kısa süren, ama draft edildiği andan itibaren çok iyi para kazanılabilen, özellikle wide receiver iseniz çok ünlü olunabilen bir spor. Elbette kötü bir darbeyle -bunun olasılığı çok yüksek- aniden spor hayatınızın bitmesi de sözkonusu. Ayrıca "ecelinizle" emekli olsanız bile birçok Amerikan futbolcusunun kariyerinden sonra alınan darbeler sebebiyle
ızdıraplar çektiği de bir gerçek.
Beyzbol ise, sezonda 162 maç yapılan, kariyerin 40'lı yaşlarda bile devam edebildiği, nisbeten dingin bir spor.
Beyzbol draftı ABD sporları arasındaki neredeyse en önemsiz drafttır, zira seçilen oyuncular uzun süre A-takıma alınmayıp altyapı takımlarında (minor league teams) deyim yerindeyse sürünürler. Koca Kuzey Amerika'da otobüsle deplasmana gitmekten bahsediyorum...
Jeff Samardzija'nın beyzbol seçimini de bu kriterler ışığında değerlendirmek lazım. Elbette doğru cevabı kimse bilemez, ama uzun bir sporculuk kariyeri daha cazip gelmiş olmalı. Jeff Samardzija her ne kadar White Sox taraftarı olarak büyümüşse de,
Cubs'a gelişi tesadüf değil. Zira daha üniversitedeyken, kendisini
izleyen Cubs, başka oyuncularla beraber onu da Wrigley Field'a davet etmiş ve bullpen'de (yedek atıcıların ısınma yeri) top atması sağlanmıştı.Wrigley Field'dan etkilendiğini söylemiş olsa da bu çok ilginç bir bilgi sayılmayabilir; çünkü Chicago Cubs'da bunu vurgulamayan adamı döverler..
Sonuçta, Samardzija 2007 yılında Cubs ile 5 senelik sözleşme imzaladı. 6. ve 7. seneler için kulüp opsiyonu var ve bu opsiyonlar kullanılırsa alabileceği 16.5 milyon dolar var. İyi para.
Samardzija bir çaylak için astronomik sayılabilecek sözleşmeyi imzaladıktan hemen sonra
AA seviyesindeki
Tennessee Smokies'e atandı. Burada bir sezon oynadıktan sonra
AAA seviyesindeki (
majörden önceki son durak)
Iowa Cubs'a atandı. Geçen sezona kadar genelde I-Cubs oyuncusu olan Samardzija, 3-4 kere majör takıma, ama o da
reliever olarak çağırıldı. Çağırıldığı 2008 senesinde karşılaştığı ilk vurucuyu
strike-out etti. Birkaç maç sonra ilk
save'ini kazandı. 2009 bahar kampında majör takıma çıkamayarak tekrar AAA Iowa'da kaldı. Chicago Cubs'ın da 2008-2010 arası kötü gitmesinin etkisiyle sık sık yukarı çağırıldı ve bazen iyi bazen kötü, ama genelde istikrarsız performanslar gösterdi. Ama her zaman potansiyeli yüksek oyuncu olarak görüldü.
2011 bahar kampında yardımcı atıcı (reliever) olarak esas takıma girdi ve sezonu 8-4 ve 2.97 ERA ile gayet iyi kapadı. Bu sezon, yani 2012 sezonunda ise ideali olan
starter olarak esas kadroya seçildi ve ilk paragraflarda özetlediğimiz gibi sezona iyi bir başlangıç yaptı. Henüz 25 yaşında ve parlak bir kariyer onu bekliyor. Bu sezon 5. sezonu ve iyi giderse Cubs opsiyonlarını kullanabilir.
Jeffrey Alan Samardzija'nın uzun süredir ABD'nde olması sebebiyle anavatanını unuttuğunu düşünmeyiniz. 2011 sezonundan önce Sırbistan'da beyzbol ile ilgili çalışmalar başladığını öğrenen Jeff ve abisi Sam Jr. Sırp Beyzbol Geliştirme Birliği'ne hem
ekipman yardımı yapıyorlar hem de gelecekte bilgi olarak da destek olma sözü veriyorlar. Ancak Jeff röportajda
"Peki World Baseball Classic'de (bir nevi osuruktan Beyzbol Dünya Kupası - Ed.) Sırbistan yer alırsa kadrosunda bulunmayı düşünür müsünüz?" sorusuna gülerek
"Zor bir soru, hiç böyle bir şeyi düşünmemiştim" diye kıvırmayı da ihmal etmiyor.