3 Mayıs 2012 Perşembe

Giro 2012...Parkura Mesafeli Bakış

Kutsal üç ayların ortasındayız. Nisan, Mayıs ve Temmuz (Dauphiné’ye rağmen Haziran kutsalımız değildir).  Nisan’ı Bahar Klasikleri’ni tavaf ederek geçirdik. Temmuz ayı da bilhassa hac mevsimidir. Mayıs ayı ise Il Giro d’Italia demektir ve -bu dini benzetmeler başıma bir bela açmayacaksa- İtalya Bisiklet Turu, pislete iman edenler için umre görevi sayılır. 

Geçen yıllarda, takımlar parkurun zorluğundan ve etap sonu uzun transferlerden çok şikayetçi olmuşlardı. Zomegnan’ın yarış direktörlüğünden ayrılışı sonrası başa geçen Michele Acquarone ve ekibi daha dengeli ve insaflı bir parkur tasarlayacaklarını açıklamışlardı. Bunu da yapmış gözüküyorlar. Yarış çok ağır değil gibi, yine de saate karşı mesafenin düşük oluşu, Genel Klasman’ın bir yokuş uzmanına gideceğini düşündürüyor.
İtalya Turu 2012’de ikisi bireysel 3 saate karşı etap (toplam 70,2 km), 7 sprint, 4 adet de orta dağlık etap bulunuyor. Bu dördün üçünde yokuş finişi var. Daha çok son haftaya yerleştirilmiş yüksek dağ etaplarının sayısı da dört. RCS, geçen sene yaptığı bir oylamayla, seyircilerin en çok görmek istediği yokuşları belirlemişti. Bu oylama bize Giro’nun  Etab-ı Sultane’si olarak geri döndü. 20. Etap'ta Tonale-Aprica-Mortirolo-Stelvio dörtlemesi geçilecek. 2.725 mt irtifayla Avrupa’nın en yüksek geçitlerinden olan Stelvio, aynı zamanda yarışın Coppi Zirvesi (politik konjonktür gereği artık “Kraliçe Etap” yazamıyoruz, kültürümüzde yoktur, mazur görünüz).


 İtalya Turu 2012 parkuru

95. kez koşulacak olan Giro, son yıllardaki eğilime uygun olarak, İtalya’dan uzak bir yerde, Danimarka’da başlayacak. Jutland bölgesindeki ilk iki etap, Saxo Bank’ın süngüsü düşük patronu Bjaerne Riis’in doğum yeri Herning’de koşulacak. Cumartesi günü bol virajlı, 8,7 km’lik bireysel zamana karşı etapla yarış başlayacak (8.0 km’den uzun olduğu için “prolog” diyemiyoruz). İkinci gün Herning’den Kuzey Denizi’ne doğru gidip döneceğiz. Mevsim itibarıyla “çapraz rüzgar pelotonda kopmalara neden olabilir” klişesini rahatlıkla kullanabileceğimiz, dümdüz bir parkur. Esneyen TV seyircileri için Kat. 4 bir yokuş kapısı var ama hikaye. Yarış stresli geçecek aslında. Özellikle son 10-15 km’de takımların sprint treni oluşturma mücadelesi düşmelere yol açabilir. 

3. Etap, sanırım Acquarone ve arkadaşları tarafından “Danimarka’ya 2 gün için gitmeye değmez!” saikiyle konmuş. Rutini kırmak için bir küçük yokuş kapısı da var. Güzel bir sprint finiş daha bekleniyor. Horsens’deki etabın tek önemi Wouter Weylandt’a adanması olacak (Weylandt 2010 Giro’nun 3.Etabı’nı kazanmıştı). 

WW108

Danimarka’daki üç günden sonra, Pazartesi akşamı, Giro kafilesi, sıkı bir lojistik operasyonla  Hamlet’in ülkesinden Romeo & Jülyet’in kentine taşınacak. Salı günü yarış yok. 9 Mayıs Çarşamba, Verona’da 33,2 km’lik takım saate karşı etabıyla devam edecekler.  Genel Klasman için ümitli sporcular arasında ilk zaman farklarının burada oluşmasını bekleyebiliriz. Parkur düz ve süratli olacak, tıfıl yokuşçu takımların Garmin ve Sky gibi TT’ci takımlara ne kadar zaman kaybedeceklerini merak ediyorum (bu paragrafı yazarken Mark Knopfler’ın  “Julieeeette!” terennümü dilimdeydi hep. Klip bir felaket ama, okuyana da bulaştırayım).  


Bir sonraki etap 209 km’lik Modena-Fano. Hemen Dire Straits’den Ferrari’ye geçelim, çünkü Modena dedin mi akan sular durur. İşi çok bilen “Ne Modena’sı be? Maranello!” dese de kaale almayın. Enzo Usta Modena doğumludur, fabrikası da II. Dünya Savaşı sonuna kadar Modena’daydı. Keza Maserati ve Lamborghini de bölgenin doğal güzellikleri arasında yer almaktadırlar. Etapta kayda değer bir şey olmadığından geyik yapıyorum işte. Sonuçta bir sprint etabı olacak. Yalnız “Lamborcini” diye okuyan çarpılır ona göre! 

Geldik 6. Etap’a. Kaçış grubunun ilk zaferi olabilecek nitelikte, inişli çıkışlı bir parkur var. Hatta biraz “strade bianche” de olacak. Toprak yol…  Urbino - Porto Sant’Elipidio arasındaki etap 210 km. Ne alaka diyenlere bu “Aziz Elipido Limanı” kasabasının hemen yanında, meşhur İtalyan ayakkabıları TOD’S’un üretim yeri olduğunu belirteyim. Fabrika satış mağazası var, indirimdeki modelleri kaçırmayın.

Giro’nun ilk zirve finişi Recanati - Rocca di Cambio arasındaki 7. Etap’ta yer alıyor (205km). Son yokuş 19.1 km ve %3.9. Bu seviyedeki sporcular için leblebi çekirdek sayılır lakin son dört kilometredeki inişten sonra, 1500mt’lik %5.6 eğimli bir yokuş bizi finişe götürüyor (max. eğim %10). Yokuşta patlayıcı gücü yüksek sporculara dikkat. Patlayıcı güç demişken GreenEdge’in yeni sponsoru Avusturalya’da madencilik ve patlayıcı madde üretimi yapan Orica şirketi oldu. Etabı da alsınlar bari.

7. Etap profili

Bir sonraki etap da (Sulmano - Lago Laceno: 229km) son kısmında yükseliyor ve yokuş finişi sayılıyor. Ama son 4 km düz, hatta hafif iniş. 9. Etap’ta neredeyse Napoli’ye kadar inmiş olacağız (San Giorgio del Sannio – Frosinone:166km). Kısa ve klasik bir sprint parkuru gibi gözüküyor. Ama pelotonun hikmetinden sual olmaz, kaçış grubuna da bırakabilirler.

Yıllar önce, bir iş gezisi için Pescara’ya gitmem gerekmişti. Roma havaalanında araba kiraladım. Yurt dışında ilk defa araba kiralıyordum ama yıllardır bu işleri yapan biri edasıyla direksiyona kurulup yola çıktım. 30 saniye sonra yanımda ne harita ne de yol tarifi olmadığını fark ettim. Gerçek bir erkek olduğumdan, yol sormam söz konusu değildi zaten ama, o zamanlar İtalyancayı da hiç bilmiyordum ve tabelalardan bir şey anlamıyordum. Telaşlanmadım. Bu basit problemi üstün zekam, analitik düşünme yeteneğim ve yabancı dillere olan yatkınlığımla çözmek bebek işiydi. Havaalanı çıkışındaki şehir ve yol tabelalarına bakarken ”Civitavecchia” diye bir ok gördüm. Düşünce silsilem şöyle gelişti: “Civita” herhalde “şehir” demektir, “Vecchia” da olsa olsa “véhicule/vehicle” dan gelen “taşıt” anlamındadır. Yani “ şehre [giden] taşıt [yolu!]”… Çevre yoluna ne acayip isim takmış bu salaklar be?!” Çevre yoluna çıkıp, Pescara okunu görene kadar gidecektim. Bu kadar basit… Problem çözme ustalığıma hayran olarak direksiyonu çevre yoluna kırdım ve yola düzüldüm. 20 dakika kadar Tük ırkının aslında hak ettiği yerde olmadığı hakkında düşünerek yol adım. Aylardan bahar, hava mis gibiydi. Antalya’da mutlu bir Hollandalı gibiydim… yalnız koca Roma’nın çevre yolunun bu kadar tenha oluşu tuhafıma gitmişti. Bayağıdır yol almış olmama rağmen herhangi bir sapağa da rastlamamıştım. Üstelik ufukta Roma’ya benzer bir yerleşim yeri de gözükmüyordu, çevresinden geçilecek... Hava bulutlandı, karardı, şüphe damlaları özgüven şemsiyemi tıkırdatmaya başladı. Türk’ün Türk’e yaptığı propaganda,  öğrenmeye, metodik ve hazırlıklı olmaya pek prim vermeyen bir memleketin gen haritası karşısında Viyana kapılarındaki gibi bocalıyordu.  Az sonra, “Civitavecchia - 30 km” tabelasını görünce bozgunu kabullendim. Gördüğüm ilk benzinciye girdim. Pompacıya “Abi Pescara?” dedim. Gülmesi bittikten sonra yolu tarif etti. 

Giro 2012, bu Türk ricatının 15. yılı münasebetiyle Civitavecchia - Assisi arasına bir etap koymuş. (186km). Finiş oldukça ilginç. Bir sert ve kısa yokuş, sonra iniş ve tekrar kısa bir tırmanış. Ya kaçış grubu ya da az sayıda bisikletçiden oluşan bir sprint finiş bekliyorum.  Geceyi Assisi’de, Fransisken mezhebinin kurucusu Aziz Fransuva’nun manevi şahsiyetiyle aydınlanmış olarak geçireceğiz.  

Bir gün önce ruhen arınan Giro kafilesi, 11. Etap’ta İtalya’nın meşhur kaplıca kenti Montecatini Terme’ye geçecek. 16 Mayıs Çarşamba günü koşulacak 255 km’lik parkur Giro’nun bu seneki en uzun etabı olacak. Klasik bir sprinter etabı gibi gözüküyor ancak finişten 12 km önceki Kat. 4 yokuş işleri çetrefilleştirebilir. 12. ve 13. Etaplar aslında Toskana’dan Alpler’e gidelim diye tasarlanmış. Çok anlatılacak bir şey yok. Büyük olasılıkla bu iki etapta da sprint finiş yaşanacak. 

İlk yüksek dağ etabı Cherasco – Cervinia arasındaki 14. Etap ve hafta sonumuzu şenlendirecek. Cervinia, İtalya-İsviçre sınırında önemli bir kayak merkezi. Sırtını Alpler’in en ölümcül dağı Matterhorn’a  (İta: Monte Cervinio) dayamıştır. Matterhorn, doğanın inşa ettiği en güzel şeylerden biri. 4.478 mt yüksekliğinde, dört köşesi dört ana pusula yönünü işaret eden, her yıl ortalama 5 dağcıya mezar olan, muhteşem bir piramit. Özellikle kuzey ve doğu yüzleri efsanevi güzelliktedir.  Dağların, üstümde hipnotik bir etkisi vardır. Matterhorn’un cazibesi de hepsinden fazladır nedense. Öldüren cazibe elbette.  

Güneşli olan Kuzey, gölgedeki de dağın  Doğu yüzü

14. Etap profili de Matterhorn’a  benziyor. 140 km boyunca dümdüz devam eden parkurda  bir anda önümüze çıkacak iki harika yokuş  Alpler’in ortasında tek başına yükselen bu güzel dağı andırıyor. Önce 22,5 km’lik %7 eğimli Col de Joux bayırı tırmanılacak, sonra da 28 km’lik Cervinia (%5,5). Finiş noktası 2.001 mt irtifada. Pembe Mayo savaşında kılıçların gerçekten çekileceği ilk etap olacak.

 14. Etap profili

Cervinia’dan sonra ovaya transfer olunacak, ardından geri dönüp tekrar dağlara çıkılacak. Busto Arsizio – Lecco/Piani dei Resinelli (169km) etabı da testere dişi profiliyle bir başka yüksek dağ etabı. Parkurda biri Kat. 1 olmak üzere dört kategorize tırmanış var, varış noktası da yokuş. (Giro’da en yüksek yokuş kategorisi Kat. 1’dir). Lecco’yu geçen ekim ayında Il Lombardia’nın finiş kenti olarak tanımıştık. Şehrin bir başka şöhretini de geçenlerde öğrendim. Modern İtalyan edebiyatının ilk başyapıtı sayılan, Alessandro Manzoni’nin “Nişanlılar” (I Promessi Sposi) romanı, Lecco’lu iki yavuklu üstünden 17.yy İtalya’sını anlatır (“anlatırmış” demek lazım, alet üç cilt, daha satın almaya bile cesaret edemedim).

 15. Etap profili



Giro’nun üçüncü hafta sonunu bu iki güzel etapla bitirip, pazartesi dinlendikten sonra 173 km’lik Limone Sul Garda –  Falzes/Pfalzen etabı koşulacak. GK favorileri biraz daha dinlenmek isterlerse zararsız bir kaçış grubunun çok şansı var. Garda İtalya’nın en büyük gölü ve start şehrinin ismi pasta adı gibi (Garda üstü Limon). Finişe de Alman aksanı geldiğine göre ayrılıkçı(!) Alto Adige özerk bölgesi topraklarına girdiğimizi anlıyoruz. Avusturyalılar’la İtalyanlar (o zamanlar İtalya da yok ya…) buralarda yüzyıllarca savaşmışlar. Bölge sonunda İtalya’ya kalmış ama halk Almanca konuşur. Uzun yıllar Avusturyalı sandığım efsanevi dağcı Reinhold Messner de buralı. Ana dili almancadır, İtalyanca’yı aksanlı konuşur ama İtalyan’dır. Kimlik konusunu abartmadan halletmiş elalem (fonda John Lennon/Imagine çalar).

17. Etap da, aşağıda görüleceği üzere sıkı bir dağ etabı. Bu defa Pfalzen'den kalkıp sosyetik kış merkezi Cortina d'Ampezzo'ya pedal basılacak. Türkler için  Courchevel neyse, Cortina da İtalyanlar için o sayılır. Bir farkla. Kış sezonunda Courchevel'deki Türk sayısı Cortina'daki İtalyan nüfusu uzak ara katlar. Parkurda Passo Giau da içinde olmak üzere 4 tane yokuş var. Giau'dan Cortina'ya kadarki 18 km'lik iniş oldukça teknik ve Ivan Basso gibi iniş özürlü arkadaşlar bu kısımda zaman kaybedebilirler. 

 17. Etap profili

Hatırlayanlar vardır, geçen seneki cehennemi Giro, son hafta dağlara sararken hemen hemen tüm sprinterler, yokuşların acımasızlığından korkup yarışı bırakmışlardı. Geçmişten ders çıkaran Acquarone, 18. Etap’ı sprinterleri yarışta tutabilmek için koymuş. Tam bir sprint etabı olacak (San Vito di Cadore – Vedelago:149km). Cavendish bu etabı kazanıp yine de tüyer, benden söylemesi.

Giro etap mühendisliği, Milano’daki son ITT’den önce, iki yüksek dağ etabıyla genel ve yokuş klasman favorilerini nihai (anlamayan için: ultimate) teste tabii tutmayı öngördüğünden, 19. ve 20. Etaplar sıkı birer dağlık parkur. Kutsal Mayıs ayının son cuması 198 km’lik Treviso – Alpe di Pompeago /Val di Fiemme koşulacak. Toplam 5 kategorize tırmanış var ve Pampeago iki kez çıkılacak. Ama etapların sultanı ertesi gün (Caldes/Val di Sole - Passo dello Stelvio). Önce de yazdığım gibi, bisikletseverlerin oylarıyla belirlenen (ben de, ben de!!) yokuşlarla bir etap oluşturulmuş. Aslında oylamaya gerek yoktu. İtalya’da tırmanma deyince önce Stelvio, sonra da Mortirolo akla gelir. Organizasyon da bu iki mitik tırmanışı yarışın son iki yokuşu olarak yerleştirmiş. Etap 219 km ve Passo dello Stelvio büyük olasılıkla 2012 Giro d’Italia’nın galibini belirleyecek.


20. Etap profili

Ve fakat, nasıl Scala Operası’nda şişman bayan şarkısını söylemeden opera bitmiyorsa, Milano’da son bir ITT koşulmadan da Giro bitmeyecek.  Sforza Kalesi’nden çıkıp Milano Katedrali’ne kadar 30,1 km’lik bu parkurla (aslında yürüyerek 15 dakikalık yol) umre gezimiz bitecek ve şampiyonu görmüş olacağız. 
Giro d’Italia belki Fransa Turu kadar havalı değil, kadrolar da o kadar parlak değil. Ama yılın en güzel mevsiminde, dünyanın en güzel ülkelerinden birinde geçecek üç haftalık bu şöleni kaçırmak büyük günahtır, tövbeler olsun!!


(Giro takım kadrolarını irdeleme yazısını Cumartesi yayınlamayı umuyorum.SG)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder