Kutsal üç ayların ortasındayız. Nisan, Mayıs ve Temmuz
(Dauphiné’ye rağmen Haziran kutsalımız değildir). Nisan’ı Bahar Klasikleri’ni tavaf ederek
geçirdik. Temmuz ayı da bilhassa hac mevsimidir. Mayıs ayı ise Il Giro d’Italia
demektir ve -bu dini benzetmeler başıma bir bela açmayacaksa- İtalya Bisiklet Turu,
pislete iman edenler için umre görevi sayılır.
Geçen yıllarda, takımlar parkurun zorluğundan ve etap sonu
uzun transferlerden çok şikayetçi olmuşlardı. Zomegnan’ın yarış
direktörlüğünden ayrılışı sonrası başa geçen Michele Acquarone ve ekibi daha
dengeli ve insaflı bir parkur tasarlayacaklarını açıklamışlardı. Bunu da yapmış
gözüküyorlar. Yarış çok ağır değil gibi, yine de saate karşı mesafenin düşük
oluşu, Genel Klasman’ın bir yokuş uzmanına gideceğini düşündürüyor.
İtalya Turu 2012’de
ikisi bireysel 3 saate karşı etap
(toplam 70,2 km), 7 sprint, 4 adet de orta dağlık etap bulunuyor. Bu dördün
üçünde yokuş finişi var. Daha çok son haftaya yerleştirilmiş yüksek dağ
etaplarının sayısı da dört. RCS, geçen sene yaptığı bir oylamayla, seyircilerin
en çok görmek istediği yokuşları belirlemişti. Bu oylama bize Giro’nun Etab-ı
Sultane’si olarak geri döndü. 20. Etap'ta Tonale-Aprica-Mortirolo-Stelvio
dörtlemesi geçilecek. 2.725 mt irtifayla Avrupa’nın en yüksek geçitlerinden
olan Stelvio, aynı zamanda yarışın Coppi Zirvesi (politik konjonktür gereği
artık “Kraliçe Etap” yazamıyoruz, kültürümüzde yoktur, mazur görünüz).
İtalya Turu 2012 parkuru
95. kez koşulacak olan Giro, son yıllardaki eğilime uygun
olarak, İtalya’dan uzak bir yerde, Danimarka’da başlayacak. Jutland
bölgesindeki ilk iki etap, Saxo Bank’ın süngüsü düşük patronu Bjaerne Riis’in
doğum yeri Herning’de koşulacak. Cumartesi günü bol virajlı, 8,7 km’lik
bireysel zamana karşı etapla yarış başlayacak (8.0 km’den uzun olduğu için
“prolog” diyemiyoruz). İkinci gün Herning’den Kuzey Denizi’ne doğru gidip
döneceğiz. Mevsim itibarıyla “çapraz rüzgar pelotonda kopmalara neden olabilir”
klişesini rahatlıkla kullanabileceğimiz, dümdüz bir parkur. Esneyen TV
seyircileri için Kat. 4 bir yokuş kapısı var ama hikaye. Yarış stresli geçecek aslında.
Özellikle son 10-15 km’de takımların sprint treni oluşturma mücadelesi düşmelere
yol açabilir.
3. Etap, sanırım Acquarone ve arkadaşları tarafından “Danimarka’ya
2 gün için gitmeye değmez!” saikiyle konmuş. Rutini kırmak için bir küçük yokuş
kapısı da var. Güzel bir sprint finiş daha bekleniyor. Horsens’deki etabın tek
önemi Wouter Weylandt’a adanması olacak (Weylandt 2010 Giro’nun 3.Etabı’nı
kazanmıştı).
WW108
Danimarka’daki üç günden sonra, Pazartesi akşamı, Giro kafilesi, sıkı bir lojistik operasyonla Hamlet’in ülkesinden Romeo & Jülyet’in kentine taşınacak. Salı günü yarış yok. 9 Mayıs Çarşamba, Verona’da 33,2 km’lik takım saate karşı etabıyla devam edecekler. Genel Klasman için ümitli sporcular arasında ilk zaman farklarının burada oluşmasını bekleyebiliriz. Parkur düz ve süratli olacak, tıfıl yokuşçu takımların Garmin ve Sky gibi TT’ci takımlara ne kadar zaman kaybedeceklerini merak ediyorum (bu paragrafı yazarken Mark Knopfler’ın “Julieeeette!” terennümü dilimdeydi hep. Klip bir felaket ama, okuyana da bulaştırayım).
Bir sonraki etap 209 km’lik Modena-Fano. Hemen Dire
Straits’den Ferrari’ye geçelim, çünkü Modena dedin mi akan sular durur. İşi çok
bilen “Ne Modena’sı be? Maranello!” dese de kaale almayın. Enzo Usta Modena
doğumludur, fabrikası da II. Dünya Savaşı sonuna kadar Modena’daydı. Keza
Maserati ve Lamborghini de bölgenin doğal güzellikleri arasında yer almaktadırlar.
Etapta kayda değer bir şey olmadığından geyik yapıyorum işte. Sonuçta bir sprint
etabı olacak. Yalnız “Lamborcini” diye okuyan çarpılır ona göre!
Geldik 6. Etap’a. Kaçış grubunun ilk zaferi olabilecek
nitelikte, inişli çıkışlı bir parkur var. Hatta biraz “strade bianche” de
olacak. Toprak yol… Urbino - Porto
Sant’Elipidio arasındaki etap 210 km. Ne alaka diyenlere bu “Aziz Elipido
Limanı” kasabasının hemen yanında, meşhur İtalyan ayakkabıları TOD’S’un üretim
yeri olduğunu belirteyim. Fabrika satış mağazası var, indirimdeki modelleri
kaçırmayın.
Giro’nun ilk zirve finişi Recanati - Rocca di Cambio
arasındaki 7. Etap’ta yer alıyor (205km). Son yokuş 19.1 km ve %3.9. Bu
seviyedeki sporcular için leblebi çekirdek sayılır lakin son dört kilometredeki
inişten sonra, 1500mt’lik %5.6 eğimli bir yokuş bizi finişe götürüyor (max.
eğim %10). Yokuşta patlayıcı gücü yüksek sporculara dikkat. Patlayıcı güç
demişken GreenEdge’in yeni sponsoru Avusturalya’da madencilik ve patlayıcı
madde üretimi yapan Orica şirketi oldu. Etabı da alsınlar bari.
7. Etap profili
Bir sonraki etap da (Sulmano - Lago Laceno: 229km) son kısmında yükseliyor ve yokuş finişi sayılıyor. Ama son 4 km düz, hatta hafif iniş. 9. Etap’ta neredeyse Napoli’ye kadar inmiş olacağız (San Giorgio del Sannio – Frosinone:166km). Kısa ve klasik bir sprint parkuru gibi gözüküyor. Ama pelotonun hikmetinden sual olmaz, kaçış grubuna da bırakabilirler.
Yıllar önce, bir iş gezisi için Pescara’ya gitmem
gerekmişti. Roma havaalanında araba kiraladım. Yurt dışında ilk defa araba
kiralıyordum ama yıllardır bu işleri yapan biri edasıyla direksiyona kurulup
yola çıktım. 30 saniye sonra yanımda ne harita ne de yol tarifi olmadığını fark
ettim. Gerçek bir erkek olduğumdan, yol sormam söz konusu değildi zaten ama, o zamanlar
İtalyancayı da hiç bilmiyordum ve tabelalardan bir şey anlamıyordum. Telaşlanmadım.
Bu basit problemi üstün zekam, analitik düşünme yeteneğim ve yabancı dillere
olan yatkınlığımla çözmek bebek işiydi. Havaalanı çıkışındaki şehir ve yol
tabelalarına bakarken ”Civitavecchia” diye bir ok gördüm. Düşünce silsilem
şöyle gelişti: “Civita” herhalde “şehir” demektir, “Vecchia” da olsa olsa
“véhicule/vehicle” dan gelen “taşıt” anlamındadır. Yani “ şehre [giden] taşıt [yolu!]”…
Çevre yoluna ne acayip isim takmış bu salaklar be?!” Çevre yoluna
çıkıp, Pescara okunu görene kadar gidecektim. Bu kadar basit… Problem çözme
ustalığıma hayran olarak direksiyonu çevre yoluna kırdım ve yola düzüldüm. 20
dakika kadar Tük ırkının aslında hak ettiği yerde olmadığı hakkında düşünerek
yol adım. Aylardan bahar, hava mis gibiydi. Antalya’da mutlu bir Hollandalı
gibiydim… yalnız koca Roma’nın çevre yolunun bu kadar tenha oluşu tuhafıma
gitmişti. Bayağıdır yol almış olmama rağmen herhangi bir sapağa da rastlamamıştım.
Üstelik ufukta Roma’ya benzer bir yerleşim yeri de gözükmüyordu, çevresinden
geçilecek... Hava bulutlandı, karardı, şüphe damlaları özgüven şemsiyemi
tıkırdatmaya başladı. Türk’ün Türk’e yaptığı propaganda, öğrenmeye, metodik ve hazırlıklı olmaya pek
prim vermeyen bir memleketin gen haritası karşısında Viyana kapılarındaki gibi
bocalıyordu. Az sonra, “Civitavecchia -
30 km” tabelasını görünce bozgunu kabullendim. Gördüğüm ilk benzinciye girdim.
Pompacıya “Abi Pescara?” dedim. Gülmesi bittikten sonra yolu tarif etti.
Giro 2012, bu Türk ricatının 15. yılı münasebetiyle Civitavecchia
- Assisi arasına bir etap koymuş. (186km). Finiş oldukça ilginç. Bir sert ve
kısa yokuş, sonra iniş ve tekrar kısa bir tırmanış. Ya kaçış grubu ya da az
sayıda bisikletçiden oluşan bir sprint finiş bekliyorum. Geceyi Assisi’de, Fransisken mezhebinin
kurucusu Aziz Fransuva’nun manevi şahsiyetiyle aydınlanmış olarak geçireceğiz.
Bir gün önce ruhen arınan Giro kafilesi, 11. Etap’ta İtalya’nın
meşhur kaplıca kenti Montecatini Terme’ye geçecek. 16 Mayıs Çarşamba günü
koşulacak 255 km’lik parkur Giro’nun bu seneki en uzun etabı olacak. Klasik bir
sprinter etabı gibi gözüküyor ancak finişten 12 km önceki Kat. 4 yokuş işleri
çetrefilleştirebilir. 12. ve 13. Etaplar aslında Toskana’dan Alpler’e gidelim
diye tasarlanmış. Çok anlatılacak bir şey yok. Büyük olasılıkla bu iki etapta
da sprint finiş yaşanacak.
İlk yüksek dağ etabı Cherasco – Cervinia arasındaki 14. Etap
ve hafta sonumuzu şenlendirecek. Cervinia, İtalya-İsviçre sınırında önemli bir kayak
merkezi. Sırtını Alpler’in en ölümcül dağı Matterhorn’a (İta:
Monte Cervinio) dayamıştır. Matterhorn, doğanın inşa ettiği en güzel şeylerden
biri. 4.478 mt yüksekliğinde, dört köşesi dört ana pusula yönünü işaret eden,
her yıl ortalama 5 dağcıya mezar olan, muhteşem bir piramit. Özellikle kuzey ve
doğu yüzleri efsanevi güzelliktedir. Dağların, üstümde hipnotik bir etkisi vardır. Matterhorn’un
cazibesi de hepsinden fazladır nedense. Öldüren cazibe elbette.
Güneşli olan Kuzey, gölgedeki de dağın Doğu yüzü
14. Etap profili de Matterhorn’a benziyor. 140 km boyunca dümdüz devam eden parkurda
bir anda önümüze çıkacak iki harika
yokuş Alpler’in ortasında tek başına
yükselen bu güzel dağı andırıyor. Önce 22,5 km’lik %7 eğimli Col de Joux bayırı
tırmanılacak, sonra da 28 km’lik Cervinia (%5,5). Finiş noktası 2.001 mt
irtifada. Pembe Mayo savaşında kılıçların gerçekten çekileceği ilk etap olacak.
14. Etap profili
Cervinia’dan sonra ovaya transfer olunacak, ardından geri
dönüp tekrar dağlara çıkılacak. Busto Arsizio – Lecco/Piani dei Resinelli
(169km) etabı da testere dişi profiliyle bir başka yüksek dağ etabı. Parkurda
biri Kat. 1 olmak üzere dört kategorize tırmanış var, varış noktası da yokuş. (Giro’da
en yüksek yokuş kategorisi Kat. 1’dir). Lecco’yu geçen ekim ayında Il Lombardia’nın
finiş kenti olarak tanımıştık. Şehrin bir başka şöhretini de geçenlerde
öğrendim. Modern İtalyan edebiyatının ilk başyapıtı sayılan, Alessandro Manzoni’nin
“Nişanlılar” (I Promessi Sposi) romanı, Lecco’lu iki yavuklu üstünden 17.yy
İtalya’sını anlatır (“anlatırmış” demek lazım, alet üç cilt, daha satın almaya
bile cesaret edemedim).
15. Etap profili
Giro’nun üçüncü hafta sonunu bu iki güzel etapla bitirip, pazartesi
dinlendikten sonra 173 km’lik Limone Sul Garda – Falzes/Pfalzen etabı
koşulacak. GK favorileri biraz daha dinlenmek isterlerse zararsız bir kaçış
grubunun çok şansı var. Garda İtalya’nın en büyük gölü ve start şehrinin ismi pasta
adı gibi (Garda üstü Limon). Finişe de Alman aksanı geldiğine göre ayrılıkçı(!)
Alto Adige özerk bölgesi topraklarına girdiğimizi anlıyoruz. Avusturyalılar’la
İtalyanlar (o zamanlar İtalya da yok ya…) buralarda yüzyıllarca savaşmışlar. Bölge
sonunda İtalya’ya kalmış ama halk Almanca konuşur. Uzun yıllar Avusturyalı
sandığım efsanevi dağcı Reinhold Messner de buralı. Ana dili almancadır, İtalyanca’yı
aksanlı konuşur ama İtalyan’dır. Kimlik konusunu abartmadan halletmiş elalem
(fonda John Lennon/Imagine çalar).
17. Etap da, aşağıda görüleceği üzere sıkı bir dağ etabı. Bu defa Pfalzen'den kalkıp sosyetik kış merkezi Cortina d'Ampezzo'ya pedal basılacak. Türkler için Courchevel neyse, Cortina da İtalyanlar için o sayılır. Bir farkla. Kış sezonunda Courchevel'deki Türk sayısı Cortina'daki İtalyan nüfusu uzak ara katlar. Parkurda Passo Giau da içinde olmak üzere 4 tane yokuş var. Giau'dan Cortina'ya kadarki 18 km'lik iniş oldukça teknik ve Ivan Basso gibi iniş özürlü arkadaşlar bu kısımda zaman kaybedebilirler.
17. Etap da, aşağıda görüleceği üzere sıkı bir dağ etabı. Bu defa Pfalzen'den kalkıp sosyetik kış merkezi Cortina d'Ampezzo'ya pedal basılacak. Türkler için Courchevel neyse, Cortina da İtalyanlar için o sayılır. Bir farkla. Kış sezonunda Courchevel'deki Türk sayısı Cortina'daki İtalyan nüfusu uzak ara katlar. Parkurda Passo Giau da içinde olmak üzere 4 tane yokuş var. Giau'dan Cortina'ya kadarki 18 km'lik iniş oldukça teknik ve Ivan Basso gibi iniş özürlü arkadaşlar bu kısımda zaman kaybedebilirler.
17. Etap profili
Hatırlayanlar vardır, geçen seneki cehennemi Giro, son hafta
dağlara sararken hemen hemen tüm sprinterler, yokuşların acımasızlığından
korkup yarışı bırakmışlardı. Geçmişten ders çıkaran Acquarone, 18. Etap’ı
sprinterleri yarışta tutabilmek için koymuş. Tam bir sprint etabı olacak (San
Vito di Cadore – Vedelago:149km). Cavendish bu etabı kazanıp yine de tüyer,
benden söylemesi.
Giro etap mühendisliği, Milano’daki son ITT’den önce, iki
yüksek dağ etabıyla genel ve yokuş klasman favorilerini nihai (anlamayan için: ultimate) teste tabii tutmayı
öngördüğünden, 19. ve 20. Etaplar sıkı birer dağlık parkur. Kutsal Mayıs ayının
son cuması 198 km’lik Treviso – Alpe di Pompeago /Val di Fiemme koşulacak.
Toplam 5 kategorize tırmanış var ve Pampeago iki kez çıkılacak. Ama etapların
sultanı ertesi gün (Caldes/Val di Sole - Passo dello Stelvio). Önce de yazdığım gibi, bisikletseverlerin oylarıyla
belirlenen (ben de, ben de!!) yokuşlarla bir etap oluşturulmuş. Aslında
oylamaya gerek yoktu. İtalya’da tırmanma deyince önce Stelvio, sonra da
Mortirolo akla gelir. Organizasyon da bu iki mitik tırmanışı yarışın son iki
yokuşu olarak yerleştirmiş. Etap 219 km ve Passo dello Stelvio büyük olasılıkla
2012 Giro d’Italia’nın galibini belirleyecek.
Ve fakat, nasıl Scala Operası’nda şişman bayan şarkısını
söylemeden opera bitmiyorsa, Milano’da son bir ITT koşulmadan da Giro
bitmeyecek. Sforza Kalesi’nden çıkıp
Milano Katedrali’ne kadar 30,1 km’lik bu parkurla (aslında yürüyerek 15
dakikalık yol) umre gezimiz bitecek ve şampiyonu görmüş olacağız.
Giro d’Italia belki Fransa Turu kadar havalı değil, kadrolar
da o kadar parlak değil. Ama yılın en güzel mevsiminde, dünyanın en güzel
ülkelerinden birinde geçecek üç haftalık bu şöleni kaçırmak büyük günahtır, tövbeler
olsun!!
(Giro takım kadrolarını irdeleme yazısını Cumartesi yayınlamayı
umuyorum.SG)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder