24 Ağustos 2012 Cuma

Lance Armstrong - Bu Yarışta Yokum


USADA Lance Armstrong'un 1996'dan beri doping yaptığını öne sürerek 7 TdF şampiyonluğunu elinden aldı. Muhakkak duydunuz. Suçlamalara bir hakem heyeti karşısında cevap vermeyi kabul etmek için dün akşama kadar süresi olan LA, artık savaşmaktan yorulduğunu söyleyerek bu hakkını kullanmayacağını ilan etti. USADA da birkaç saat içinde Armstrong'un 1998'dan beri olan şampiyonluklarını, derecelerini, ödül paralarını ve Olimpiyat bronz madalyasını elinden aldığını açıkladı.



Öncelikle, sonuncusu 2005 yılında kazanılmış, doping testleri çoktan yapılıp bitmiş, hesapları kapatılmış şampiyonlukların nasıl 7 yıl sonra, ABD'de bir kurum tarafından LA'un elinden alınabildiğini anlamadığımı söylemeliyim. LA doping yapmamıştır demek istemiyorum (yapmış olma olasılığı bence yüksek). Ama o değil. USADA'nın elinde Floyd Landis ve Tyler Hamilton'un ifadeleri ve Lance'in "doping yapmış birinin sonuçlarıyla uyumlu" kan örnekleri dışında bir şey yok (diğer tanık ifadeleri hakkında bilgimiz yok). İki dopingci eski takım arkadaşı ve başı götü oynayan bir lisanla bahsedilen şüpheli kan örnekleri. LA ile beraber Johann Bruyneel ve takımın birkaç soigneur/doktoru da suçlanmıştı. Bruyneel hakem heyetini kabul etti, diğerleri savunma yapmayacaklarını belirtip ömür boyu ceza aldılar. 

Armstrong, bisiklet sporunun, süründüğü yerden kalkıp dünyanın en "cool" sporlarından biri haline gelmesinde çok payı olan birisi olabilir ama Adalet Hanım bunu sallamaz. Gözü bağlıdır. Ve fakat elinde terazisi vardır. Her şeyi ince ince tartar. Bakalım öyle mi işliyor süreç?

Doping testi pozitif çıkan bir sporcu suçüstü yakalanmış sayılıyor ve suçsuzluğunu ispat etmesi gerekiyor. İspat edemezse geçmiş olsun. Yani "masumiyet karinesi" diye anılan, bokunu çıkardığımız kavram bu durumda geçerli değil. Lance Armstrong olayında da USADA şöyle diyor: "Lance Bey, şimdiye kadar yüzlerce doping testini başarıyla geçmiş olabilirsiniz. Ancak Tyler ve Floyd size dopingci diyorlar, kendileri de dopingci olduklarından ben onlara inanıyorum. Üstelik elimde size ait, 2009 ve 2010 yılından kalma bazı bazı kan örnekleri var. Bunlar da kan dopingi yapmış birinin sonuçlarıyla tam tutarlılık gösteriyor. Bu nedenle gelin suçsuzluğunuzu ispat edin, yada size ömür boyu ceza veriyorum. Yerse!" 


Hukuk adamı değilim. Ama adalet duygum güçlüdür. Birinin suçunu ya ispatlarsın yada ispatlayamıyorsan arkasından küfrü basar hayatına devam edersin. Ortası olmaz. Bu uygulama bana ne mantıklı geliyor ne de hakkaniyetli. Bir kere Tyler ve Floyd, özellikle Floyd, 2006'da yakalandıktan sonra 2-3 yıl suçsuzum diye kıçını yırtmış, bu arada LA'dan para ve iş istemiş, alamayınca tehdit etmiş, en sonunda da doping yaptığını itiraf edip eski takım arkadaşını ihbar etmiş bir vatandaş. Ne kadar güvenilir siz karar verin. Tyler Hamilton ise yine beş parasız, 2-3 ay sonra çıkacak yeni kitabından kazanmayı umduğu paraya bel bağlamış biri. İki kez -ayrı takımlarda- doping suçundan yakalanmış, toplam 10 yıl ceza alarak kariyerini bitirmiş bir başka sporcu. 

Suçlu adam doğru söylemez diye bir kanun yok. Elbette söyleyebilir. Ama bu iki sporcunun söyledikleri daha dikkatle incelenmeli ve tanıklıkları ancak ikincil önemde görülmelidir. O zaman kan örneklerine geliyoruz. Kan örnekleri eğer doğru şekilde saklanmamışlarsa Sırat Köprüsü hariç hiçbir yerde kabul görmezler. Üstelik USADA'nın bu numunelerle ilgili dediğine yavaş çekimde bir daha bakalım: "Fully consistent with blood doping". Oğlum, ne demek bu? Yapmış mı yapmamış mı? "Fully consistent" tamamen tutarlı demek. Poposunu sağlama almak için çakal bir avukatın yazdığı belli. Var mı doping ustacım onu söyle bize! EPO mu? Vino gibi babasının kanını mı almış? Steroid mi buldun, söylesene!! Büyük olasılıkla biyolojik pasaporttan kalkıp sonuca ulaşmaya çalışacaklar ama onlar da kendilerinden emin değiller. Olasılıkla mahkemede rezil olurlardı. Bunun dışında tek bir fiziksel kanıt yok. Tabii LA'un temiz çıktığı yüzlerce doping testi hariç. Suçu ispat edilememiş olsa da bir insan vicdanlarda mahkum olabilir, itirazım yok. Ama cezalandırılamaz.


Armstrong son olarak Texas'ta bir mahkemeye başvurmuş ve USADA prosedürüyle anayasal haklarının çiğnendiği gerekçesiyle (masumiet karinesi, vs.) soruşturmanın durdurulmasını talep etmişti. Mahkeme bu konuda yetkili olmadığını söyleyerek davayı reddetti ama USADA'ya da kamış  sokmaktan geri kalmadı. Yargıç Sam Sparks kuruluşun "Armstrong'u suçlayarak dopingle savaş amacı mı, yoksa reklam ve politika gibi daha az soylu amaçlar mı güttüğüne dair ciddi sorular" olduğunu belirtti. Ha şunu bileydin!

Amerikan adalet sistemi "İbret için bir tanesini sallandıracaksın, bak bir daha yapıyorlar mı?" olarak bildiğimiz sistemle çalışıyor (lan bizden mi öğrendiler yoksa?). Belli bir suç kavramı için, tüm suçluları kovalamak yerine, yüksek profilli, şöhretli birkaç kişinin peşine tüm gücüyle düşmeyi tercih ediyor. O seçilmiş birkaç insanı cezalandırarak topluma "Bakın dokunulmazları bile içeri atıyorum, size kimbilir naaparım? Ayağınızı denk alın!!" şeklinde korku salıyor. Geçmişte Al Capone, Oteller Kraliçesi Leona Helmsley ve ev kadınlarının sevgilisi Martha Stewart bu şekilde kodesi boylamışlardı (yok, bizden almamışlar, bizde sistem garibanı içeri almak üstüne kuruludur). USADA Lance Armstrong konusunda yargıcın dedikleri yanında bir de bu saikle hareket ediyor. Üstüne de "Pislik at, en azından izi kalır" yaklaşımıyla LA'u rezil etme taktiği var elbette. Çok büyük olasılıkla,  Lance, tanıklıklarla repütasyonu lekeleneceğinden, sonuçta kazansa bile bir Pirus Zaferi dışında eline bir şey geçmeyeceğinden savaşa girmemeyi tercih etti.

Şimdi olaya duygusal yaklaşacağım. Lance Armstrong bisiklet sporuna olan ilgimi ilk kaşıyan sporculardan birisidir. Onun hakkında okuyarak başladım işin derinine girmeye. Daha çok okudum, daha çok meraklandım, bilgilendim ve bisikleti sevdim. Yani benim bisiklet aşkımın hızlandırıcısı oldu. Açıkçası, kanser karşıtı bayraktarlığı hiç umurumda olmadı. Ben spora olan bilimsel yaklaşımını, onu değiştirişini, büyük hırsını, mücadeleciliğini ve amaca odaklanmasını sevdim. Fakat acımasızlığından, Makyavelist metodlarından, oynadığı akıl oyunlarından nefret ettim. Kendisini ne dost ne de damat olarak tercih etmem. Bir aşk-nefret ilişkimiz var. 2009'da spora geri dönmemesi için çok dualar ettim çünkü anti-şansını zorlamaya başlamıştı (anti-şans için bkz. Travenian-Şibumi). Döndü ve elbette başarısız oldu. Ama o son iki senedeki varlığı bile yol bisikleti sporunu bir seviye daha yukarı sıçrattı. Dopingci olsun olmasın, 35 yaşımdan sonra bana yeni ve tutkuyla bağlı olduğum bir spor ve uğraş kazandırdı. Yaşama yeni bir kapı açmamı sağlayanlardan biridir. Ona saygı ve hayranlık duyuyorum. 7 şampiyonluğunun elinden alınmış olmasını içime sindiremiyorum. 
 
 
O yarışları seyrettim. Luz Ardiden'de çığlık çığlığa, Beloki düşüp tarlaya daldığında yüreğim hoplayarak, L'Alpe d'Huez TT'de kuvvetine saygı dolu küfürler saydırarak. Lance Armstrong o yarışları dopingle mi kazandı? Bilmiyorum. Ama şu saatten sonra umrumda da değil. Kendisinin sözüyle bağlayayım:

"O 7 Tour'u kimin kazandığını ben biliyorum, o 7 Tour'u kimin kazandığını takım arkadaşlarım biliyor, o 7 Tour'u kimin kazandığını karşılarında yarıştıklarım biliyor." Bana ne kazandırdığını da ben biliyorum.

4 yorum:

  1. kaleminize sağlık. arada youtube a girip LA'un Tour de France yarışlarını izliyorum, USADA oradaki görüntüleri hiç bir zaman değiştiremeyecek. onları canlı izlerken ki hislerimizi de.

    YanıtlaSil
  2. Olayı çok güzel özetlemişsin, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Suçu ispat edilememiş olsa da bir insan vicdanlarda mahkum olabilir, itirazım yok. Ama cezalandırılamaz. cevap burada!

    YanıtlaSil
  4. Sarper Bey, bir çok bisikletseverin duygularına tercüman olmuşsunuz. Adalet(?) konusundaki görüşlerinize de %100 katılıyorum.

    Sezai Oktay

    YanıtlaSil