8 Ağustos 2012 Çarşamba

Sally, Nevin ve Hepsi...







Cüneyt'ten izin almadım ama bu resmi kullandığım için sanırım sorun çıkarmaz. Dün geceki 100 mt engelli kadınlar finali sonrası Olimpiyat Stadı'nın skorbordu. Dereceler önemli değil. En sağdaki kolona dikkat çekmek istiyorum. Yukarıdan aşağıya OR, PB, PB, SB, NR, =PB. Altı yarışmacının dördü yaşamlarındaki en iyi dereceyi yapmış, biri bu sezonun en iyi derecesini koşmuş, Sally Pearson da şampiyon olurken Olimpiyat rekoru kırmış (onun PB'i 12.28).

Olimpiyat'ta atletlerimizden tek beklediğim bu benim. Bu şansı elde ettiğine göre, elinden gelenin en iyisini yapman yetmez. Orada, kendi en iyi derecene ulaşmalısın. Tüm çalışmanı, arzunu, yıllardır yaptığın antrenmanların sonuçlarını kendine ve bize göstereceğin yer orası. Nevin Yanıt hem yarı finalde hem finalde 12.58 koştu. Türkiye rekorunu önce kırdı, sonra tekrar etti. Londra'ya gitmeden önce kendine 12.59 hedef koymuştu. Buna ulaştı ve geçti. Kazanmadığımız madalya umurumda değil. Ülkemizde sporun öneminin, yapılan yatırımın, spor için harcanan gri hücre sayısının farkındayım. Avusturalya ve ABD'de de spor için neler yapıldığını biliyorum. Nevin'in önündeki 4 kişi o iki ülkenin sporcuları. O nedenle "Neden madalya alamadın?" diye sormam bile. Ona harcanan tüm paralara, emeklere helal olsun.

Yine dün gece kadın basketbol milli takımımız yarı finalin ucundan döndü. Voleybolcu hanımlara oranla daha düşük profilli, sessiz ve derinden giderek Olmpiyat çeyrek finali oynadılar. Kadın milli takımının ilk yıllarını hatırlıyorum da böyle bir turnuvada şakır şakır oynamış olmaları bile bana rüya gibi geliyor.

Filenin Sultanarı da, çok eleştirilmelerine karşın, ABD hariç her takımla kafa kafaya oynadılar. Milli beklentimiz çok yüksekmiş demek. O da iyi bir işaret. Bizde "from hero to zero" milli haslettir. Gidenlerden duyduğumuza göre Cehennem'de bir tek bizim kazanın başında zebani beklemiyormuş, çıkmaya çalışanı nasıl olsa birileri aşağıya çeker diye. Ama 1975'den beri kadın voleybolunu okulda, kulüpte  falan çok teğet gözlemiş biri olarak bu ateşin sürekli olduğunu görüyorum. Bu konuda bir endişem yok. Gelecek defa daha iyi oynarlar.

1500 mt kadınlarda Aslı Çakır ve Gamze Bulut'un final koşacaklarını da unutmadım. Onlarla da gurur duyuyorum. Aslı, İstanbul'daki salon dünya şampiyonasında, beni ağlatan dördüncü kadın olarak dereceye girmişti. Umarım bu gece başarısını yineler! Devşirme de olsa, bir başka kadın sporcumuz da uzun atlama finalinde yarışacak önümüzdeki günlerde.


Twitter'da seviyeli bir ilişkimiz olan karamsar doktor İsmail Burak Bal (@IBBal) dün gece şöyle yazdı: " Bu ülkenin erkeklerinden hiçbir alanda ümidim kalmadı. Kadınlarını merakla izlemeye devam..."

Kadın yoğun bir aileden geldiğimden, ben de yaklaşık 50 yıldır karşı cinsi merakla izliyorum. Ailede ve iş hayatında, özellike işler çatallaştığında, kadınların gücünü, zorluklar karşısındaki mücadele azimlerini, kararlılıklarını, "sakin güç"lerini gördüm, yaşadım, yaşıyorum. Spor ve eğitim düzelecekse, hatta eğer bu ülke ayağa kalkıp koşacaksa bunu kadınlar yapacak. Erkeklerden benim de hiçbir ümidim yok. Tek dileğim kenara çekilip işi kadınlara bırakacak kadar ilginç bir meşgale bulmamız... 
-o-

Not: Cüneyt Kazokoğlu'nun harika olimpik blogu için buraya bakabilirsiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder