Uluslararası iktisat teorisinde Alfred Marshall'ın 3. kanunu olarak bilinen "Önemsiz Olmanın Önemi" (The importance of being unimportant) kabaca şunu söyler:
- Bir ülke ucuza ürettiği malı dışarıya pahalıya satarak kar elde eder. Ancak bu, büyük bir ülke ise çok miktarda satacağı için arz-talep kanunlarına göre malın fiyatı iç piyasadaki fiyatına yaklaşır, dolayısıyla elde edilen kar azalır ve malı dışarıya satmanın cazibesi kalmaz. Ancak küçük bir ülke hiçbir zaman fiyatı etkileyecek kadar çok mal satamayacağı için karlılığı yüksek düzeyde devam edecektir.
Ünlü iktisatçı Alfred Marshall
Bu teorinin -çoğu iktisat teorisinde olduğu gibi- geçerli olup olmadığı, geçerliyse ne kadar geçerli olduğu, veya hangi koşullarda geçerli olduğu tartışmalıdır. Biz elbette bu tartışmalara girmeyeceğiz; tarayıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın, burası hala spor blogu. Tartışacağımız konu bisiklet sporunda "önemsiz olmanın önemi".
Thomas Voeckler
2011 Fransa bisiklet turunda 2. hafta bitti ve Thomas Voeckler sarı mayosunu koruyor. Hem de Pireneler'deki zorlu etaplar bitlmesine rağmen! Pireneler'de baba yokuşlara dayanan adam Alp'lerde neden dayanamasın diye düşünüyor insan. Yani, bence Voeckler genel klasmanın ciddi favorilerinden biri şu anda.
Thomas Voeckler her etap sonunda sarı mayo sahibi olarak kürsüye çıkıyor.
Sarper Günsal'ın tur öncesi tahminleri yazısını bir daha okudum. Tam 21 kişiden bahsetmiş ama bunların arasında Voeckler yok. Eminim ki daha birçok otorite Voeckler'in ismini anmamıştır. Niye ansınlar ki? Fena bir bisikletçi olmadığı belli, çeşitli etap birincilikleri, Fransa ulusal şampiyonluğu, bir de ta 2004'de TDF'de sürpriz yaparak 5. ve 14. etaplar arası sarı mayoyu giymişliği var. Ama bunlar asla genel klasman birinciliği için yeterli krediler değil.
Peki ne oldu da Voeckler sarı mayoyu üstüne geçirdi? 9. Etap orta dağ etabı idi ve bu profiliyle kaçışa uygundu. Peloton tam 1 saat hiçbir kaçışa izin vermedi, ta ki ilk tırmanışa kadar. Orada Voeckler ve 5 arkadaşı pelotondan kaçabildiler.
Peloton kaçan grubu önemsiz bulmuş olacak ki, farkın açılmasına izin verdi. Vinokurov ve vdBroeck'ün yarış dışı kaldıkları kazaya karışanları beklemek üzerine tempoyu iyice düşürünce fark 8 dakikaya kadar çıktı. Etabın sonuna doğru J.Hoogerland'ın TV arabasının hunharca çarpmasıyla düşmesi gibi olaylar da oldu.
Aslında yarışın sonlarına doğru kaçanlar yakalanmayacak olsalar bile, genel klasmandaki durumları analiz edilir ve sarı mayoyu ele geçirebilecek olan varsa ona göre tempo yapılarak ele geçirememesi sağlanabilirdi. Ama peloton bunun için organize olamadı, veya hiçbir takım erkenden sarı mayoyu alıp sonraki etaplarda pelotonu çekme angaryasına katlanmak istemedi ve Voeckler bir önceki etapta 1:19 geride ve 19. iken; kaçış grubu yarışı pelotonun 3:59 farkla önünde geçiince sarı mayoyu kaptı.
Voeckler arkada, etabın galibi Rabobank'dan Luis Leon Sanchez
Her ne kadar şu ana kadar önemsizliğin avantajını anlatsak da, Voeckler aslında kaçış grubunda sarı mayo anlamında önemi anlaşıldığı andan itibaren bunun dezavantajını yaşamaya başladı, çünkü artık diğerleri pek çalışmamaya başladı. Nitekim kaçış grubunu çoğu zaman Voeckler çekti ve etabın sonunda Sanchez'in temposuna cevap verecek hali kalmamıştı. Sonuç olarak, Voeckler genel klasman tehditi olarak görülseydi ne kaçış yapabilirdi, ne de sarı mayoyu ele geçirmesine izin verilirdi.
Bu sene TDF'da etaplar genel klasman bağlamında bir önemli bir önemsiz sırasında gidiyor. Yani zorlu bir etap sonrası -görece- dinlenebiliyor bisikletçiler. Sadece 18. ve 19. etaplarda ardarda dağ bitişleri olacak. Voeckler'in orada patlaması (negatif anlamda) beklenebilir. Oralarda da patlamazsa 20.Etap bireysel zamana karşı önemli olacak. Bu seneki ITT 42.5 km uzunluğunda. Geçen seneki 52 km'lik ITT'de Voeckler Cancellara'nın 9:11 gerisinde 128. sırada bitirmişti; Contador'dan da 3:28 fark yemişti. Evans geçen sene çok kaza geçirdiği için pek hali kalmadığından onun derecesi kriter olmayabilir. Ama kendisini Contador düzeyi bir zamana karşıcı sayarsak, halen Voeckler ile arasındaki 2 dakika fark Grenoble'daki ITT etabında kapanabilir gibi duruyor. Tabii 18. ve 19. etaplarda kimsenin Alpler'de fark yaratamayacağını varsayarsak.
Voeckler'in şansını analiz etmeyi bitirip, önem mevzusuna dönelim. Mühim şahsiyet olmanın ciddi bir dezavantajı, kaçış grubundaki en güçlü sporcunun bir de yarışı kazanmak istediği diğer kaçaklar tarafından anlaşılınca, işbirliği durur. Bu durumu sömürmek isteyen biri arkasına yapışabilir ve tam bitiş anında öndeki yorulmuş önemli'yi sollayabilir.
Fabian Cancellara tek etaplık klasik yarışlarının en büyük favorilerindendir. Sezona da iyi başladı ve güzel bir birincilik aldı. Ancak Paris-Roubaix yarışında ne zaman atak yapsa birileri peşine takıldı ve asla beraber çalışmadı. Cancellara da bu durumda önde gidip yarışı elleriyle arkasından gelene vermekle, "lanet olsun" deyip bırakmak arasında gidip geldi ve temposunu kaybetti. Yarışı da kazanamadı.
Tour Des Flanders'de Gilbert-Cancellara duellosu (konuyla doğrudan alakası yok, maksat güzel video olsun)
Genel klasman için önemli dağ duellolarında da şöyle bir senaryo görülür. Babalar grubundan bir favori atak yapar, diğer favoriler buna cevap veremez. Bu sırada babalar grubuna yapışmış, genel klasman iddiası olmayan ama iyi bir tırmanışçı da atak yapan favorinin peşine takılır. İki ihtimal vardır: Birincisinde tırmanışçı favorinin peşine takılır ve hiç çalışmaz. Zira favorinin (veyahut, önemlinin) amacı etabı kazanmak değil, diğerlerine fark atmaktır. Tempo yapmaya mecburdur. Önemsiz yarışın sonlarına doğru dinlenmiş şekilde atağını yapar ve etabı kazanır.
İkinci ihtimalde ise "önemli" biraz uzaklaşınca "önemsiz"i kenara çeker ve "beraber çalışırsak ikimiz de kazanırız, etapı da sana bırakırım koçum" der ve "önemsiz" bu teklifi kabul ederse herkes amacına ulaşmış olur. Buna şike denmez.
Elbette ihtimallerin hepsini anlatamamışızdır, ama önemsizliğin önemini sanırım birazcık anlatabildik. Yine de açmak için diğer sporlardan örnek verirsek, futbolda defanstan gelip kafa golü atan savunmacılar, basketbolda ise Robert Horry bu paterne örnek gösterilebilir. İktisadi örneğe geri dönersek, önemsiz olmak iyi bir şey gibi gözükse de, ABD gibi büyük bir ülke olmak varken kimse de şeker kamışından fazla kar eden Elbonia olmak istemez. Belki.
süper bir yazı olmuş ellinize sağlık...
YanıtlaSil