Yönetici Özeti: Boşverin İzlanda’yı, Litvanya’yı. Karınıza,
sevgilinize, çocuğunuza vurmayın, doğru dürüst bir lig düzenleyin, namuslu gazetecilik
yapın.
Ülkemizin içinden geçmekte olduğu şu zor günlerde (Litvanya
ve İzlanda) Atlantik’in diğer yanındaki spor olayları ne kadar ilginizi çekiyor
bilmem ama “Ray Rice Olayı”nın bana düşündürdüklerini yazmak istiyorum. Zaten
ilk hafta Patriots yenildi, dikkatleri başka tarafa çekmeliyim. Olayı bir
hatırlayalım:
Ray Rice NFL takımı Baltimore Kuzgunları’nın başarılı RB’i. Takım
tarihinin en iyi ikinci koşucusu. Yıllık 7 milyon dolar kazanıyor ve 27
yaşında. Rice ve nişanlısı Janay Palmer geçen 15 Şubat’ta, Atlantic City’de bir
otelde saldırı ve yaralama suçuyla tutuklandılar. Olaydan birkaç gün sonra,
dedikodu sitesi TMZ otelden elde ettiği güvenlik kamerası kayıtlarını yayınladı.
Kayıtta Rice’ın kendinden geçmiş haldeki Janay’i asansörden çuval gibi çıkarıp
yere bıraktığı gözüküyordu.
Olaydan birkaç hafta
sonra Büyük Jüri’nin önüne çıkan Ray Rice 3. derece ağır saldırıdan suçlanarak mahkemeye
verildi. Ancak savcılık, oyuncunun mahkeme kontrolünde aile içi şiddet terapisi
görmesi kaydıyla dava açmadı, halt etti. “Objection Your Honor!!” (J.Grisham
romanları sayesinde ABD hukuk sistemini çok fena bilirim ona göre…). Bu arada
da Janay ve Ray Mart ayı sonunda evlendiler. Yönetici özeti şu: Nişanlısını dövdüğünden çok
fena şüphe edilen ünlü bir futbolcu, öfke kontrol terapisi şartıyla - biraz da dövülenle
evlenmesi sayesinde – dava edilmiyor ve olay hukuken kapanıyor.
İşin bir de NFL yönü var. NFL’de disiplin cezaları konusunda
tek yetkili kişi lig başkanı Roger Goodell. Savcı da, hakim de, Yargıtay da
HSYK da kendisi (malum şahıs duymasın sıçarız). Goodell karı-kocayı karşısına
alıp uzun uzun konuştuktan sonra Ray Rice’a 2 maç ceza verip konuyu kapattı.
Rice ve Janay ayrıca bir basın toplantısı düzenlediler, Rice yana yakıla af diledi,
“Ben bu insan değilim, hayatımdaki 30 saniye peşimi hiç bırakmayacak, tüm
yaşamım bu hatamı tamir etmekle geçecek” falan söylevleri çekti. Janay’in de Goodell’in
karşısında “olaydaki rolü için” özür dilediği biliniyor. Hatta basın toplantısında
kocasının yanında yer alması, olayın dayak kadar sert olmadığı algısı yaratmaya
başladı.
Roger Goodell... yılda 50 milyon dolares maaş alır |
Aynı dönemde, aynı Goodell, Cleveland Browns’un yıldız WR’ı
Josh Gordon’a esrar içtiği için 1 yıl ceza verdi. Amerika’nın bazı eyaletlerinde
artık yasal olmuş bir madde tüttürürsen bir yıl, karını döversen iki maç ceza.
Yok eben! Tabii infial çıktı. Roger da, geçen ay sonu takım sahiplerine bir
mektup yazarak “Ray Rice konusunda hata yaptığını” itiraf etti. Ayrıca NFL yeni
bir “aile içi şiddet ceza politikası“ yayınladı, ilk olayda 6 maç, tekrarında ömür
boyu men. Tamam mı, hallettik mi?
Olay kapanmış gibiydi ama hep bir sıkıntı vardı. Mart ayında
ortaya çıkan kamera kaydında asansöre giriş ve asansörde ne olduğu
gözükmüyordu. Bir kumarhanenin her yere kamera koyduğu bilindiğinden, bu kaydın
var olduğu, polisin ve Rice’ın avukatının seyrettiği, NFL’in de içeriğinden
haberdar olduğu (ama seyretmediği) ve cezayı bu nedenle az tuttuğu
düşünülüyordu. Bunun alt metni şu: “Janay
de az değil yani!! Çocuğa asansörde ne yaptıysa (zaten özür de diledi şıllık)
sonra artık düşüyor mu, kayıyor mu, ne oluyorsa yüzünü çarpıp bayılıyor.”
Filmde bir tabanca gözükürse sonunda mutlaka patlar ya, o
asansör kaydının ortaya çıkacağı da belliydi. Çakal TMZ ligin ilk haftasının
oynanmasını bekledikten sonra 8 Eylül’de kaydı patlattı. Asansörde Ray Rice’ın üstüne
gelen Janay’e yumruk attığı ve kadının da bayılırken başını asansörün kenarına çarptığı
net gözüküyor. Aha burada:
Kayıt ortaya çıktıktan 12 saat sonra Kuzgunlar, Ray Rice’ı
takımdan kovdu, NFL “yeni çıkan deliller karşısında” oyuncuya süresiz
uzaklaştırma verdi. Rice’ın NFL kariyerinin bitmiş olduğu tahminleri yapılıyor.
Özet bile bayağı sürdü. Olayın bana düşündürdükleri de
şöyle:
a.
Neden NFL “aile içi şiddet”e, dopingden, cigaralıktan
daha az önem ve ceza veriyor(du)? Bu çok şaşırtıcı değil aslında, her yerde
durum bu. Komşunu döversen mahkemeye gidersin, karını döversen en kötü karakolda
barışırsın, çocuğunu döversen belki sadece çığlıklar duyulur. Adını da aile içi
şiddet koyarak yumuşatmayalım lütfen. Resmen karını, nişanlını, sevgilini,
çocuğunu dövmektir bunun adı. Ahlakçılık falan yapmıyorum. Aile içi şiddetin
hem mağduru hem faili olarak yazıyorum. Çok acayip psikolojik ve sosyal
dinamiklerle ailelerde şiddet hala sürüyor. Karısını öldüren, boşanınca vuran,
gece boyu dövenler dolu. Yemek yemeyen çocuğunu tokatlayan, bir şey kırınca
süpürgeyle dalan anneler, babalar gırla. Komiser barıştırır, aileler “Aman
yuvanı bozma kızım” der, kendi de dayak yemiş annen “Kocanı kızdırma” diye öğüt
verir, vs. vs. Dediğim gibi, kadın cinayetleriyle 3. sayfa haberi oluyor bu konu
ama bir de öldürülmeyenler var…
b.
Ray Rice olayını başından beri ABD basınından
izliyorum. Çok üstünde durulmadı iki gün önceye kadar. Hatta, çiftin olaydan
sonra evlenmiş olmaları dayak işinin büyük olmadığı hakkında bir karine olarak
değerlendirildi. 2 maç cezanın biraz az olduğundan şikayet edildi sadece. Ama
ikinci kayıt çıktığından beri hem NFL’e büyük suçlamalar var hem de basının bu
konuyu ele alış biçimine karşı bir özeleştiri. NFL’e yapılan en büyük eleştiri,
kendi özel güvenlik ve istihbarat sistemi olan bir Lig’in (Süper Lig böyle olur
bu arada) olayla ilgili tüm görüntülere ulaşmadan gayet yumuşak bir ceza
vermesi. Bir yorumcu “Asansörün içinde ne olduğunu sanıyorlardı ki?” diye dalga
geçiyordu. Daha ağır bir teoriyse, NFL’in tüm kayıtları seyrettikten sonra 2
maç ceza vermiş olabileceği. Bu doğru çıkarsa Goodell’in istifası kaçınılmaz olur.
Başka kelleler de gider.
c.
Diğer yandan, ilk suçunda 6 maç ceza vereceğim
diye yeni politika açıkladığın bir konuda neden Ray Rice’a “süresiz” yasak
getiriyorsun ki? Bunu adı paniktir, sana gelecek tepkileri azaltmak adına
başkasını asmaktır. O yumruk kamerada gözükmese olay büyüyecek miydi? Hayır.
Ama algı her şeydir ve o yumruğu görmek her şeyi değiştirdi. Konu toplumun ne
kadar dikkatini çektiyse ceza da o kadar büyük oluyor ve ben bundan
iğreniyorum. Sahtekar NFL, kendini kurtarmak için Rice’ı bitirmeyi tercih etti.
You fucked up big time man!! Boku büyük döktün hacı!! |
d.
Özeleştiri bizim pek alışkın olmadığımız bir
şey. Amerikan basını kendini NFL’e fazla yakınlaşmış olmakla eleştirip, oradan
gelen bilgi akışına kendisini fazla kaptırdığını düşünüyor. Ray Rice olayında kimsenin
doğru bir gazetecilik yapmadığını, araştırmacı gazetecilik dürtülerinin köreldiğini
konuşuyor. ESPN, NBC, CBS gibi kanalların NFL’le girdikleri çıkar ilişkisi
nedeniyle tarafsızlıklarını kaybettikleri yorumları yapılıyor. Amerika’nın en
çok dinlenen spor programcılarından Dan Patrick, dünkü yayınında, NFL sayesinde
büyük paralar kazanan bu kanalların “ürün”e zarar gelmesini önlemek için bazı şeyleri
görmezden geldiğini söylüyordu. Patrick NBC’ye bağlı çalışıyor ve bu hatırlatılınca
“Bu kanal bana düşündüklerimi söylemem için para veriyor” diye cevap verdi.
Amerikan basınını övecek değilim, yanlış anlamayın. Bir yalanın ipine seve seve
takılıp Irak’ın işgaline toplumsal kabul oluşturduklarını unutmadım. Ama, asıl
görevlerinin, muktedire değil kendilerine hizmet etmek olduğunu, gazetelerini, TV
ve radyolarını iyi ve başarılı tuttukça para kazanıp ayakta kalabileceklerini biliyorlar.
Bunun karşısında, kanal ve gazetelerini iktidarın hizmetine sunan, bu uğurda büyük
zararları göze alıp, kayıplarını inşaat ve diğer konularda alacakları
ihsanlarla kapatmayı iş planı haline getirmiş bir ülke basınımız da var.
Bir de toparlama paragrafı da yazmam gerek teorik olarak. Ama söylemek istediklerim bunlardı. Olay önemli ama aslında kıymetsiz... Aile içi şiddet her yerde ama umurumuzda değil, adaletsizliğe boğazımıza kadar batmışız ama kıpırdamıyoruz. Basın çöküyor ama iyisini de yapmıyoruz. Öyle işte...
6 ay sonra uyanırız ama formanı geri alır, video oyunundan bile ismini çıkarırız. Gözden düşmeye gör... |
Bir de toparlama paragrafı da yazmam gerek teorik olarak. Ama söylemek istediklerim bunlardı. Olay önemli ama aslında kıymetsiz... Aile içi şiddet her yerde ama umurumuzda değil, adaletsizliğe boğazımıza kadar batmışız ama kıpırdamıyoruz. Basın çöküyor ama iyisini de yapmıyoruz. Öyle işte...