27 Kasım 2011 Pazar

Amerikan Futbolu Öğrenelim

Burada bol bol Amerikan Futbolunda tuttuğum takım olan Chicago Bears'dan (ve bazen başkalarından) bahsediyorum. Bu yazılarım aynı zamanda nfltr.com sitesinde de yayınlanıyor. Sezon tam gaz gidiyor, playoff savaşları kızışıyor, Bears iyi gidiyor, o halde neden bir Amerikan futbolu öğrenme yazısı yazmayayım ki?

Çok sayıda maç 80 bin kişinin üzerinde seyirci ile oynanır.

Bu iş beyzbol ve bisiklet kadar kolay(!) olmayabilir. Sebebi de Amerikan futbolunun nisbeten daha iyi biliniyor olmasıdır. Hele benim gibi 80'lerde çocuk 90'lar genç olan kuşak, HBB (iyi tivi) özel kanalının ısrarla verdiği Amerikan futbolu ile ilgili öğretici programı ilgiyle izleyerek bir hayli bilgi sahibi olmuştu, filmlerde gördüğümüz bu garip ve vahşi görünümlü sporun aslında son derece akıllıca olduğunu anlamıştık. Maalesef çok derin olmayan Internet aramalarında HBB'nin bu videolarına ulaşamadım. Ayrıca HBB'de bu yayınları kimin akıl ettiğini de bulamadım.

Günümüzde ise hem Internet üzerinden bilgiye ulaşım daha kolay, hem de Amerikan futbolu maçları sezon devam ettiği sürece kolayca takip edilebiliyor. Bu yazıyla amacım hem hiç bilmeyenlere iyi bir giriş olması, hem de halihazırda takip edenlere belki ekstradan birkaç kelam aktarabilmek olacaktır.

Maçların Genel Yapısı

Amerikan sporlarının en ayırıcı özelliği bol bol maç olmasıdır. NBA'de 82 maç, MLB'de 162 maç. Üstelik bunların üstüne playoff yükü de gelir. Amerikan futbolu, yani NFL'de ise bunun tam tersidir. Bir takım normal sezonda sadece ama sadece 16 maç yapar. 17 hafta sürer normal sezon, her takımın sezon içinde bir hafta nefes alma hakkı vardır. Üstüne yapılan playoff'da ise her tur tek maç üzerinden oynanır, sezonu üstte bitiren takım, o tek maçta evsahibidir. 32 takımdan 12'si playoff'a kalır ve normal sezonu ilk 4 sırada bitiren takımlar ilk turu pas geçerler. Yani ekstra bir hafta dinlenmeyle ödüllendirilirler.

Bunları vurgulamamın sebebi, Amerikan futbolunda bir maç adeta bir savaştır. Her maç önemlidir. Her oyun önemlidir. Mücadele çok yoğundur. Aynı bizim futbol gibi haftasonu bir maç yapılır, sonra bütün hafta vıdı vıdı dedikodusu olur. Her hareket ince ince mercek altına yatırılır. Sabır yoktur. O yüzden bu yazı da genelde tek bir maç üzerinden gidecek. (Tüm bu laflardan ABD'nin diğer popüler sporu olan beyzbol ile ayrı kamplarda olduğu anlaşılabilir)


Amerikan futbolunda skor, en temel olarak topu alıp karşı takımın endzone'una (yani aut çizgisinin ötesine, o alanın hepsi kaledir) ulaştırmakla yapılır. Buna da touchdown (yani gol) denir, genelde kısaca TD diye yazılır. Ulaştırmak derken, hücum oyuncusu o alan içinde topa sahip olmalıdır, ya top elindeyken koşarak, ya da kendisine atılan pası tutarak.
Endzone'da, elinde topu tutan hücum oyuncusu

Amerikan futbolunda hücum eden takımın 4 tane down hakkı vardır. Down, topun oyunda olduğu süredir. Defans oyuncusu elinde top olan hücum oyuncusunu yere indirdiğinde, yani tackle yaptığında, oyun sahası dışına ittiğinde veya atılan pas tamamlanamadığında, veya TD yapıldığında biter.

Hücum eden takım 4 down hakkında 10 yarda kadar ilerlemelidir. Eğer herhangi bir down'da 10 yardayı geçmişse tekrar 1. down hakkını kazanır. Böyle böyle topu kaptırmadığı sürece rakibin endzone'una doğru ilerleyebilir.

Yarda olayı önemli olduğu için Amerikan futbolu sahaları cetvel gibi çizgilerle doludur.

Bir Down'ın Anatomisi

Bir down başlangıcında 3 tane değişken vardır: Birincisi bulunulan konumdur. Örneğin Chicago'nun 45. yardı dendiğinde topun Chicago takımının endzone'una 45 yard uzaklıkta olduğu anlaşılır. İkincisi o anki down sayısıdır, üçüncüsü de yeni bir "1st down" kazanmak için kaç yarda kaldığıdır. İlk hakta "1st and 10" ile başlanır. Eğer down sonucunda 4 yarda ilerlenebildiyse oyun 41. yardadan "2nd and 6" diye devam eder. Burada yine örneğin 3 yarda ilerlenebildiyse "3rd and 3" olur. Veyahut, diyelim ki 2. down'da 25 yard ilerlendi, top artık 41 - 25 = 16. yardadadır ve tekrar "1st and 10" olmuştur.

Bir down snap ile başlar. Snap'de center (C) pozisyonundaki oyuncu yerde duran top bacaklarının arasından geriye doğru atarak oyunu başlatır. Topu genelde ilk alan quarterback (QB)'dir.

İki tane hücum opsiyonu vardır. Birincisi koşu oyunu, yani rushing'dir. Bu oyunda QB topu aldığı gibi running back (RB) pozisyonundaki oyuncuya elden verir. RB topu eline alıp ileri doğru koşmaya başlar. Bu sırada diğer hücum oyuncuları ona yol açmaya çalışırlar. Defans oyuncuları da bu sırada RB'yi yakalayıp tackle etmeye çalışırlar.

Bu videoda koşu oyunu örnekleri vardır.

İkinci opsiyon pas oyunudur. Topu alan QB geriye doğru çekilip pas atacak adam aramaya başlar. Bu sırada defans oyuncuları QB'yi yakalamaya, hücum takımının bir grup oyuncusu da QB'yi korumaya çalışır. Bu sırada bir grup hücum oyuncusu da pas almak üzere hareket ederler. QB bu oyunculardan birine doğru pasını gönderir. Eğer oyuncu pası yere düşürmeden alabilirse o kadar yarda ilerlemiş olur, dahası pası alırken yere düşmemişse koşarak daha da fazla ilerleyebilir.

Bu videoda pas oyunu örnekleri vardır.

Hücum eden takımın 4 down hakkı vardır demiştik. Genelde 4. down'a gelindiyse ve henüz 10 yarda geçilemediyse artık koşu veya pas oyunu denenmez. Çünkü 4. down'da 10 yarda geçilemezse top bulunduğu noktada rakip takıma geçer. O yüzden top, eğer rakip endzone'dan uzaktaysa punt (yani degaj) ile ileri doğru ayakla vurulur. Amerikan futbolunda saha pozisyonu önemlidir, eğer top rakip takıma kendi endzone'una yakın noktada verilirse bu önemli bir dezavantaj yaratır. Punt ise topu daha uzakta vermeye yarar.


Burada bir punt örneği var. Gerçi sonra dönüşü kötü oluyor ama neyse...

Eğer top rakibin endzone'une yakınsa, ve 4. down'a gelindiyse bu sefer ayakla field goal (FG) yaparak skor yapılabilir. Bu oyunda kicker denen ve topa iyi şut vurabilen özel oyuncu topa ayakla vurarak endzone'da bulunan direklerin arasından geçirerek skor yapar. TD 6 sayı kazandırırken, FG 3 sayı kazandırır. Yani daha az sayıya razı olarak top karşı tarafa teslim edilebilir.

Başarılı bir FG

Bazen 4. down normal pas veya koşu oyunu olarak da kullanılabilir. Eğer maçın sonlarındaysa ve hücum takımına rakibine yetişmek için FG ile kazanacağı 3 sayı yetmiyorsa, veya punt yaparak topu vermenin anlamı kalmadıysa 4. down'da normal oyun yapılır. Bazen maçın ortasında bile olunsa 4. down'da 1 yardadan az mesafe kaldıysa riske girilerek kısa koşu oyunu kullanılabilir.

Bir de hileli oyunlar vardır. FG veya punt yapılacakmış gibi sahaya dizilip topa vuracak oyuncu topa vurmak yerine pas verebilir. Bu oyunlar doğal olarak nadir kullanılır ve genellikle başarısız olur.

Kurallar

Amerikan futbolu belki de en çok kuralı olan takım sporudur. İtiraf etmem gerekir ki ben de hala bilmediğim kuralları öğreniyorum maç izlerken. Bunun bir sebebi oldukça sert ve temaslı bir spor olması yanında, futbolların garip evrimidir. Sahada da kuralları uygulamakla görevli bir sürü hakem bulunur. Elbette burada tüm kuralları anlatmamıza olanak yok, ama en azından bariz olanlarını verelim.
Hakemler istişare ederken

İlk olarak skor yapma kurallarını verelim. TD 6 sayıdır. TD sonrası conversion denen garip bir uygulama vardır. Buna göre TD yapan takım isterse topla çok yakından bir de FG yapar. Eğer bu iki direğin arasında geçerse 1 sayı daha kazanır. Genelde bu tercih edilir ve nadiren kaçar. O yüzden TD'ler pratik olarak 7 sayı kazandırır diye kabul edilebilir.

Eğer hücum takımı isterse 2 sayılık conversion kullanabilir. Bu sefer TD sonrası 3 yardadan 1 down hakkı kullanılır. Bu down TD ile sonuçlanırsa 2 sayı kazanılır. Örneğin hücum eden takım 8 sayı gerideyse ve maçın sonlarıysa beraberliği yakalamak için iki sayılık conversion denemesi elzemdir.

Conversion kuralının tarihsel sebebi şudur: Amerikan futbolunun türediği rugby'nin ilk zamanlarında topu ayakla vurarak iki direk arasından geçirmek esas amaç kabul ediliyormuş. Ama bu vuruş hakkını kazanabilmek için topu endzone'a getirmek gerekiyormuş. Endzone'a getirmek sayı bile kazandırmıyormuş. Ama sonra esas zor olanın topu endzone'a getirmek olduğu anlaşılınca işin rengi değişmiş ve endzone'a gelmek oyunun esas amacı olmuş.

Devam edelim: FG 3 sayı kazandırır. Bir de eğer hücum oyuncusu kendi endzone'unda tackle edilirse defans takımı 2 sayı kazanır. Buna safety denir. Ender görülür, çünkü olması için birçok şart vardır: Hücum takımı kendi endzone'una çok yakın olmalı, başlangıç noktasında topu alan QB kendi endzone'una kadar geriye gelmeli ve topu elinden çıkaramadan tackle edilmelidir.

Maç 15 dakikalık 4 çeyrek sürer. 1. ve 3. çeyrek sonunda hücum yönü değişir ama bulunulan yarda aynı kalır. Eğer maç berabere biterse 15 dakikalık bir uzatma çeyreği oynanır. Normal sezon maçlarında eğer uzatma çeyreği de berabere biterse maç da berabere (tie) biter. Playoff maçlarında ise maç bir takımın galibiyetiyle bitene kadar uzatılır.

Uzatma çeyreğinde normal sezonda ilk sayıyı yapan maçı kazanır. Bu kural uzatma çeyreği için para atışını çok kritik hale getirir, çünkü genelde para atışını kazanan hücumu seçer ve kazanmak için topu FG yapılabilecek mesafeye kadar getirebilmesi yeterlidir. Bu biraz haksızlık gibi olduğundan 2010'da yapılan kural değişikliğiyle sadece playoff'da ilk sayıyı yiyen takıma sadece bir seferlik hücum hakkı verilmiştir.

Amerikan futbolunda verilen cezalara penaltı denir. Hakemler oyun sırasında penaltılık durum gördüklerinde sahaya sarı mendil atarlar. Sonrasında oyun durur ve penaltıya sebep olan takıma 5 ile 15 yard arası değişen geriye gitme cezası verilir. Bazen down hakkı üzerinden ceza verilirken, pas tutacak adama yapılan nizami olmayan şarjlarda pas tutulmuş kabul edilebilir.

Horse collar tackle örneği

Bazı yasaklardan kısaca bahsedelim. İlk olarak kafaya müdahale kesinlikle yasaktır. Horse collar tackle denen, rakibi ensesindeki yakadan tutup çekerek düşürme yasaktır. Snap yapılmadan önce hareket etme, oyunu başlatmada yavaş davranma, oyun durduktan sonra gereksiz sertlik, top taşımayan adamı kavramak veya çekmek gibi çeşitli yasaklar da vardır. Bazı spesifik yasaklara pozisyonları anlatırken ayrıca değineceğiz.

Pozisyonlar ve Mücadele

Bu bölümde hem oyun akışı olarak, hem taktiksel olarak, hem de kurallar olarak ayrıntıya girebiliriz. Sporların olmazsa olmazı istatistik kalemlerini de ihmal etmeyeceğiz.

Önce bazı bilgiler: Amerikan futbolunda hücum ve savunma takımları farklıdır. Yani bir takım sahadayken hücumdayken sahada olan 11 (bu arada takımlar sahaya 11 kişi ile yayılırlar) ile defanstayken olan 11 farklıdır. Ayrıca punt, kickoff, FG gibi özel durumlarda sahada duran özel takımlar vardır. Özel takımlarda genelde hücum ve defans oyuncuları, çoğu da yedekler olmak üzere bulunur. Ayrıca özel takımlara özel oyuncular da vardır. Bu pozisyonları da yeri gelince açıklayacağız. Ama takım kadrolarında toplam 53 oyuncu olduğunu, bunların 47 tanesinin maç kadrosuna girebildiğini açıklarsak, hayli kalabalık bir kadronun yönetildiğini söyleyebiliriz. Zaten baş koça bağlı ofansif koordinatör ile savunma koordinatörü, ve bu koordinatörlere bağlı hücum ve defans hattı koçları, linebacker koçu, defensive back'lerin koçu, QB'ler koçu gibi çok sayıda koç bu oyunculardan sorumludur.

Amerikan futbolunda birçok hücum ve savunma formasyonu vardır ve oyunun bol bol duran karakteri ve sınırsız oyuncu değiştirme hakkı sayesinde her down'da değişik formasyonlar uygulanabilir. Şimdi en temel formasyonlar olan hücumdaki I formasyonu ile 4-3 defans formasyonlarının karşılıklı diyagramını gösterelim:

Mavi hücum, kırmızılar ise defans takımları
Hücum takımının formasyonunda önemli kısıtlar vardır. İlk kısıt, oyunun başladığı hizada (line of scrimmage) 7 oyuncu bulundurma gerekliliğidir. Bunlardan 2 tackle (OT), 2 guard (OG) ve 1 center'dan (C) oluşan 5 kişiye hücum hattı (offensive line) denir. Bu oyuncular 5 kişi yanyana durmak zorunda oldukları gibi, ikinci kısıt olarak bu oyuncuların pas almaları yasaktır. Ayrıca hücum takımından bir kişi hariç snap yapılmadan yerlerinden kıpırdayamaz. Bütün bunlara karşılık defans takımı başlangıç hizasının ötesine geçmemek kaydıyla istediği yerde durabilir ve snap yapılmadan istediği gibi hareket edebilir.
Burada gerçek oyuncularla formasyonlar. Sarı takım hücum ediyor
Oyunu snap ile C başlatır ve topu bacaklarının arasında quarterback'e (QB) verir. QB, bir Amerikan futbolu takımındaki en şöhretli oyuncusudur. Eğer o down'daki oyun koşu oyunuysa topu hemen running back'e (RB) verir ve orada işi biter. QB'nin esas gözüktüğü yer pas oyunlarıdır. Bu oyunlarda QB topu aldıktan sonra geriye doğru adımlayarak pas verecek arkadaşlarını arar. Bu sırada hücum hattı oyuncuları kendisini korumakla görevlidirler.

Defans hattı oyuncuları defensive tackle (DT) ile defensive end (DE)'lerden oluşur. Bunların pas oyunundaki görevi, QB'ye saldırmaktır. Eğer QB'ye ulaşırlarsa ve pas veremeden tackle ederlerse buna sack denir. Bu hem nisbeten narin bir oyuncu olan QB'yi yıpratır, hem de hücum takımının yarda kaybetmesine sebep olur. Bazen defans hattından olmayan oyuncular da geriden blitz yaparak QB'ye saldırırlar.

Sack videosu

Amerikan futbolunda top başlangıç hattının gerisindeyken geriye doğru pas verilebilir ve 1 kere de ileri doğru pas verilebilir. Birden fazla pas genelde bir çeşit hile olarak kullanılır. Norm olan QB'nin topu bir kerede ileri atmasıdır. Hücum ve savunma hatları itişirken hücum takımının wide receiver'ları (WR) ile bazı tightend'leri (TE) pas almak üzere saha içinde hareket ederler. Defans takımının cornerback'leri (CB) ile linebackerları (LB) bunları takip ederler. Tabii her görev mutlak değildir; bazen LB'ler blitz yapmak üzere QB'e saldırabilirler. Bazen TE'ler de pas almak yerine QB'i korumak üzere hücum hattına yardım ederler.

En nihayetinde QB topu pas olarak ileri fırlatır. Eğer topu tutulamadan yere düşerse veya saha dışına çıkarsa hiç ilerlenememiş ve down da sona ermiş olur. Eğer pas atılan hücum oyuncusu topu yakalarsa top o noktaya ilerlemiş olur. Bazen topu tutan oyuncu tutarken yere düşer ve down orada sonlanır. Eğer ayakta kalırsa koşarak daha da ileri gidebilir. Elbette oyuncu topu endzone'dayken yakalarsa TD olur.

Eğer pas olarak atılan top defans tarafından yakalanırsa interception (INT) olur. INT'i yakalayan oyuncu eğer ayakta kalıp bir de koşararak TD yaparsa buna "interception return TD" denir.
Çeşitli INT örnekleri

Topu yakalayan tutucuyu yakalama görevi genelde safety (S) denilen ve bir nevi libero gibi geride bekleyen defans oyuncularına düşer. Bunlar gereğinde pas atılacak oyuncuyu kovalama işine de girebilirler. Bir WR veya TE topu yakaladıktan sonra koşarken, diğer hücum oyuncuları da bloklama yaparak defansçıların topu elinde tutan oyuncuya ulaşmasını engellerler.

Bir QB'nin pas istatistikleri vardır. Bunlardan ilk başarılı pas yüzdesidir. İkincisi de pas başına yardadır. Attığı INT'ler ve TD pasları da önemlidir; ve bütün bunlar çeşitli formüllerle hesaplanarak QB rating denen tek bir rakama indirgenebilir.

WR'ler yakaladıkları pas sayısı ve kazandırdıkları yarda ile değerlendirilirler. Defansın önündeki oyuncular sack sayısı ile övünürken, arkadakiler kestikleri paslar, INT sayısı ve tackle sayısıyla övünürler. Hücum hattı oyuncuları ise ne kadar sack verirlerse o kadar eleştiri alırlar.

Eğer koşu oyunu seçildiyse bu sefer başroldeki oyuncu running back (RB)'dir. Bu oyuncu pas oyunlarında bazen açılıp pas da alabilir, bazen de hücum hattına QB'yi korumak için yardım eder. Koşu oyununda ise geriden hız alarak koşar ve topu aldıktan sonra o down için belirlenen rotaya doğru koşmaya başlar.

Pas oyununda defans hattı hücum hattına saldırır, koşu oyununda ise bu sefer hücum hattı defans hattına saldırarak boşluklar açmaya çalışır. TE'ler de bu boşluk açma işine yardım ederler. Fullback (FB) de geriden hızlanarak defansta oyuklar açmaya çalışır. LB'ler koşu oyununda boşlukları kapatmaya çalışırlar. Ayrıca bir kere o down'ın koşu oyunu olduğu anlaşılınca aslında tüm defans topu tutanın üstüne doğru yığılır.
RB ilerlemeye çalışırken
RB'ler deneme başına yarda ile övünürken, bundan hücum hattı da payını alır. Eğer top hücum oyuncusundayken defans oyuncusu topunu yere düşürürse buna fumble denir. Top boştayken defans topu bir de kaparsa "fumble recovery" olur. Aynı INT gibi defans fumble ile kaptığı topla da TD'a koşabilir.

Takımlar pas oyunuyla genelde daha çok yarda kazanırlarsa da, koşu oyunu da hücumu dengelemek için gereklidir. Önemli olan ne yapılmak istediğinin defans tarafından anlaşılamamasıdır. Örneğin play-action denen teknikle QB topu RB'e verir gibi yapar. RB sanki topu almış gibi ilerlerken aslında top QB'nin elindedir ve pas atar. Bu sırada defansın dengesi bir hayli bozulabilir.

İkinci önemli konu da kaç oyuncunun QB'e saldıracağı veya koruyacağı, kaçının pas için koşacağı gibi adam tahsislerinin dengesidir. Bazen oyunun bir yönüne daha çok adam tahsis edilerek, veya down'ın gelişimine göre görev değiştirerek avantaj sağlanabilir. Örneğin defansın en gerisinde yer alan S pozisyonundaki bir adam bile blitz yapabilir. Veyahut FB pozisyonundaki oyuncu açılarak pas alabilir. Varyasyonlar sınırsızdır, o yüzden bu oyunu seyretmesi zevklidir.

Şimdi de özel takım oyunlarını inceleyelim. Kicker pozisyonundaki oyuncu yerdeki topa ayakla vurmakla sorumludur. Devre başlangıçlarında ve TD ile FG sonrasında oyun kickoff ile başlar. Burada topa kicker vurur. Ayrıca FG ile 1 puanlık conversion'larda da topu kicker kullanır.

Kickoff için top vurulduktan sonra ileri atılan top kickoff returner tarafından yakalanır. Bu sırada kickoff yapan takımın oyuncuları üstüne doğru koşmaktadır. Eğer ilerleyemeceğine kanaat getirirse dizini yere dayayarak fair catch yapar ve takımı oyuna kendi 20. yardasından başlar. Veya topu kaptıktan sonra topla koşarak ilerler ve tackle edildiği yerde takımı 1st down'ına başlar. Bazen returner herkesi geçerek TD'a kadar gidebilir.

Punter pozisyonundaki oyuncu da punt yapar. Bu oyuncu kicker'dan farklıdır. Punter'ın iyisi topa hem ileri doğru hem de havada uzun süre duracak şekilde vurabilir, böylece takım arkadaşlara topun düştüğü yere daha yakın pozisyon alabilirler. Rakip takımda topu punt returner tutar. Aynı kickoff'da olduğu gibi fair catch, ilerleme ve TD ihtimalleri vardır.

Organizasyonlar

Amerikan futbolunun zirvesi şüphesiz NFL'dir. Tarafsız sahada yapılan ve çok şenlikli geçen SuperBowl maçında NFC ve AFC şampiyonları oynar, kazanan NFL şampiyonu olur.

Bunun dışında ABD'nde kolej futbolu da en az NFL kadar zevklidir. Kolej futbolunda oyuncular daha atletik olduğunda oyunlar daha zevkli gelişir. Tipik olarak Cumartesi günleri kolej futboluna, Pazar günleri de NFL'e ayrılmıştır. Ayrıca liselerde de futbol hayli popüler bir spordur.

Ülkemizde de son yıllarda üniversite takımları TAFL ligi olarak maçlar oynanmaktadır.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Nascar'da Gelmiş Geçmiş En Heyecanlı Sezon Finali

Önce öncesi: Nascar bu sezona puan sisteminde önemli değişikliklerle başlamıştı. Linkini verdiğim yazıda belirttiğim gibi, benim aklıma pek yatmamıştı bu değişiklikler (hala da yatmıyor). Ama yine de yeni sistem kazanmayı -en azından eski sisteme göre- öne çıkarıyordu. Bakalım ne olacaktı? (Bir yarış zaferi kıvırır dediğim "Awesome Bill from Dawsonville" Bill Elliott katıldığı 5 yarışta ilk 10'a bile giremedi)

Son 5 sezonda Jimmie Johnson şampiyon olmuştu. 5 sene ardarda şampiyonluk Nascar için büyük bir rekor, özellikle 20-30 senelik kariyerlerinde 7'şer şampiyonluk alabilmiş Dale Earnhardt ile Richard Petty'nin efsane statüsünde olduğu düşünülürse. Diğer yandan konuyu saptırmak pahasına değinmek istediğim bir nokta da, 2000'lerin bende sportif başarılar anlamında bir huzursuzluk uyandırdığıdır: Michael Schumacher 2000-2004 arası F1'de ardarda 5 sene şampiyon oldu, Lance Armstrong Tour De France'ı 1999-2005 arası 7 sene üstüste kazandı, Valentino Rossi 2001-2009 arası 7 kere (aralıklı) şampiyon oldu. Sanki bu tarz az bulunur başarılar fazla üstüste bindi 2000'lerde, neyse...

Bantı hızlı ileri sarıp (ecnebilerin fast forward dediği deyim; eskiden teyplerde FF adıyla bulunurdu bu tuş. Teyp gibi sıralı erişim teknolojisine sahip cihazlar için mühim bir özellik idi, günümüzde ise rasgele erişime alıştık. Bu parantezi teyplere yetişememiş gençlere ukalalık yapmak için açtım) geçen Pazar yapılan yarıştan hemen önceye gelelim. Nascar'da son yarış öncesi Jimmie Johnson matematiksel olarak şampiyon "olamamayı" garantilemişti. Lider Carl Edwards idi. Kendisi sadece 32 yaşında genç yeteneklerden biridir. İkinci ise 3 puan gerisindeki, 40 yaşında, 2 kere şampiyon olmuş, lafını esirgemeyen karakterde, yarış olmayan nadir boş haftalarda değişik isimler altında World of Outlaw, Midget falan gibi egzantrik serilerde yarışan (bu yarışlarda kullandığı isimlerden biri Smokey Jones), 2-3 sene Indy 500'ü kazanacağım diye aynı gün önce Brickyard'da 500 mil yarışıp helikopterle Charlotte'daki 600 millik Coca-Cola 600 yarışına yetişen Tony Stewart idi. (kimi tuttuğumu fazlaca çaktırdım galiba)

Tony Stewart ve arabası

Aradaki 3 puanlık fark yeni puan sisteminde 3 sıra anlamına gelir gibi gözükse de, birinciye verilen ekstra puanlarla birlikte düşünüldüğünde, Tony Stewart 1., Carl Edwards 2. olursa şampiyonluk Stewart'ın olacaktı. Bunun dışındaki durumlarda Stewart rakibinin 3 sıra önünde yarışı bitirmek zorundaydı şampiyon olmak için. Puan eşitliği halinde de Tony Stewart şampiyon oluyordu, zira bu durumda en çok birinciliği olan şampiyon oluyordu ki, 4 birinciliğe karşı 1 birincilikle rakibinin önündeydi.

Hafif geri gidersek (rewind REW tuşuna bir tık), Chase formatı'na göre, son 10 yarış için belli bir grup sürücü playoff'a kalıyordu. Tony Stewart sıfır, Carl Edwards ise bir galibiyetle girdiler playoff'a. Ancak Chase Serisi yarışlara Tony Stewart çok hızlı bir giriş yaparak ilk 2 mücadeleyi kazandı. Bu sırada Edwards, sessiz sedasız (ve eski stil) ilk beşe, ilk ona girip (Chase sırasında sadece bir kere, o da 11. olarak ilk 10 dışında kalmış) puanları toparlayarak liderliğe yerleşmişti. Tüm rakipler yavaş yavaş kötü sonuçlarla safdışı kalırken Tony Stewart Chase'in 7. ve 8. yarışlarını kazanarak tekrar potaya girdi ve Edwards'a 3 puan yaklaştı. Sondan bir önceki Phoenix yarışında Carl Edwards -312 turun 160'ını lider geçmesine rağmen- ikinci, Stewart ise üçüncü oldu (aynı puanı aldılar) ve son yarışa gelindi.

Bundan önce bu tarz bir çekişme 1992 yılında rahmetli Alan Kulwicki ile Bill Elliott arasında yaşanmıştı. Son yarışta Elliott 1., Kulwicki 2. olmuş ama 10 puanlık farkı (eski sisteme göre çok az bir fark) korumayı başararak şampiyon olmuştu. Neyse, son yarış Miami'nin Homestead pistinde koşuldu. Pazar akşamı sarhoşluktan mütevellit yarışın sadece ilk turlarına bakabildim (Chicago Ayıları'nın maçını da kaçırdım). Carl Edwards 1. Tony Stewart ise 11. gidiyordu. Yattım, yatış o yatış... Yarış, ertesi gün saat 17 civarlarında aklıma geldi ancak. Çaptan düşüyorum sanırım, neyse...

Kulwicki'nin şampiyonluğu ile ilgili video

Bu yarışta (hikaye buradan alıntı) Edwards birinci giderken Stewart'ın arabasının ön ızgarasında bir delik olduğu farkediliyor ve mecburi pit stop sonucu 40. sıraya düşüyor. Pit stop sonrası çok kısa süre sonra 23.lüğe kadar çıkıyor (elbette kimse çarparak yarış dışı bırakma korkusuyla kendisine pek de direnmemiştir), sonraki sarı bayrak periyodunda biraz daha tamirat için uzun durunca 32.liğe düşüyor. Bundan sonra Stewart sağlı sollu arabaları geçiyor ve biraz da riske girerek yakıt neredeyse bitene kadar pistte kalıyor. En sonunda yakıt için pitstop yaptıktan çok kısa bir süre sonra yağmur yüzünden yarış duruyor. Yağmur sonrası tekrar sarı bayrak periyoduyla Stewart yakıt tasarrufu yapmış oluyor. Son restart'a Stewart 4., Edwards 6. giriyor. Stewart tek hamlede 3 arabayı birden geçerek 1.liğe yükseliyor ve bir daha da bırakmıyor. Edwards 2.liğe yükseliyor, ama nafile kalıyor.

Tony Stewart'ın son geçiş manevrası

Böylece Nascar tarihinde ilk defa puan eşitliği ile sezon bitiyor. Son yarışı kazanmak suretiyle şampiyon olan ilk sürücü Tony Stewart. Ayrıca 1992'de Alan Kulwicki'den sonra kendi sahip olduğu takım ile şampiyon olan ilk yarışçı da oluyor, hem de sermayenin globalleştiği bu devirde! Ne varsa moruklarda var!!

16 Kasım 2011 Çarşamba

Ayıların Yakın Geleceği Parlak

Sezonun 10. haftasında (ama 9. maçında) Chicago Bears grubundaki rakibi Detroit Lions'ı 37-13 gibi farklı bir skorla mağlup etti ve 6-3'e ulaşarak Lions'ı yakaladı. NFL maçlarının resmi yazılı özetlerinde (jargonda buna "recap" deniyor) "scoring summary", yani skor yapılan anları gösteren bir liste vardır. Ben şimdi Chicago-Detroit maçının scoring summary'sini değişik bir yaklaşımla vereceğim:

Defans: 14
FG: 9
Koşu: 7
Özel takımlar: 7
Pas: 0
----------------
Toplam: 37

Bears'ın 37 sayısının 14'ü defanstan gelmiş. CB'ler Major Wright ile Charles Tillman INT sonrası TD yaptılar (TD'ler tek başına 6 sayı, ancak TD sonrası yapılan kolay 1 puanlık conversion'ları da onlara ekledim) [bu yaklaşım şık durmamış - Editör]. İkinci sırada 3 tane FG ile elde edilen 9 sayı ile kicker Gould yer alırken, 3. sırayı Matt Forte (TD koşusu) ve lig tarihinin en müthiş "return"cüsü olma yolundaki Devin Hester'ın kariyerindeki 18. punt return TD'ı ile 7'şer sayı yaparak paylaşıyorlar. Hester, Philadelphia Eagles maçında sakatlanıp maçı tamamlayamayınca bu maçta oynaması şüpheliydi ama yine yapacağını yaptı. Hester 18 punt return TD ile tüm zamanlar listesinde Rod Woodson'ı geçerek 2. sıraya yükseldi. Ve toplam 37 sayı içinde pas oyunuyla kazanılan hiç TD yok!

Devin Hester'ın 82 yardalık müthiş dönüşü

Blogumuzun dikkatli takipçileri bu yazının başlığının Detroit'e 24-13 yenildiğimiz 5. hafta mücadelesinden sonra yazdığım yazının başlığının tersi olduğunu farketmişlerdir. O günkü maçtan sonra Bears 2-3 geriye düşmüştü. Ama daha önemlisi grubundaki iki rakibi Green Bay Packers ile Detroit Lions 5-0 idiler. Packers 9-0 ile "namağlup" performansını devam ettirirken, Detroit cephesi düşüşe geçti ve sonraki 4 maçın 3'ünü, ve yanında Bears karşısında çok iyi oynayan RB Jashvid Best'i kaybettiler (sakatlık malum). Gruptaki tablo şu şekilde:

Green Bay 9-0
Detroit 6-3
Chicago 6-3
Minnesota 2-7

Şimdi gelelim 5. haftada yazdığım yazının muhasebesine. İlk paragrafta sözünü ettiğim Bears'ın playoff'a ancak wild card ile çıkabileceği fikri, eğer mucize olur da Green Bay'in başına kötü birşeyler gelmezse devam ediyor (gören de bunu bilmek için çok derin düşündük zannedecek)

İlerleyen paragraflarda iki takım arasında yaş karşılaştırması yapmışız ve Detroit'i genç bulmuşuz. Elbette bu değerlendirme de geçerliliğini koruyor. Lakin Bears defansının yaşlı olduğu ve yenilenmesi gerektiği kehanetinde fena çarpılmışız. O maçtan bu yana defans, özellikle ihtiyar LB'lar Urlacher-Briggs ikilisi müthiş oynuyorlar.

Lance Briggs'in sert müdahalesi

Hücum hattı kolay kolay toparlanamaz demişiz, ama toparlandı. İlk 5 maçta 18 sack verilmişken, diğer 4 maçta 5 sack verildi (son 2 QB sack yine Lions'dan geldi ama onların defans hattı zaten çok çok iyi, ligdeki her takım onlara 2 sack verir). RB Matt Forte'in iyi performansı devam ediyor. Ama bizim için hoş sürpriz, ikinci RB Marion Barber'ın da kısa yard durumlarında ve Forte'nin dinlendirildiği anlarda çok iyi performans göstermesi. Elbette bunda hücum hattının hissesi olduğu kadar (bu hisseyi RB'lere ayrı paragraf açmayarak veriyorum), pas-koşu seçimlerinde koşu'nun bariz şekilde öne çıkmasının da payı var.

Son 4 maçtaki koşu/pas oyunu sayıları:

Bears 39 Minnesota 10 (28 koşu, 31 pas oyunu)
Bears 24 Tampa Bay 18 (33 koşu, 32 pas oyunu)
Bears 30 Philadelphia 24 (34 koşu, 32 pas oyunu)
Bears 37 Lions 13 (35 koşu, 20 pas oyunu)

Şimdi tüm bu övgülerden pas oyununda zayıf olduğumuz anlamı çıkmasın. QB Jay Cutler son maçta etkisizmiş gibi gözükse de, bunun kendisine pek iş düşmemesi ile alakalı olduğunu söyler ve liderlik özelliklerinin gayet iyi olduğu düşüncemin devam ettiğini ilan ederim [Cutler'dan cacık olmaz - Editör]. Son 4 maçta hücum hattının daha iyi olduğu doğruysa da, sack sayısının az olmasında Cutler'ın hareketliliğinin ve akıllıca verdiği hızlı pasların rolü büyük. Buna WR Earl Bennett'in son maçlardaki müthiş performansı da eklenince Chicago Bears pas oyununda da hayli umut veriyor.

Yani Ayılar'ın yakın geleceği parlak, çünkü tüm silindirler çalışıyor. Elbette Green Bay, kalan 7 maçın 4'ünü kaybedip Bears de hepsini kazanacak değil. Ama hatırlayalım ki geçen sene Green Bay son anda playoff'a kalıp şampiyon oldu. Bears şampiyonluk için Lambeau Field'da galip gelmek zorunda ve bu artık imkansız değil...