22 Mayıs 2013 Çarşamba

#VeloSlow Nedir, Ne Değildir?






#VeloSlow Nedir, Ne Değildir?


Yaklaşık 7-8 yıldır bisiklete biniyorum. Çeşitli genetik, gastronomik, nikotinsel ve tembelsi nedenlerden dolayı kondisyonum hep kötü oldu. Ara ara forma girerim ama çoğunlukla uzağında kalırım. Bu nedenle gruplarla binmeye hep soğuk baktım. 10km sonra geride kalacağıma baştan yalnız olmayı tercih ettim. Hırslı değilim, bir antrenman programı takip etmiyorum. Nabzım ve laktat eşiğim neye izin veriyorsa o kadar gidebiliyorum. Düz yolda, rüzgarsız bir havada hızım 25-27 km/h oluyor. Karşıdan rüzgar varsa 20-22km/h, arkadan geliyorsa 32-35km/h. Yokuşun uzunluğuna ve dikliğine göre  saatte 6 km/h'ye düştüğüm bile oluyor. Ama trafik ışığı, odur budur derken eve döndüğümde ortalamam hep 23-24 km/h çıkıyor.  Ben yavaş bir bisikletliyim işte...  

Son zamanlarda başka insanlarla da bisiklete binmekten zevk aldığımı farkettim. Sohbet etmek, bir grubun parçası olmak, o grubun gerisinde kalmamaya çalışmak, yada önünde olmak güzel. Grupla binmek hem motive ediyor, hem beceriyi geliştiriyor. 

Ancak "grup" derken, hep beraber, ayrılmadan kopmadan, hızlının yavaşa yardım ettiği, beraberce bitirilen, herkesin üç aşağı beş yukarı aynı derecede yorulduğu bir gruptan bahsediyorum. Ütopik mi? Bilmem, ama imkansız değil. Çok hırslı, çok rekabetçi, çok formda veya çok bencil  olmayan herkesin beraber bisiklete binebileceğine inanıyorum. #VeloSlow'u bu nedenle düşündüm. 

Aşağıda kendimce grubun ilkelerini* yazdım. Bunlar değişebilir ve eklemeler yapılabilir. Kervan yolda düzülür. Yazının sonundaki "Yorum Gönder" kısmına görüş ve önerilerinizi yazmanızı rica ederim.  

Teşekkürler,
@sarpergunsal






  • Asfaltta binen, ciddi ve alçakgönüllü bir bisiklet grubudur.
  • Herhangi bir nedenden dolayı bisiklete hızlı bin(e)meyenler içindir.
  • #VeloSlow'un "slow"u değil "velo"su vurgulanır. Laylaylom binen bir grup değildir.
  • Amaç spor yapmak, bisiklet becerisini geliştirmek, grup halinde binmektir.
  • Yarış değildir ama çiçek, böcek binişi de değildir. Zırt pırt durulmaz!
  • Düz yolda ve rüzgarsız havada 25 km/h ortalama hızla gidilir.
  • Yola ikili sıralar halinde yerleşilir, grup yolda bir şeritten fazla yer işgal etmemeye çalışır. 
  • Sert yokuşlar ve deli inişlerden kaçınır. 
  • Yokuşta geride kalan inişte makul süre beklenir.
  • Daha hızlı ve güçlü olan sporcu arkasına yavaş olanı alır.
  • Hafta içi akşam, hafta sonu sabah erkenden buluşur. Tur en az 2 saat sürer.
  • Haftada en az 2 kez düzenlenir.
  • Geç kalan beklenmez, tur zamanında başlar.
  • Kask kullanmak zorunludur.
  • Yol bisikleti kullanmak zorunlu değildir.
  • Tura yedek iç lastik ve pompa ile gelinir. Kör kuyularda merdivensiz kalınmaz.
  • İsteyen istediği kadar biner, ayrılırken haber verir.
  • Hiyerarşi yoktur, grup ilkelerine uymak esastır.
  • Rekabet etmeden "peloton"u yaşamak isteyenler içindir.
  • Peloton "Patron"suz olmayacağından her turda farklı biri "Boss" olur. 
  • "Boss"un işi gruba çobanlık yapmaktır.
  • Grubun önü yoldaki engel ve tehlikeleri ses/işaretle arkaya bildirir. 
  • Yorulan önde çalışmak zorunda değildir. Ona kimse bozuk atmaz ama tur sonunda herkesin mabadından ter damlaması beklenir.
  • Herkes yorulmuşsa ortalama sürat düşürülür. 
  • Grup paylaşımcı ve sohbetçidir.
  • Cinsiyet, din, dil, ırk, milliyet ayırımcılığı yapılmaz. Grup herkese açıktır.
  • Grup üyeleri ukalalıktan ve böbürlenme vesilesi yaratacak hareketlerden kaçınır.
  • Ego şişirmek için değil, kalori yakmak ve paylaşımı artırmak içindir. 
  • #VeloSlow Müdüriyeti kimsenin sorumluluğunu, hamiliğini üstlenmez.
  • Twitter'da @VeloSlow ve #VeloSlow hashtag'i ile, facebook'da Veloslow sayfasından iletişim kurar. 


#VeloSlow





*Genel Plan ve Prensipler Dairesi tarafından hazırlanmıştır.





17 Mayıs 2013 Cuma

Giro 2013 - 12. Etap...Wiggo Çıkar, Rigo Girer, Vincenzo Gider!




Giro'nun 12 etabını bitirdik. Yarın dağlara çıkacağımızdan, öncesinde turun fotoğrafını çekip durum değerlendirmesi yapmak istedim. 

Bu sabah, Genel Klasman'daki ilk on sporcu 4'21" içinde yer alıyor. Pembe Mayo Vincenzo Nibali'de (Astana). Sicilyalı'nın 41" gerisinde eski tüfek Cadel Evans (BMC), 2'04" arkada ise Rigoberto Uran(Sky Team) var. Yarışın büyük sürprizi, Bradley Wiggins (Sky Team). Bu seneki ilk ve en önemli hedef olarak Giro'yu belirleyen Wiggins'in performansı takım seviyesinin altında kalınca 12 yarış gününde beş dakikadan fazla zaman kaybetti ve dün Treviso'da teslim bayrağını çekti. Birkaç gündür hasta olduğu açıklanan Wiggo'nun bugün 13. Etap'a başlaması sürpriz olacak (TSİ 10:00 itibarıyla yarıştan ayrıldı)

Sir Bradley'in Giro kazanma formülü şöyleydi:  Ischia'daki TTT'yi kazanalım, 8. Etap'a kadar önlerde kalıp zaman kaybetmeyeyim, Saltara'da TT yeteneğimle 3'00" fark atıp liderliği alayım, dağlarda bu farkı koruyarak -veya yavaş yavaş kaybederek- "pembiş pembiş" Brescia'ya ulaşayım. Bu strateji geçen seneki Fransa Turu'nu da kazanmıştı ve bu derece güçlü bir takım/sporcu için mantıklı bir yaklaşımdı. Velakin, tüm savaş planları ilk kurşun atılınca çöpe gider misali, daha 2. Etap'ta hesap şaşmaya başladı. Team Sky TTT'yi kazanmasına karşın Astana'ya sadece 0'15" fark atabildi. Ama asıl sorun Sella San Bruno'da biten  4. Etap'ta Wiggo'nun diğer favorilere 0'17" kaybetmesi oldu. Son 3 km içindeki bir kaza nedeniyle geride kalan Wiggins'in itirazı haklı görülmedi. Ama asıl sorulması gereken finişe bu kadar yakınken arkalarda ne yaptığı olmalıydı. Sıkıntının yağmurdan kaynaklandığı 7. Etap'ta anlaşıldı. Son yokuş öncesi yine geride kalan Wiggins, Pescara inişinde bisikletin kontrolünü kaybetti ve düştü. Ama sorun düşmesi değil, düştükten sonra inişin geri kalanında Pinarello'sunu -kendi tabiriyle- "kız gibi" kullanışı oldu. Bu cinsiyet ayırımcı söylemin yanında Sir'ün karizmasını çizen 1'24"lük zaman kaybı oldu. 

"It's raining cats and dogs my dear!!"... Mealen "Başlatma lan kedinden köpeenden!!"


Murphy kanunlarına uygun olarak işler daha sonra da kötü gitmeye devam etti. Gabicce Mare - Saltara arasındaki 54km'lik ITT etabının Wiggo'yu rahatlatacağı düşünülüyordu.  Bu etap son yılların en uzun ITT'siydi ve Wiggins'in Giro'ya gelmesi için yem olarak kullanılmıştı. Ama parkurun özellikle ilk yarısı Bradley'e hiç uygun değildi, Wiggo etap sonunda Nibali'ye sadece 0'11" fark yapabildi. Pembe Mayo gelmemiş üstelik nezle ve göğüs enfeksiyonu başlamış, yem boğaza kaçmıştı. İlk zirve finişi Altopiano del Montasio'da da favorilere zaman yitiren Wiggo  yağmur, bolca yağmur, hep yağmurla uğraşırken dün de Treviso'ya üç dakika rötarlı geldi ve tüm şansını kaybetti. Bundan sonrası bizim değil Chris Froome'un sorunu. 

Geçen senenin şampiyonu Ryder Hesjedal da, Giro'ya harika başlamasına karşın, ITT'de 2'23", 9. Etap'ta 1'06", ilk zirve finişinde de 20 dakika kaybederek bütün umutlarını bitirdi. Hesjedal'ın ilk hafta hemen hemen her etap sonu atak yapması, rakiplerine zaman kaybettirmeye ve bonus saniyeleri kovalamasına karşın ITT ve ilk dağ etabında bu kadar kötü bir performans göstermesi çok şaşırtıcı oldu (lan durun bi bekleyin yazı bitsin Allahsızlar! Ryder da TSİ 10:06 itibarıyla çekilmiş)

Geliyoruz yaşlı kurt Cadel Evans'a. Usta hakikaten çok zekice ve güçlü yarışıyor. ITT dışında hiç zaman kaybetmedi, her etabın sonunda zaman primlerini kovaladı ve şimdilik son derece formda olduğunu gösterdi. Daha önümüzde çok zor etaplar bulunuyor, o nedenle temkinli konuşmakta fayda var. Üstelik parkur yokuşa döndüğü anda etrafında hiçbir takım arkadaşı kalmıyor Cuddle'ın. Bu iyi haber değil ama Evans tek başına da savaşabilen bir yarışçı. Giro'ya katılacağı bile belli değilken ferdi klasmanda ikinci devam etmesi takdire değer. Dün Jens Voigt'un AToC zaferini de okuduktan sonra yeni hashtag'imiz #oldmencanjump!!


                  -Sen daha doğmamıştın Vincenzo... Anafartalar'da Türkler'e karşı savaştım ben!
-"Mamma mia!! (Yok ebesi!!) 
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        
Vincenzo Nibali yarışın Wiggo'dan sonraki en önemli favorisiydi. Saltara ITT'de son derece iyi bir zaman çıkardı. Geçen sezon sonundan beri zamana karşı disiplinini geliştirmeye uğraşıyordu, neticesini görmüş olduk. Montasio zirve finişinde de yarışı kontrol etti, ataklara cevap verdi ve kendi de bonus saniyeler için saldırdı. Oldukça güçlü gözüküyor. Derdi, yokuşlarda Astana'nın çabuk kesilmesi ve az sayıda domestikle tırmanması. En büyük rakibi, takımının gücünü de arkasına alan Rigoberto Uran olacak gibi.


 O kadar da yaşlı göstermiyo Cadel yaw...

Bu da bizi Uran Uran'a getiriyor. Sky'ın "Wiggo olmadı Rigo verelim" kararı elbette zorunluluk nedeniyle alındı ama işe yarayacak mı göreceğiz. Yol bisikleti sporunda kervan yolda pek düzülmez. Buna uğraşanlar genelde fiilin diğer anlamıyla başbaşa kalabiliyor. Uran, Nibali ve Cadel'den daha saf bir yokuşçu. Ancak Büyük Tur tecrübesi daha az. 2 dakikalık fark, hele de zaman bonuslarıyla rahatça kapatılabilir gözükmekle beraber, Sky'ın artık "saldırı" moduna geçmesi lazım. Buna da pek alışkın değiller. Üstelik, Astana ve Nibali artık önde tempo koşmak zorunda olmadıkları için son yokuşlara daha zinde gelecekler. Bu da Astana'nın defolarının daha az sırıtması demek. Uran ciddi bir rakiptir ve Pescara'da Wiggo'yu beklerken kaybettiği zamanlar için Brailsford ve Prens Charles'ın annelerinin hatırını soruyordur. Gesink'in elbet bir gün tökezleyeceğini düşünürsek, podyumda yer almak için tek rakibi Michele Scarponi. Eski şampiyon'da Saltara TT'de müthiş gözüktü, Montasio'da da zayıflık göstermedi. #oldmencanjump evet ama #MaybeTheyCantClimbThatWell diyelim ve Uran'a Brescia'da podyumu yakıştıralım. "Trofeo Senza Fine" zor.


Rigoberto Uran Uran... (nüfus memuru kekemeymiş) 


Dün Treviso'da sprint finişi kazanan Mark Cavendish yarış hayatının 100. zaferini elde etti. Yeni takımıyla tanışma ve alışma dönemi çok iyi geçmemiş ve Cav eleştirilerini yükseltmişti. Hatta Patrick lefevre sprint trenine Petacchi'yi bile transfer etmeye çalıştı panik içinde. ama Başta Gert Steegmans, OPQS'in vagonları Giro'da çok iyi çalıştılar. Cav şimdiye kadar koşulan 3 sprint etabını da rahat aldı. Cavendish dört gün sonra 28 yaşını bitirecek ve görünen o ki daha 5-6 yıl dünyanın en iyi sprinteri olarak kalacak.
Yarışta şimdiye kadarki en büyük faktör "meteoroloji" oldu. Mayıs'ta İtalya, Temmuz'da Fransa'ya benzemiyormuş meğerse. Bu ne yağmur kardeşim! İnculuz aslanını bile  pes ettirdi. Daha dağlara çıkacağız ve tahminler bolca yağış gösteriyor. Kar bile görebiliriz zirvelerde. Kötü havaya alışkın, iyi dinlenen, tedbirli, dayanıklı, zeki, çevik ve bisikletine hakim olanlarer öne çıkacak. Bu "risotto" daha çok su kaldırır. 

İlk 12 gün itibarıyla Polonyalılar da çok iyi gözüküyorlar. Hem Scarponi'nin baş domestiği P.Niemiec (Lampre), hem de Rafal Majka (Saxo-Tinkoff) dağlara ilk 10'da giriyorlar. Montasio'yu çok başarılı çıktılar, ITT'de de özellikle Niemiec iyiydi. Elbette asıl işi Scarponi'yi dağlarda kollamak ama TT'de hırs yapması, 33 yaşının baharında arzularına gem vurmayabileceğini düşündürüyor. Majka ise daha 24 yaşında ve ilk 20'de bile bitirse başarılı sayılacak. 

Yarışın bir başka hikayesi de Katusha oldu. İptal edilen ProTour lisansını CAS zoruyla geri alan takım hem iki etap zaferi, hem de Luca Paolini'nin sırtına geçirdiği Pembe Mayo'yla Ruslar'ın karizmasını kurtarmış oldu. 

Risalemizi kısa bir tahminle bitirelim. Bu pazar Galibier'de Pembe Mayo kimdeyse yarışı o kazanacak. Böyle de kesin konuşurum!  

Buon divertimento!!