18 Mart 2015 Çarşamba

Survivor Yarışması ve Yol Bisikleti

Geçenlerde eve yorgun gelmiştim. Kendimi koltuğun üstüne atıverdim ki, birden TV'deki açık belgesel kanalı değişiverdi. Survivor diye birşey açıldı. Etraftaki börtü böcek fonu münasebetiyle bir süre belgeseldir diye baktım, meğerse popüler bir yarışmaymış. Farkettim ki kumandanın üzerine oturmuşum. Tekrar popomu kaldırıp kanalı değiştirene kadar bir 30 saniye kadar seyretmiş bulundum.

Bu 30 saniyelik analizimden çıkardığım sonuç şu ki, Survivor denen yarışma yol bisikleti yarışlarına benziyor. Şöyle ki, Sarper Günsal'ın deyimiyle "yol bisikleti genelde profesyonellerin puşt olduğu bir spordur"; bu da katılımcılarının genelde puşt olduğu bir yarışma.

Yarışmayı kısaca anlatayım: Bir grup yarışmacı iki takıma ayrılarak Dominik Cumhuriyeti'nde bir adaya bırakılıyorlar. Bu adada az kaynakla yaşamaya çalışıyorlar. Yaşadıkları yetmezmiş gibi, düzenli olarak çeşitli hız/güç/yetenek yarışmalarına katılıyorlar. Her hafta bu yarışmaları kaybeden takımdan 1 kişi eleniyor. Elenecek kişinin belirlenmesinde takım arkadaşlarının oyları kadar, TV'den seyreden seyircilerin SMS'leri de rol oynuyor.

Survivor Ukrayna'dan bir takım fotosu
Artık takımı anlamsız kılacak kadar az kişi kalınca iki takımdan kalanlar birleşiyorlar. Elene elene en sonunda 1 kişi birinci oluyor. Bir sürü detay var kurallarda, onları anlatmaya hem gerek yok, hem de habire değişiyorlar. Ana hatları bize gayet yeter.

Bu Survivor programında (bundan sonra sadece "program" diye bahsedilecektir, bu kadar reklam yeter)  yarışmacılar vahşi doğa kurallarına bırakılmış gibi gözükseler de, her anları kameralar tarafından kayıt ediliyor. Öyle yalnız falan değiller yani. Ayrıca birine bişey olunca anında doktor geliveriyor. Yol bisikletinde de etraf arabalar ve kamera taşıyan motorsikletlerle dolu. Biri bisikletinden düşerse yine anında doktor geliyor. Bunları da normal karşılamak lazım, sonuçta kimsenin vahşi koşullarda ölmesini istemeyiz ve de seyirciler izleyemezse bir anlamı da olmaz.

Programda yarışmacıların erzaklarının belli bir kısmı düzenli olarak karşılanıyor. Üstüne doğadan toplayıcılık/avcılık yapabiliyorlar. Bisiklet yarışlarında da arabalardan ve parkurun belli bir kilometresindeki alandan beslenme takviyesi sağlanabiliyor. Ayrıca geçen ekşi sözlükten öğrendim, yarışmacılar her ne kadar kameralara yansımasa da tuvalete sıçıyorlarmış. Bisikletçilerin yol kenarına işemesi daha ilkel denilebilir.

Bisiklet yarışlarında bir yarışçının kendi kendine yarış kazanması neredeyse imkansıza yakın. Uzun parkur boyunca mümkün olduğunca başkalarının rüzgarı engellemesine sığınmalı. Programda da herkes zorlu koşullarda günlük yaşamını sağlayabilmek için dayanışmak zorunda. Neredeyse her gün yapılan yarışmalarda da genelde takım olarak yarışılıyor. Adanın bir köşesine yerleşip tek başına yaşamak çok zor; ve de elemelerde diğer yarışmacıların oyuna muhtaçsınız. Yani hem bisiklette hem de programda katılımcılar genelde dayanışmak zorunda.

Tabii sonuçta yarışı da, programı da sadece 1 kişi kazanacak, dayanışmanın bir noktada bitmesi gerekiyor. Bisiklette bisikletçilerin kimisi yarışın sonunda çok iyi sprint atarak kazanabiliyor , kimisi yokuşu iyi çıkıyor, kimisi arnavut kaldırımlarında iyi sürüyor, kimi iyi kaçıyor. Programın yarışmacılarının da kimisi yarışmalarda başarılı, kimi günlük yaşam mevzularında (avcılık/toplayıcılık/inşaatçılık) başarılı, kimi iyi çirkeflik yaparak grubu parçalara bölerek takım içi oylamaları etkileyebiliyor, kimi kameralara oynayarak TV seyircisinin SMS vasıtasıyla teveccühünü kazanabiliyor. Tüm bunlar belli aşamalarda programdan kimlerin eleneceğini belirliyor. Bisiklet yarışlarında da yol boyunca devamlı elenmeler yaşanır, kazananın belli olacağı finalde çok az bisikletçi kalır.

Bu aşamada yol bisikleti farklı denilebilir. Öyle ya, her yarışta belli bir takım ve o takımın şerefini temsil eden, o kazanırsa tüm takımın kazanmış sayılacağı önceden belirlenmiş bir lider var. Ama bu tek yarış veya tur için garantili. Sonuçta her yarış sonrası durum değerlendirmesi yapılıyor, takım yöneticileri bir nevi SMS atıyorlar. Veyahut Froome, her ne kadar Wiggins'i desteklese de, çirkeflik edip gösteriş atağını yapabiliyor.
"Gidemiyorsun lan işte!"


2 Mart 2015 Pazartesi

Omloop'da Oyun Sonu


Satrancı iyi biliyor olabilirsiniz. Ancak oyun sonunu beceremiyorsanız asla iyi bir satranççı olamazsınız. Oyun sonunun açılış ve gelişme safhalarından farkı, tahtada çok az taş kalmış olmasıdır. Kapanışa doğru avantajlı olan satranççı, oyun sonunda gereken hamleleri iyi yapamazsa, gereksiz bir beraberliğe razı kalabilir. Oyun sonu mevzusu o kadar önemlidir ki, anlı şanlı bilgi kaynağımız Wikipedia'da ayrı bir madde olarak bile mevcuttur.

Bu satranç değil, yol bisikleti yazısı. Lakin yol bisikleti satranca benzer; uzun ve sıkıcı gibi gözüken kilometreler aslında kullanılan taşların tahtadan eksilmesidir. Yarışın sonunda artık en önemli taşlar kalır. Cumartesi günü koşulan ve Klasik Sezonu'nun açılışı sayılan Omloop Het Nieuwsblad'ın sonu da tam olarak oyun sonunun nasıl oynanacağı (veya oynanmayacağı) konusunda iyi bir örnek oldu.

Yarışın başlarında her zamanki gibi bir kaçış grubu oluştu, bir süre sonra kaçış grubu yakalandı. Yakalanmadan sonra bazı kaçış denemeleri daha oldu ancak finişe 46 km kala olanı yarışın belirleyicisiydi. Haaghoek adlı arnavut kaldırımlı bölümde Etixx-QuickStep'ten Tom Boonen atak yaptı, kendine geldiğinde yanında takım arkadaşları Niki Terpstra ve Stijn Vanderbergh vardı. Ha bir de, Sky takımından Omloop 2014 şampiyonu Ian Stannard.

4 kişilik kaçış grubu Leberg tepesini beraber tırmandıktan sonra farkı 30 saniyeye kadar çıkarttı. Yol bisikleti takım sporudur, takım arkadaşlarının desteği önemlidir. Etixx-QuickStep de 3 kişi ile son kaçış grubunda bulunarak büyük bir avantaj elde etmişti.

Bu yazının konusu olan dörtlümüz

Diğer yandan arkada kalmış takımların eli armut toplamıyordu elbette, bir takip grubu oluşturabilmek  için Lotto-Soudal, Lotto-JumboNL ve BMC takımları didiniyorlardı. Eldeki avantajı kaybetmek istemeyen Etixx-QuickStep üçlüsü kaçış grubunun önünde çalışmaya başladı. Diğer yandan tek başına olan Sky'lı Ian Stannard'ın bu kaçış ortaklığında önde çalışması gerekmiyordu. O da bunu neredeyse hiç yapmadı zaten.

Avantajı kaybetmemeye çalışmanın dezavantajını yaşayan mini E-QS takımının, kendilerine sülük gibi yapışmış asalak Stannard'ı (böyle dediğime bakmayın, yol bisikleti sporunun fıtratı gereği anasının ak sütü gibi helaldir) bir şekilde silkelemesi gerekiyordu. Ama nasıl? Yarışın bitimine 30 km kala Paddestraat taşlarında Boonen bir atak denedi, Stannard mecburen sazı ele aldı ve diğer iki E-QS'liyi taşıyarak Boonen'i geri getirdi. Diğer yandan oyun zamanı da değildi, Vanmarcke liderliğindeki takip grubu ara ara farkı 15 saniyeye kadar indiriyordu.

40 km boyunca Stannard'ı taşımak zorunda kalan üçlü yarışın bitimine 5 km kala artık silkeleme zamanının geldiğini düşünmeye başlamıştı. Ama Stannard da boru değildi tabii, kuvvetli Sky takımının bu yarış için kaptanıydı, hem de Bradley Wiggins'in desteğiyle! Ayrıca 40 km taşındığı için kaçış dörtlüsünün o an için en güçlüsü oydu. Tek çare E-QS biraderlerin ardarda kaçarak bir şekilde bağlantısını kaybettirmesiydi.

Nitekim 4.5 km kala Tom Boonen kaçtı. Stannard hemen telaşla atlamasa da, soğukkanlılığını kaybetmeden öne geçip diğer ikiliyi peşine taktı ve takriben 1 dakika sonra Boonen'i yakaladı. Yakalamasıyla bu sefer Terpstra atağa kalktı. Bu esnada şaşırtıcı birşey oldu ve peşine takım arkadaşı Vanderbergh takıldı! Stannard yine ayağa kalktı ve Boonen'i peşine takarak öndeki ikiliyi yakaladı.

Okuduğum yazılarda Vanderbergh'in takım arkadaşını takip etmesinin aptalca olduğu ve gereksiz yere Stannard'a tutunma dalı verdiği yazıyordu. Videoyu izlediğimde ise sanki Vanderbergh'in ikili kaçışla Stannard'ın işini bitirmeyi amaçladığı, ama Terpstra'nın yeterince hızlanamadığı için bu fırsatın kaçtığı gibi gördüm. Ama videodan rüzgar gözükmediği için birşey de diyemem açıkçası!

Bu da bittikten sonra 3 km kalmıştı ve Stannard baltayı çıkardı. Atağıyla yorgun mini Etixx-QuickStep'i 3'e böldü. Onu sadece Terpstra takip edebildi, Boonen geride tek başına hala didiniyordu, Vanderbergh ise kamera perspektifinden çıkmıştı bile.

Kötü oyun sonuna tüy dikme rolünü ise Terpstra üstlendi. Nedense sprintte öne geçip Stannard'a son yardımı yaptı; yavaşlayıp kedi-fare oyununa çevirse hızlı Boonen'e bir şans çıkabilirdi. Olmadı, son metrelerde Stannard rakibini geçti ve oyun sonunu mükemmel oynayarak üstüste ikinci Omloop'unu kazanmış oldu.
Son 5 km'nin videosu

Bana sorarsanız, yukarıdakiler hikaye. Mini Etixx-Quickstep'in tek hatası 40 km boyunca Stannard'ı taşımaktı. Onun çalışmayacağı belliydi, lastiğini patlatmadığı sürece her türlü kazanacaktı. Biraz da bu bilindiği için sonlarda ardarda garip kararlar ve yarış sonunda takım direktörü Lefevere'nin garip demeci geldi.

İşte yol bisikleti böyle garip bir spor. Bazen takım olmak iyi sonuç vermeyebiliyor. O yüzden kimse yarışın başında takım olarak kaçmaya kalkmıyor. Bireyselliği ve takım olmayı iyi kombine edip, çok az bisikletçinin rol aldığı oyun sonunu iyi oynayanlar kazanıyor.

Ayrıca bkz. Önemsizliğin Önemi