11 Ekim 2012 Perşembe

Oyun Bitti, Ben Hala Bahtiyarım

Dün akşam saatlerinde ABD Anti Doping Kurumu USADA Lance Armstrong soruşturmasının 200 sayfalık raporunu yayınladı. Bu konuda bir şeyler yazmam gerekiyor. Ama full time bir yazar değilim. Hayatımı başka bir işle kazandığımdan, şimdilik konuyla ilgili uzun bir yorum yazacak zamana sahip değilim. Dün, rapora kaynak olan bazı sporcuların tanıklıklarını okuyabildim ve twitter'da yazan gerçek gazetecilerle bisiklet sporu uzmanlarının yorumlarına göz gezdirdim. Öne çıkan nokta, 1999-2005 dönemi boyunca US Postal takımının, USADA'nın tanımıyla "spor tarihinin en profesyonel, sofistike ve başarılı doping programı"nı uygulamış olduğu. Bu organizasyon, Festina skandalından çok daha gelişkin ve karmaşık bir teşkilatın olduğunu ortaya koyuyor. Her şeyin iyisi Amerika'da canım kardeşim. Asılacaksan İngiliz sicimiyle, doping yapacaksan Amerikan takımıyla!!




George Hincapie'den Levi Leipheimer'a, Jonathan Vaughters'dan C. Vande Velde'ye kadar, Lance'le beraber yarışmış hemen tüm Amerikalı yarışçılar USPS takımındayken doping yaptıklarını, Lance'i defalarca yasaklı madde kullanırken gördüklerini ve bu doping programını takım yönetiminin yürüttüğünü itiraf ettiler. İtirafçılar tanıklıkları karşılığında ufak cezalara çarptırıldılar. İçlerinden Hincapie ve Michael Barry, bugünün geleceğini bildiklerinden olsa gerek, bu sezon sonu sporu bıraktılar. Diğerleri büyük olasılıkla 2013 Paris-Nice yarışına kadar cezalarını bitirip pelotonda yerlerini alacaklar.



Bu skandal bisiklet sporuna şöyle zarar vermiştir, böyle kandırıldık falan demeyeceğim. Kişisel olarak, uzun zamandır Lance Armstrong'un doping yapmış olduğunu kabullenmiştim. Ama geri döndüğü 2009-2010 döneminde temiz kaldığına, şöhretini ve kurduğu imparatorluğu tehlikeye atma salaklığını yapmamış olduğuna kaniydim. Umuyordum diyelim çünkü mantıklı birinin öyle davranmış olması gerekiyordu. USADA kayıtları romantik bir aptal olduğumu suratıma vuruyor. Katil cinayet işlediği yere dönermiş ya, Lance de Avrupa'ya dönüp kaldığı yerden işe devam etmiş. En çok buna şaşırdım.

Dünden beri aldığım bazı tweetler "E biz şimdi bisiklet sporunu sevmeye nasıl devam edeceğiz?" minvalinde gidiyor. Festina'dan sonra, Pantani'den sonra, Ullrich'ten sonra nasıl devam ediyorsak öyle. Şikeli ligimize rağmen hala nasıl stada gidiyorsak aynı hislerle. Politikacıların yalanlarına rağmen 4 yılda bir oy vermeye tıpıış tıpış gittiğimiz gibi. Önce biraz uzaktan, biraz kırık. Belki Paris-Nice'i içimiz kaldırmayacak. Ama sonra, De Ronde, Roubaix, Liege yeni yüzleri, yeni mücadeleleri ortaya koyacak. Önce göz ucuyla, sonra haberlerini okuyarak, en son ise L'Alpe d'Huez finişinde yine çığlık çığlığa olacağız. En azından bu aptal öyle olacak.

Ullrich, Riis, Virenque, Pantani... Söyle sevmedik mi??

Tecrübe yediğimiz kazıkların toplamıymış. Yaşam da kazıkları hazmedip yola devam etmek sanırım. Seneye (hatta bugün bile yarış var TV'de) yarış seyrederken örselenmiş ama daha akıllanmış olacağız.  Dopingli veya temiz, bisiklet tepesinde helak olanlar dünyanın en zor işlerinden birini yapıyorlar. Romantik bir aptal bile bunu anlar: Sevgi şarta bağlı değildir.


4 Ekim 2012 Perşembe

Yeniden Şikago Ayıları (Savunma)

Sanıyorum tüm spor dalları içinde Chicago Bears kadar defans ile özdeşleşmiş takım zor bulunur. Demin Google'da "Chicago Bears defense" diye arama yaptığımda tam 182 milyon sonuç çıktı. Green Bay Packers içinse 36 milyon. İlk çıkan sonuçlardan biri Bears'ın 80'lerde ortalığı domine ettiği 46 defansı. Tabii 46 defansı, zaman içinde rakip hücumlar tarafından hızlı ve kısa paslarla çözüldü, o ayrı. Ama günümüzde de Bears demek defans demek.

Bu defansın görünen yüzü Brian Urlacher ise, mimarı da -Tampa Bay'de linebacker koçu iken gördüğü- Tampa 2 savunmasını Bears'a uygulatan başkoç Lovie Smith.

Chicago Bears 1985 defansı (72 numaralı olan Refrigerator Perry)

Geçen yazımda hücum gücü yüksek(!) yeni Bears'dan bahsetmiştim. Gelgelelim Salı günü yayınlanan o yazıdan 2 gün sonraki "Perşembe Günü Futbolu" maçında GB Packers beni aynen tekzip etti. Bears maçı 23-10 kaybederken (tek TD maçın sonlarında geldi), QB Cutler 4 INT attı, WR Marshal ise sadece 2 kere top yakalayabildi. Cutler'ın boyuna posuna bakmadan LT Webb'e gider yapması da dibe vurulan noktaydı. Maçtan sonra Chicago Tribune yazarı Steve Rosenbloom "What was exactly new here?" (burada tam olarak yeni olan ne?)'lerle dolu yazısıyla adeta beni tanımadan, bilmeden ve okumadan selamlamış oldu.

Clay Matthews tam 3.5 sack yaptı (Geçen sene Detroit'den Suh'un aynı pozunu koymuştum, bir daha iflah olmamıştı)

Packers maçını youtube'dan buldum ve tamamını seyrettim. Maçın ilk çeyreği 0-0, yani iki takımın da defansı çok iyi başlamış. Sonra Bears hücumda hatalara devam ederken Packers biraz işi çözüp maçı kazanmış. Yani o maç sonrasında en azından defans iyi diye teselli bulmak mümkündü.

Sonrasında St.Louis Rams maçında hücum yine durgundu. 23-6'lık farklı galibiyet aldatmasın, durum 13-6 iken, yani Rams sadece bir TD gerideyken, Şikago defansından Major Wright yaptığı 45 yardalık INT return TD ile maçı kopardı. Defans 6 sack, 2 INT ile üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Hücum ise yine anemikti. Ama önemli bir galibiyet elde edilmiş oldu. Maçın havasını en iyi özetleyen yazı "Dayanıklılık Bears'ı Bayağı Taşır" idi.

Bir sonraki maç "Pazartesi Gecesi Futbolu"ydu ve deplasmanda NFL'in en şöhretli takımı Dallas Cowboys rakipti. Dallas eski günlerinden uzak olsa da önemli bir takım. Maç öncesi skor tahmini esprili olarak 4-2 idi, çünkü iki takım da birbirine benziyordu: Kötü hücum hattı ve iyi defans hattı. Neyse, ben de Pazartesi gecesi 21 sularında saatimi (saat mi kalmış bu devirde, elbette cep telefonumu) 3:30'a ayarlarak yattım.

Maç Cowboys hücumuyla başladı. Dallas iyi koşularla ilerliyordu ki, ardarda 2 sack ile tüm momentumları gitti ve punt ile hücumları bitmek zorunda kaldı. Chicago ise ilk hücumuna kısa paslarla başladı. Bir süre başarılı gider gibi gözükse de Cowboys defansı hemen uyum sağladı. Ve ilk çeyrek 0-0 bitti.

Maçtan önce ünlü dönüşçümüz ama aslen emektar WR'miz Devin Hester (kimler geldi, kimler geçti) "topa daha fazla dokunmak istiyorum" diye bir çıkış yaptı. Haklıydı, zira Brandon Marshall falan derken Bears kendisini unutmuştu. WR'lar koçu hemen "ben receiver'ın top isteyenini severim" diye demeç vererek kendisini destekledi. Nitekim ikinci çeyrekte tam 2 kere deep rout, yani "snap'le beraber kafa yerde koşabildiğin kadar koş, sonra kaldırıp topa bak" oyununda Hester iki kere denendi ama başarılı olamadı.  Yine de Bears önce FG buldu. Ardından defanstan CB Charles Tillman'ın INT return TD'ı ile 10-0 öne geçti. Dallas hücumu devrenin sonlarında ritmini buldu ve onlar da bir TD bulunca ilk yarı 17-7 kapandı.

Charles Tillman

İkinci yarının hemen başında Cutler yine dip rotada Hester'ı buldu ve TD ile Bears 17-7 öne geçti. Sonra da LB Lance Briggs INT return TD ile durumu 24-7'ye getirdi. 4. çeyrekte etkili bir Cowboys hücumu yine CB Jennings'in INT'ı ile neticelendi. Cowboys'un kendine güveni kalmadığı sırada maçta o ana kadar adına yakışır şekilde çok etkili oynayan WR Brandon Marshall TD'ını yaptı ve maç 34-10 Bears'ın galibiyetiyle bitti.

İri fiziği ile Brandon Marshall

Böylece 4. hafta sonunda Bears 3 galibiyet 1 mağlubiyet ile NFC North'da liderliği sürpriz Minnesota Vikings ile paylaşıyor. Defans zaten muhteşem, aşağıdaki rakamlar bunu açıkça gösteriyor (parantez içindekiler 32 takım arasındaki sırası)

Pts/G 17.0 (5)
3rd Down Pct %26.1 (2)
Sack 15 (3)
Interception 11 (1, ikinci 8)
Pass Avg 10.6 (6)
Int Ret TD 3 (1)
Takeaway 14 (1)

Hücum için böyle bir istatistik güzellemesini denemiyorum bile. Ama son maç iştah açıcıydı. Cutler maça kötü başlasa da ritmini buldukça güzel işler yaptı. Büyük umutlarla alınan yıldız WR Brandon Marshall 7 tutuş, 138 yarda ve 1 TD ile yıldızlaşırken, Hester ile çaylak Jeffrey de 3'er tutuş ile iyi iş çıkarttılar. Şu ana kadar TE'leri en az kulllanan takımlardan biri olan Bears bu maçta TE Kellen Davis'in 3 tutuş ve 62 yarda'lık performansı ile çok etkiliydi.

Koşu oyununda Matt Forte ile Michael Bush topları neredeyse eşit paylaştı ve yıpranmadan maçı tamamladılar. Hücum hattı ise Dallas'ın etkili defans hattına karşı sadece 2 sack'e izin vererek bence sınıfı geçti.

Sonuç olarak "Yeni Ayılar"'ın hemen kolayca ligi domine etmeyeceği belli olsa da, en azından yavaş yavaş kendilerini bulduklarını söyleyip, kalan 12 maça playoff açısından umutla bakabiliriz.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Ryder Cup 2012 - Avrupa'yı yine Almanlar Kurtardı

(Bu yazı Sarper tarafından yazılmakla beraber, teknik bir sorundan dolayı Savaş tarafından yazılmış gözükmektedir)

Artık eminim. Avrupa her zaman, her yerde Almanya'ya muhtaç. Krizdeki Avrupa ekonomisi, düze çıkmak için aylardır Frau Merkel'in dudaklarından çıkacak sözlere bakarken, Avrupa golfü de dün gece Ryder Cup'ı kazanmak için Herr Martin Kaymer'in ellerine bakıyordu. Alman golfçü, 18. delikteki son vuruşuyla kupayı Avrupa'ya kazandırdı. Darısı ekonominin başına... 



Zafer ona inananındır


39. Ryder Cup'ı mucizevi bir geri dönüşle Avrupa kazandı. Mütedeyyin tepkilerden korkmayan bu zaferin adını "Medine Mucizesi" koyar ama bende o maça yok. Son güne 10-6 geride başlayan Avrupalılar, 12 tekler maçının 8'ini kazanıp birinde berabere kalarak ABD'ye kendi evinde büyük bir yenilgi yaşattılar. Gömleklerine Seve Ballesteros'un silueti işlenmiş olarak mücadele eden eski kıtanın çocukları, geçen yıl beyin tümöründen ölen büyük Ryder Cup oyuncusu İspanyol efsaneden aldıkları güçle, Medinah'da zafer beklentisiyle toplanmış binlerce Amerikalı'yı hüsran ettiler. Gece 02:00'ye kadar laptop'un başında maçları seyrettim. Eğer "golf seyretmek insanı nasıl heyecanlandırır ya?" diyen varsa, dün akşam 4 saat boyunca bir gerilim filmi gibi geçen bu epik mücadeleyi izlemeliler. 4 saat uykuyla PC'min başındayım ve üç günlük turnuvayı kısaca özetleyip, konuyu kapayayım: 

İlk gün (cuma) sabah maçları 2-2 bittikten sonra ABD takımı sazı eline aldı. Cuma ikinci seans ve Cumartesi günü yapılan maçlarda çok iyi oynayan Yankiler, C.tesi skoru 10-4'e getirdiler. Ancak turnuvanın son iki foursomes maçında Sergio Garcia/Luke Donald ikilisi ve Rory McIlroy/Ian Poulter ekibi EUR için hayati 2 puan kazandılar ve Avrupa'nın son güne biraz da olsa umut taşımasını sağladılar. 

Aslında tarih tersten tekerrür etti. "Brookline Savaşı" olarak bilinen 1999 Ryder Cup'ta son güne 10-6 geride başlayan ABD, 8.5 puan kazanarak turnuvayı 14.5-13.5 kazanmıştı. Bu defaysa, güne 6-10 geride başlayan Avrupa güneş batarken 8.5 puan toplamış ve kupayı aynı skorla kazanmıştı. Brookline'da seyircilerin ağır tacizi altında kalan ve o hafta sonunu hiç unutmayan Avrupa Takımı (1999'da hem Love III hem de Olazabal oyuncuydu) bir anlamda o turnuvanın intikamını almış oldu. 


J.M. Olazabal Ryder Kupası'na şefkat gösterirken

EUR kaptanı Jose Maria Olazabal, 1999'da Ben Crenshaw'ın (ABD kaptanı) taktiğine başvurarak, en güvendiği oyuncularını son günün ilk maçlarına koydu. Bu tahmin edilen ama riskli bir hamleydi fakat harika sonuç verdi. İlk dört maçta Luke Donald - Ian Poulter - Rory McIlroy ve Justin Rose 4 puan kazanarak skoru 10-10'a getirdiler. Bu iyi başlangıç, arkadan gelen takımın diğer oyuncularının moral ve umutlarını artırdı. 

Momentumu Avrupa'ya çeviren iki önemli maç P.Mickelson-J.Rose ve J.Furyk-S.Garcia arasında geçti. Mickelson 14. delikte "1up" öne geçmesine rağmen, Justin Rose 17. delikte inanılmaz bir putt sokup maçı tekrar beraberliğe getirdi. Rose 18. delikte bir birdie daha yaparak Mickelson'u yenmeyi başardı. Bu maçtan sonra biten 2 karşılaşmayı ABD kazanarak tekrar öne geçti, Medinah'da Amerika çığlıkları yükselmeye başladı. Diğer maçta Furyk de Garcia karşısında 17. deliğe geldiğinde "1up" öndeydi. Ama Sergio Garcia, aynı Rose gibi son 2 deliği birdie-birdie ile kazanarak EUR'a günün beşinci puanını kazandırdı. Abim telakki ettiğim Jim Furyk'in son putt'ı kaçırdıktan sonra elleri dizlerinde iki büklüm kala kalması ve uzun süre green'i terkedememesi içime dokunmadı değil ama bir Balkan göçmen çocuğu olarak kalbim Avrupa için atıyordu. 


Justin Rose 17. deliği kazandı ve "Koyduk mu!" yaptı

İngiliz Lee Westwood berabere giden maçta 12., 13. ve 15. delikleri kazanarak maçı bitirdi ve skor 13-12 oldu. Kupayı kazanmak için ABD'ye 2.5, Avrupa'ya ise 2 puan lazımdı. Jason Dufner (ABD) Peter Hanson'u yenerek durumu 13-13 yaptı. ABD 1.5 puan daha almalıydı. Sondan bir önceki maçta, 16. delikte Steve Stricker ve Alman Kaymer, son maçta da 15. delikte Tiger Woods ve Francesco Molinari berabereydi ("all squared" denir "A/S" yazılır). ABD kaptanı Davis Love III son iki maça büyük tecrübe -ve wild card- Steve Stricker ile Tiger Woods'u koymuştu. Kaymer turnuvaya formsuz gelmiş ve sadece 1 çiftler maçı oynayıp onu da kaybetmişti. Açıkçası, PGA'in en iyi putter'i Stricker'i yenmesi şüpheliydi. Molinari de oynadığı iki çiftler maçından puan çıkaramamış, Avrupa'nın son adamı olarak Woods'un karşısına "acaba yarım puan alır mı?" diye çıkarılmıştı. 


Jim Furyk vuruşu kaçırdıktan sonra

Artık hesap, Stricker'in yarım, Woods'un bir puan alıp işi bitirmeleriydi. Woods 3 gündür hiç puan alamamıştı ama kötü oynadığından değil. Tiger çiftler maçlarında müthiş oynamasına karşın karşısına hep mucizevi performanslar ortaya koyan Avrupalılar çıkmıştı. Son deliklerde atak yapması kesindi. Nitekim 12 ve 13'ü kazanıp "1up" öne geçti. Ama Torinolu 14. delikte birdie yaparak durumu eşitledi. Woods 17. deliği kazanarak tekrar öne geçti. Bu arada Kaymer 10 dakika önce aynı deliği  kazanmış ve kendi maçında son delik öncesinde maçı beraberlğe getirmişti. Maçlar böyle biterse kupa ABD'nin olacaktı. Martin Kaymer 18. deliğin açılışında topu bunker'a atmasına rağmen, oradan zarif bir vuruşla green'i bulmayı başardı. Stricker ise uzun bir vuruş yaparak green'in diğer ucuna gitti. İki oyuncu da birdie vuruşlarını başaramadılar. Kaymer, son derece hızlı green'de topunu deliğin yaklaşık 2 mt uzağında durdurabildi. Stricker par ile deliği kapattı. Sıra Alman sporcudaydı. Kaymer topu sokarsa kupa Avrupa'nındı. Mesafe 2 mt, son putt ve... 

FLASHBACK 1991 ... Ryder Cup/Kiawah Island, South Carolina, 18. delik. Topun başında Alman Bernhard Langer.  Langer sokarsa kupa Avrupa'nın, kaçırırsa ABD şampiyon olacak. Mesafe 2 mt., son putt ve... Langer atışı yapar, top bir krampon izine çarpıp yön değiştirir ve Avrupa kupayı kaybeder. 

 
Bernhard Langer - 1991, Kiawah Island - "War on the Shore"


FAST FORWARD 30 Eylül 2012 Cuma sabah... Kaymer, Bernhard Langer'den randevu rica eder. 2011'in en iyi golfçüsü Kaymer, kötü geçirdiği sezon nedeniyle güven vermediğinden, Olazabal tarafından sadece tek bir maçta oynatılmış ve  kaybetmiştir. Sporcu bu durumdan üzgün ve hayal kırıklığı içindedir. İki Alman, oturup dertleşirler. Detayları bilmiyoruz. Kaymer'e göre, Langer Ryder Cup'ın önemiden, takımdaşlığın anlamından bahseder. Genç Alman sonunda turnuvayı gerçekten hissetmeye başlamıştır... 

Holywood senaryosu gibi ama gerçek. Martin Kaymer o vuruşu sokar, kupa Avrupa'nın olur. 




Ich bin Martin Kaymer...

Francesco Molinari 18. deliği Tiger Woods'un jestiyle kazanarak maçı berabere bitirdi ve takımına yarım puan daha kazandırdı. Böylece 14-14 bitse bile kupayı elinde tutmaya devam edecek olan Avrupa maçı 14.5-13.5 kazanmış oldu. 

  • Rory McIlroy, Amerika'nın doğu ve merkez saatlerini şaşırınca az kaldı maça yetişemiyordu. Geç kaldığını farkedip lobiye inen McIlroy, orada rastladığı bir polise kendini tanıtıp acilen kulübe götürüp götürmeyeceğini sordu. Ryder Cup nedeniyle trafik sıkışık olmasına rağmen, sirenini açan polis arabası McIlroy'u maça 15 dakika kala Medinah Country Club'a yetiştirdi  Golf sporu, her düzeyde "tee time" denen başlangıç saatine aşırı önem verir. Ryder Kupası da sadece da 5 dakikalık gecikmeye izin veriyor. daha geç kalan sporcu maçı kaybetmiş sayılıyor. Amerikan polisi Avrupa'yı kurtarmış oldu yani. 



  • Avrupa takımında Ian Poulter inanılmaz bir performans gösterdi. Oynadığı 4 maçın hepsini kazanan, takımın ateşleyen, zafer sonrası gözyaşlarını tutamayan İngiliz, Avrupa'nın yeni Ballesteros'u olarak damgalandı bile. Ryder Cup'ı çok seven, turnuvayı her zaman büyük bir aşkla oynayan Seve ani bir beyin tümörü sonucu 2011'de vefat etti ama onun içindeki Ryder Cup ateşinin Ian Poulter'a geçtiği belli. İngiliz oynadığı 15 RC maçında 12-3-0 (G-M-B) gibi müthiş bir performans yakalamış durumda.