10 Mayıs 2025 Cumartesi

Sahaya İndik - Turkish Airlines Open İzlenimleri -1-



İzlenimler -2-


Turkish Airlines Open İzlenimler -1-

Eurosport.com.tr'de 9 Mayıs 2005'de yayınlanan yazının bloglaşmış halidir.



(...) 22 yaşımdan beri literatür bulabildiğim ölçüde golf okurum ve seyrederim. PGA turnuvaları Eurosport’ta yayınlamaya başladığından beri de, gece geç saatlerde golf spikerliği yapıyorum. Ömr-ü hayatımda golf sopasını yaklaşık 30 kez salladım; beceremeyip bıraktım. Evde bir patam var. Eskiden ofiste halıya bardak koyup uzaktan pata antrenmanı yapardım. Golfle tek taraflı ama ateşli bir aşkımız var anlayacağınız. 


                      Sanki Ryder Cup kaptanı benim, Luke Donald da benimle resim çektirmek istemiş


Türkiye’ye zamanında Tiger Woods bile geldi ama golf camiasına ait olmadığım için o şaşaalı yıllarında Turkish Airlines Open’a hiç gelmedim, turnuva seyretmedim. Dolayısıyla “ful teori - sıfır pratik” şeklinde -biraz da zorla- bu seneki turnuvaya “basın” olarak akredite olabildim. Aslında iki kişilik bir çaba bu. Tribün Dergi’den bildiğiniz kral fotoğrafçı Zoban Ra ile birlikte bu işi kotardık. İsim sponsoru THY yerli basına hiç yüz vermemiş durumda; dolayısıyla organizasyon da kaynak ayırmamış. Otelimiz bir kademe düşük, otel-saha arasında günde tek bir servis var (onun da saatine turnuvanın resmi fotoğrafçısı karar veriyor). Neyse ki podcast dinleyerek yürümeyi seviyorum.


Regnum Carya driving range


Turnuvanın yapıldığı Regnum Carya sahasına Çarşamba sabah geldim. Otelde sahaya gideceğimiz shuttle’a binerken şöför sadece bir kişi için geldiğini, onun isminin de Sarper veya Zoban olmadığını söyledi. Ama efendi insanmış arabasına bizi de aldı. Regnum Carya kulüp binasında (clubhouse demeyelim artık) akreditasyon kartlarımızı aldık ve basın odasını bulduk. Bizi pek beklemiyor gibiydiler ama çabuk toparladılar.


İlk iki gün basın merkezinde internet bağlantısı çok zayıftı veya hiç erişilmiyordu. Oldukça sıkıntı çektiğimizi söyleyebilirim. Perşembe akşama doğru sorun ancak çözüldü. DP World Tour’dan data, istatistik ve bilgi akışı da oldukça sıkıntılı/limitli. İlk günün sonuçlarını basılı almak için bayağı uğraştım ama sadece mail attılar, o da Cuma gecesi itibarıyla hala mail kutuma düşmüş değil. Basın merkezinde printer da yok. Açıkçası, organizasyon için, basın, özellikle de Türk basını, “sonradan düşünülmüş” gibi duruyor. Yemek olarak birer sandviç, makina kahvesi ve kuru pasta öngörülüyordu. Yerimizde futbol basını olsa oteli yıkarlar ama biz efendi çocuklarız, surat sarkıtarak tepki verdik. Lokal medya sorumluları Bülent ve Evren’in araya girmesiyle perşembe öğlen sıcak yemeğe kavuştuk. Otelimizin alkol dahil “all-inclusive” oluşu ilk iki günkü sıkıntılarımızı unutmamızı sağlıyor. Kişisel olarak, sahaya varana kadar turnuvayla ilgili hiçbir bilgi alamadım, otelin adını bile bile Zoban söyledi. Yine de, havaalanından cillop gibi bir Vito’yla alınıp otele getirildiğimi belirterek organizasyona teşekkür etmeliyim.


İlk kez gerçek bir golf turnuvasında yer aldığım için sahanın güzelliği başımı döndürdü.  Çimlerin pürüzsüz mükemmelliği, herkesin pırıl pırıl giyinmiş olarak gezinmesi, yanınızdan geçen Avrupalılar’ın buram buram güneş kremi kokması falan beni benden aldı söylemeliyim. Pırıl pırıl sopaları gıcır gıcır topları seyretmesi bile bana büyük keyif veriyor. Salı ve çarşamba oynanan Pro-Am’de (amatör oyuncuların belli bir ücret karşılığı katılıp, prolarla bir takım olarak 18-36 delik oynadıkları turnuva) Türk golf sosyetesinin önemli isimleri vardı… Yani sanırım öyleydi çünkü hemen hiçbirini tanımıyorum. 





Perşembe günü asıl turnuvanın başlamasıyla birlikte her şey beklediğim düzeni aldı. 156 oyuncu, üçerli gruplarla, 1. ve 11. çukurdan sabah 7:15’den itibaren start aldılar. Golf turnuvalarında gönüllüler çok iş yaparlar. Golfçü olan veya olmayan bu kişiler, ellerinde “QUIET” yazan tabelalarla seyircileri sessizliğe davet etmek, grupların skor tabelalarını taşımak, belirli noktalarda, liderleri gösteren daha büyük tabelaları güncel tutmak gibi işlerle görevliler. Onlardan biri  Mark Chase. Antalya’da yaşıyor, National sahasının 9 handikaplı oyuncularından. Mark Abi, Rafa Cabrero Bello’nun da içinde olduğu grupla beraber 18 deliği bitirdiğinde (yaklaşık 6.5km) yorgundu ama fotoğraf isteğimi geri çevirmedi. Gönüllülerin hemen hepsi Britanya kökenli ve Türkiye’de yaşıyorlar. Kadriye Belek Golf Assoc. adında bir kulübün üyeleri olarak bu organizasyonda yer alıyorlar.


Mark Chase


Mark’dan sonra Beatrice-Robin Learmonth çiftiyle sohbet ettim. Beatrice 3. çukurun teebox’unda, eşi de green’de görevliydiler. Robin Alanya’da yaşadıklarını, bu iş için para değil ama 2 raund bedava golf oynama hakkı aldıklarını söyledi. Hanımefendi oynamıyormuş, Robin Baba’ya dört raund yazar. Regnum Carya ve National gibi sahalarda bir raund golf oynama ücretinin (green fee) 200-250 dolar olduğunu hatırlatayım.


Beatrice & Robin



Yolda karşılaştığım, proları izleyen bir genç kadın da Fatma Gül Kuş oldu. Fatma Gül 8 yaşında okul seçmeleri sonucu golfe başladığını, halen milli takım oyuncusu olduğunu ve Malta’da turnuva oynadığını gözleri ışıldayarak anlattı. Isparta S. Demirel Üniv.’nde antrenörlük okuyor ve önümüzdeki yıllarda golf hocası olmayı umuyor. Fatma’yla sohbet ettik ama fotoğrafını çekmeyi unuttum.


İlk gün en iyi skor yapanlardan Tarık Aslan’ı ikinci gün 10 çukur boyunca takip ettim. Güne par-par başlayan Tarık 3. çukurda nefis bir birdie yaptı. Bir sonraki çukurda ise yaklaşma vuruşu greenin aşarak ağaç-jeneratör-TV kulesi arasında kabloların arasında bir noktaya düştü. Yaklaşık 15 dakika hakemlerin gelmesini ve free drop kararının uygulamasını bekledik. Tarık o çukurda maalesef double bogey yaptı, morali bozuldu ve ilk on çukuru +4 ile bitirdi. Yaklaşık iki buçuk saat ayakta Tarık ve grubunu izleyen kulunuz da -genç golfcümüz şansını kaybettiği için değil- yorulduğu için basın odasına döndü ve size bu notları yazdı.


İlk iki gün izlenimlerim bunlar. Belki yarın da karalarım. Uzun zamandır yazı yazmıyordum. Özlemişim. 


İzlenimler -2-




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder