(Bu yazının başka bir versiyonu Cyclist Türkiye Mayıs sayısında yayınlanmıştır)
Mayıs ayı yaklaşırken İtalya Bisiklet Turu “Giro d’Italia” parkuru hakkında yazı yazmak benim için bir alışkanlık artık. Bir yıllık ayrılıktan sonra yeni parkuru incelerken yarışla tekrar tanışıp ısınıyorum, pembeyi yine güzel bir renk olarak görmeye başlıyorum.
Mayıs ayı yaklaşırken İtalya Bisiklet Turu “Giro d’Italia” parkuru hakkında yazı yazmak benim için bir alışkanlık artık. Bir yıllık ayrılıktan sonra yeni parkuru incelerken yarışla tekrar tanışıp ısınıyorum, pembeyi yine güzel bir renk olarak görmeye başlıyorum.
“Dünyanın en güzel yerinde dünyanın en zor yarışı” diye pazarlanan Giro belki Fransa Turu kadar şatafatlı değil ama Tour’dan daha samimi, daha manzaralı ve çoğu zaman daha zor şartlarda koşulan bir yarış olarak TdF ile rekabete gerek duymaması gereken bir saygınlığa sahip. Bu sene 6 - 29 Mayıs arasında koşulacak Giro 21 etapta toplam 3.383 km’lik bir mesafe geçecek. Parkurun bana düşündürdüklerine şöyle bir değineyim.
Önce şunu söylemek gerek ki, zaman karşı etapları açısından bu sene Giro oldukça zengin. TTT yok ama biri yokuş olmak üzere 3 tane ITT var. Her zaman zirve finişleriyle bilinen İtalya Turu’nda bu sene sadece 4 yüksek dağ etabı var. Ve eğer yanlış saymadıysam 5 zirve finişi gözüküyor. Bu değişimde, son yıllarda bir trend haline gelen inişli çıkışlı etap profili ve TdF’da da gördüğümüz “Yokuştan sonra inerek bitirelim, olaya biraz daha heyecan katalım” düşüncesi rol oynamış gibi. Son yıllarda La Vuelta’nın zirve finişlerini, Tour ve Giro’nun ise orta dağ etaplarını öne çıkardıklarına dikkat çekmek gerek.
99. Giro’nun ilk üç etabı Hollanda’nın düz yollarında geçecek. Gelderland bölgesi RCS’e parayı bastırınca Giro son ondört yılda üçüncü kez Hollanda’da başlıyor. İlk etap (prolog diyemiyoruz) Appeldoorn’da 9,8 km’lik ITT. Açılışa Hollanda Kralı Willem-Alexander da katılacak. 2. ve 3. Etaplar ise II. Dünya Savaşı’nın iyi bilinen şehirleri Arnhem ve Nijmegen arasında git gel olacak. İki kent aslında birbirine 30 km mesafede ama Gelderland’ın güzelliklerini bisiklet severler de görsün diye iki etapta 400 km’lik bir parkur hazırlanmış. Bu dümdüz ülkeden 3 tane Yokuş Primi vermeye değecek tırmanış bulabilmiş olmaları da ayrıca takdir edilmeli. Deniz seviyesinin altına bir ülke kurmayı başaranların bile yapamayacağı şeyler var elbette. Ülkede yokuş finişi mümkün olmadığından bu iki etap da sprint mücadelesi olacak. Ama Hollanda’daki her Büyük Tur’da mutlaka yol ve kavşaklardan kaynaklanan kaza ve yaralanmalar bu sefer de ihtimal dahilinde. Umalım da kimseye ciddi bir şey olmadan kafile Calabria’ya geçsin.
İtalya’ya dönüş için yarışa bir gün ara verildikten sonra Çizme’yi fermuar gibi çizilmiş bir rotayla güneyden kuzeye çıkacağız. Daha 4. Etap’ta (Catanzaro - Praia A Mare, 200 km) kaçış zaferine uygun bir parkur var. 233 km’lik beşinci etapta ise büyük olasılıkla yine sprinterlerin kapışmasını göreceğiz.
Giro tanıtım dosyasında 3 zamana karşı, 7 sprint, 7 orta dağ ve 4 yüksek dağ etabı olduğu yazıyor. Bu 4 taneden ilki yarışın altıncı etabında karşımıza çıkacak. 157 km’lik kısa bir etap ama iki sert yokuş var. Son kısımdaki Roccaraso 17 km uzunluğunda %4,8 ortalama eğimli bir yokuş. İlk bölümde Team Sky’ın öldürücü bir tempoyla birçok yarışçıyı dökmesini, son üç dört kilometrede de favorilerin hesaplaşmasını bekliyorum.
Kuzeye doğru çıkarken 7. Etap özellikle son kısımdaki düz bölümle sprinter takımların iştahını kabartacak gibi duruyor. Ertesi gün, Toscana Bölgesi’nde, Arezzo’daki finiş noktasından geçildikten sonra 10 km’lik Alpe di Poti tırmanışı yapılıp şehre tekrar geri dönülecek. Genel Klasman favorilerinin birbirlerine tuzak kurmak isteyecekleri bir profil çiziyor “Poti”. “Madem Toskana’dayız L’Eroica’ya selam çakalım” takıntısını yenemeyen RCS bir bölümü stabilize toprakta çıkılacak bir yokuş koymuş. Ne diyeyim, Allah kurtarsın! Etap zaferinden ziyade bu toprak kısım ve favorilerin olası zaman kayıpları daha ilginç olacak gibi gözüküyor.
Muhteşem bağ manzaraları arasında bir ITT olacak |
9. Etabın adı “Chianti Klasik Etabı”. Coğrafyadan çok şarapa meraklı okuyucu İtalya’nın en çok ihraç edilen, ama içeride çok da tüketilmeyen Chianti şaraplarını bilir elbette. “Chianti Classico” dört bölgede; Castellina, Gaiole, Radda ve Greve bölgesinde üretilen, %80 “Sangiovese” üzümü içeren, üretimi kontrol altındaki şaraplara verilen isim. Yarış da zaten Radda in Chianti ile Greve in Chianti arasında. Giro organizasyonu, yarışın uzun ITT’lerini üç yıldır şarapçılık konsepti içinde düzenliyor. 2014’de Piyemonte Bölgesi’nde Barbaresco - Barolo, geçen sene de Veneto’da Treviso - Valdobbiadene etapları bağlar arasında koşulmuştu (Valdobbiadene şarabıyla değil prosecco’suyla ünlü ama üzüm üzümdür sonuçta). Yarış, 40,5 km’lik ciddi bir yokuş ve iniş içeren, nadiren düz bir parkur. Bu sene yokuşçuların diğer yıllara oranla çok da ümitli olmamasının nedenlerinden biri bu. Tırmanma gücüyle beraber “rouleur" özellikleri de ön planda isteyen sert bir etap olacak.
ITT’den sonra dinlenme günü var. Ardından ise bir orta dağ etabı daha. Finiş iki kez geçilecek Sestola’ya konmuş. 11. ve 12. Etap’ta sprinterleri göreve çağıran RCS sonra 170 km’lik dört yokuşlu sert bir orta dağ etabı daha hazırlamış. 9 noktalı yıldız şeklinde tasarlanan harika bir askeri mimarlık örneği Palmanova’dan Cividale del Friuli’ye kadar 170 km’lik bir etap. Parkur hep iniş çıkışlı ama son yokuş zirvesi Valle’den finişe kadar 14 km’lik kısmın bir iniş ve takip yarışı haline dönüşeceği kesin gibi. Kaçış grubundaki yetenekli inişçilerin veya -ana grup onları yakalarsa- favorilerin zaman kazanmak isteyeceklerini beklemek gerek. Nedense bu etabın kritik olacağı hissiyatıyla doluyum. Aptala malum mu olur ne olursa artık…
21 Mayıs Cumartesi günü nefis bir etap var. 210 km uzunluğunda ve çık çıkabildiğince. İtalyanlar böyle ağır parkurlara “Tappone” derler; “kallavi etap” anlamında. Dolomitler’in en bilinen yokuşlarından Pordoi, Sella, Gardena ve Giau burada. Toplam 5.400 metre dikey irtifa var. Yarış Passo Valparola inişinden sonra, kayak cenneti Corvara’da bitecek. Bu profil bize nefis bir etap vaadediyor. Havanın iyi olması için dua edelim çünkü +2.000 mt’lerde dolaşacağız.
22 Mayıs Pazar günü de Castelrotto - Alpe di Siusi yokuş ITT’si var. İlk 1.800 metresi yalancı düzlük, geri kalan 9 km ise %8,3 ortalamalı sert bir yokuş. Pembe Mayo mücadelesi son hafta da sürecek elbette ama Alpe di Siusi’de rakiplere ciddi bir avantaj sağlamayı başaran sporcunun işinin kolaylaşacağı da bir gerçek. Süper hafif jant ve lastik setleri, incecik profilli yokuş bisikletleri görmeye hazır olun. Gerçek yokuşçu kimmiş bu 30-35 dakikalık efor sonrasında öğreneceğiz.
Sert iki etap ardından Dolomitler’de dinlenecek kafile 16. Etap’ta 133 km’lik kısa ama kırıcı bir yüksek dağ etabıyla yarışa devam edecek. Bressanone - Andalo arasında önce uzun ve zorlu Passo della Mendola (Mendelpass olarak da bilinir) çıkılacak, sonra da %7,4 eğimli 10 km’lik Fai della Paganella. Etap zaferinin kaçışa girmiş tırmanış uzmanlarından birine gideceği kesin gibi. Favori takımlar kontrollü bir taktiği tercih ederler sanırım.
Dolomitler’den Alpler’e kısa yoldan geçmek için Po Ovası’na inmek gerekiyor. O zaman da iki uzun ve düz etap koymak gerek. 17. ve 18. Etap elbette bu işe yarıyor ama sprinterlere de “Yarışı terketmeyin lütfen” diyor. Hoş 18.’nin sonunda %10 eğimli 4,5 kilometrelik bir yokuş var ve bu maalesef sprint heveslilerini hüsran edecek ama o arada Pinerolo’ya, yani Alpler’in eteklerine varmış olacağız.
Giro d’Italia bu yılın 19. ve 20. Etapları için Avrupa’nın en yüksek geçitlerinden ikisini gözüne kestirmiş. Yarışın “Coppi Zirvesi” olan 2.744 metre irtifadaki Col d’Agnel/Colle dell’Agnello ve 2.710 mt’deki Col de la Bonnette (evet Fransız toprağı). Amma velakin, bu yükseklikteki geçitleri Temmuz ayında ziyaret etmek başka şey, Mayıs ayında geçmek başka. Mutlaka kar manzaraları olacaktır ama asıl risk olası bir yağış ve kötü havada bu yokuşlara çıkmanın olanaksız oluşu. RCS mutlaka bu ihtimali hesaplayarak alternatif parkurlar oluşturmuştur ama aşağıda profilleri gözüken bu iki nefis etabın değişmesi yarışın son hafta heyecanını öldüren bir etki yaratır. Umarım ve dilerim ki pırıl pırıl ama soğuk bir Mayıs günü bu dağlardaki çekişmeyi seyretme şansımız olur.
Yarış bu sene de Torino’da bitecek. Cuneo’dan şehre geldikten sonra kent içi parkurda 8 tur atılacak ve Giro 2016 sona erecek.
Parkura genel olarak baktığımızda sert ve uzun yokuşlardan ziyade sürekli çıkıp inen orta dağ etaplarıyla fark yaratmayı düşünen bir felsefeyle yola çıkılmış gözüküyor. Ortalara serpiştirilmiş düz etaplarla sprinterlere motivasyon sağlayan bir planlama yapılmış. Son haftaya konmuş dev gibi iki dağ etabıyla da Giro’nun her zaman bir yokuşçu turu olduğu bir kez daha vurgulanmış. En azından benim izlenimim bu şekilde.
Giro d’Italia baharı müjdeleyen, İtalya’nın harika tarihi ve doğasını kendisine dekor alan, zor yokuşlarla dolu, yeni yıldızların çıkışına olanak veren yapısıyla bu yıl da yol bisikleti sevdalılarını üç hafta boyunca esir alacak. Bu gönüllü tutsaklığa hoşgeldiniz.
Harika bir giriş olmuş Sarper Bey, heyecanlandık :) Selamlar
YanıtlaSilSarper abi, eline sağlık, yine içten içten yaşadığım Giro heyecanını, boğazımıza kadar hissetmemi sağladın:) Bu sene bisikletle Avrupa turu yapacağım, geçmek istediğim zirvelerden biri de Col d’Agnel. Eğer bir aksilik olmazsa Stelvio ve ardından bu zirveden geçmenin hazzını yaşayacağım. Sonumuz hayrola.. :)
YanıtlaSilKolay gelsin. Zor yokuşlar...
SilHarika bir yazı.Düşüncenize sağlık diyorum.
YanıtlaSilKalemine sağlık Sarper abi
YanıtlaSilKaleminize sağlık Sarper abi
YanıtlaSil