23 Ağustos 2013 Cuma

La Vuelta...Alçakgönüllü Münzevi



Vuelta yazısına oturduğuma göre yaz sonu yaklaştı demektir. Gölgeler uzamaya, günler kısalmaya başladı. Bu yaz mevsiminden hiçbir şey anlamadım. Haziran'ı zaten yazdan saymıyorum; bütçeyi tutturduk mı, bebeler sınıfı geçecek mi diye heba olan bir ay. Temmuz'u da Fransa Turu'na kurban verdik. Ağustos'ta da iptal edilen tatil planı yüzünden İstanbul'a takılı (tıkılı) kaldık. Ama Eylül'den umut kesilmez, bir şeyler olur illa ki. Olumlu düşünecek, pozitif olacaksın. Sonbaharın hüznüne kapılmamaya Vuelta yardım edecek. 

1995'e kadar takvim yılının ilk Büyük Tur'u olan Vuelta, o sene Eylül ayına atıldığından beri "multi purpose" bir tur haline geldi. Genç ve istidatlı etap yarışçılarının büyük sahneye ilk çıkışları, Dünya Şampiyonası'na hazırlanan pedalların form tutma yeri, doping cezası veya sakatlıktan dönen şöhretlerin, çok dikkat çekmeden kendilerini tartacakları bir platform özelliği sunuyor. Bu sene, Fransa Turu'nda hüsran olanlardan bazıları da karizmayı toparlamak için katılıyorlar. Eylül ayının hüznü ve Endülüs bozkırlarını da ekleyince, Vuelta 'ya kahvede pişpirikle gününü geçiren bir tekaüt muamelesi yapılıyor ama asla! Son 2-3 yıldır mükemmel mücadelelerin olduğu, şanlı şerefli bir yarış. 






Parkura Şöyle Bir Bakalım



Büyük Turlar'ın bu alçakgönüllü münzevisi bu sene 68. kez koşulacak. La Vuelta ülkenin kuzeybatısındaki Galiçya bölgesinde beş etapla başlayacak. Tour de France'ın sahibi A.S.O., Unipublic'e %50 ortak olduğundan beri, Vuelta'da bazı değişiklikler başladı. Biraz daha pazarlamaya, halkla ilişkilere dikkat ediliyor gibi. Hatta A.S.O., TdF'da yapmayı düşündüğü bazı değişiklikleri önce İspanya'da deniyor sanki. Geçen sene, Vuelta gece yapılan TTT ile başlamıştı hatırlarsanız. Bu sene de Fransa Turu gece (hadi peki "akşam" diyelim) koşulan Paris etabıyla bitti. TdF'ın "Grand Départ" diye adlandırdığı, yarışın seçilen bir bölgedeki 3 etapla başlaması alışkanlığı da bu sene Vuelta'ya ihraç edilmiş. Galiçya, Atlantik kıyıları daha zengin, iç kısımları ise tarıma dayalı bir ekonomi sonucu az gelişmiş, 2.8 milyonluk nüfusa sahip bir bölge. İspanya'nın yaşamakta olduğu derin ekonomik krizden etkilendiği için son zamanlarda pek keyfi yoktu, başkent Santiago de Compostela'daki hızlı tren kazasından sonra tam karalar bağladılar. Beş etaplık bisiklet bayramının bölgenin havasını biraz değiştirmesini umalım. 


Galiçya etapları

İspanya Bisiklet Turu'nda etaplar genelde daha kısa tutuluyor. Buna istisna ilk etaptaki takım saate karşı olacak. Son yıllarda, TTT'lerin daha kısa olmasına alışığız ama toplamda yalnızca iki TT olduğu için ses etmeyin (diğeri 11. Etap'taki 38 km'lik ITT). Takımlar Arousa Halici'nde bir tekneden start alacaklar (TDF/Porto Vecchio takım tanıtımı/podyuma tekneyle gelen sporcular. Çok yaratıcıyız valla!!!). İkinci etapta yarışın ilk zirve finişine tanık olacağız. 10 km ve %6.2 ortalamalı Alto de Monte da Groba in Baiona. Yokuşu çıkana kadar ancak okuruz! İlk 2 günde iki ayrı Kırmızı Mayo göreceğimiz kesin. Galiçya'daki 3. etap da yokuşla bitecek. tam bir sprint etabı gibi gözükmesine karşın sonuna bir Kat. 3 takmışlar. Zaten Vuelta '13, zirve finişi açısından bir rekor kıracak gibi gözüküyor. Toplamda onbir etap yokuşun tepesinde sonlanacak. Sprinterleri kaçıran da bu. 

Dördüncü etap dünyanın sonuna gidiyor! Harbiden... 186 km'lik inişli çıkışlı etap, kısa bir yokuş sonunda Finisterra "Etap Fin del Mundo"da huzura erecek. Bu gerzek Avrupalılar, anakaranın batıdaki her uç noktasına "finis terrae" (yeryüzünün sonu) adını veriyorlar. Fransa'da Finistere var, İngiltere'de Land's End var (hoş İngilizler "Avrupalı" denmesine bozulurlar ama biz işimize bakalım). Halbuki Avrupa'nın en batı noktası Portekiz'de (Cabo da Roca). Kolomb'un Hindistan'ı bulma saçmalığı kadar olmasa da idare eder bence... Bu AB'ye mi gireceğiz yani?? 


Dünyanın sonuna varıp hala bir sprint finiş görmemişsek, 5. Etap'ta muradımıza erebiliriz. Galiçya'dan ayrılıp Zamora bölgesine geçiyoruz. 168 km'lik etapta iki tane Kat 3. yokuş da var. Bir sonraki etap da Extremadura bölgesinin incisi Caceres'de sprintle bitecek. Ertesi gün ise Endülüs'te raks var. 194 km'lik parkur Sevilla'dan geçip Mairena de Aljarefe'de sprintle nihayet bulacak. Arka arkaya 3 etapla sprinterleri sakinleştiren Unipublic, sekizinci etabın sonuna koyduğu duvarla ortalığı bayram yerine çevirecek. 14.5 km'lik Penas Blancas* yokuşu (google "Beyaz Cezalar" diyor Türkçesi'ne?!) 970 mt irtifa kazanıyor. Genel klasmancıların gerçekten itişmeye başlayacakları yer burası. 9. Etap Valdepenas de Jaen'in %30'luk kısa rampasında son buluyor. Ciddi zaman kayıpları olabilir. Dinlenme gününden önceki son etap ise oldukça sert. Önce Kat.1 "Monachil" (8.5km-%7.7), sonra da "Especial" (HC gibi) sınıfında bulunan Alto de Hazallanas (15.5km-%5.5). % 5.5 dediğine kanmayın, son yedi kilometrenin ortalama eğimi %9.2... Muy especial!! 

10. Etap'tan sonra ilk dinlenme günü geliyor. Kafile uçakla Endülüs'den Aragon bölgesine geçecek. Lojistik kolaylığı da göz önüne alarak Tarazona'da yarışın tek ITTsi koşulacak. Kat 3. bir yokuş var, ilk bölüm çıkış, son kısım inişli (38.8 km). Nibali, Purito, Uran, Valverde kozlarını paylaşacaklar. Profil (parkuru tam bilemediğim için) GK'cılara uygun gibi gözüküyor. Ama iniş bölümünde güçlerini ortaya koyabilecekleri uzun düzlükler varsa TT uzmanları da iddialı olabilirler. Ertesi gün, TT'de dinlenmiş sprinterler için düz bir etap konmuş. Keza 13. Etap da yüksek tempolu bir sprint finişe sahne olacak bir profile sahip. 

14. Etap'ta Vuelta Pireneler'e doğru pedal basacak. Parkurun ortalarında Andorra'ya geçilecek. Bir adet ESP yokuş (26 km-%5.2), iki tane Kat.2 ve son olarak da bir kalem Kat.1 olmak üzere ceman dört tırmanışla yarış Collada dela Gallina'da bitecek. 2012'de burada biten etabı A. Valverde kazanmıştı. 15. Etap, İspanya Turu'nun en uzun parkuruna sahip. 232.5 km boyunca dört tane Kat.1 tırmanış var. Bunlardan biri Porte de Bales (evet Fransa'dayız). Andy Schleck'in meş'um "Chaingate" hadisesinin geçtiği yokuş. Etabın finişi Col de Peyragudes'de olacak ve burayı da çok iyi hatırlıyoruz: "Kaçan Valverde'yi kovalayan Chris Froome, ona yetişemeyen Bradley Wiggins'e ters ters bakıyordu" desem? 


Chaingate, TDF 2010
  
Froome ve Wiggins, Peyragudes 2012



Bir etap boyunca Fransa Turu'nun yakın geçmişindeki iki unutulmaz olaya referans veren Vuelta bence ketenpereye geliyor. Kendi yarışına, tarihine referans vermek varken insanlara yılın en büyük yarışını hatırlatmanın nasıl bir pazarlama stratejisinin parçası olduğunu biri açıklarsa çok sevinirim. Ama cep delik, cepken delik olunca, namerdin %50 ortaklıkla koyduğu paranın kölesi oluyorsun. Allah parasızlığın canını almadı ki!! 


Vuelta'da bu sene dağlar bitmiyor. Toplam 11 zirve finişi var. Arka arkaya dördüncü dağ etabı 9 Eylül'de koşulacak. Parkur kısa (147km) ama kısa yokuş etapları hareketli geçer. 3 gündür dağlarda helak olan bisikletçiler dinlenme günü öncesi olası ataklara direnmek zorundalar netekim. İkinci dinlenme gününden sonra sprinterlerin alabileceği sakin bir etapla Vuleta'nın kreşendosu başlayacak (Calahorra-Burgos, 189km). 17. Etap'ta yeni bir yokuş var: Pena Cabarga. 6 km ve %9.4 eğimle Angliru'nun küçük kardeşi gibi gözüküyor. Ama oraya gelmeden önce 4 yokuş kapısı daha geçilecek. Bu sene La Vuelta'da doping çıkmazsa çok şaşıracağım. Parkur müthiş sert hazırlanmış. Eylül ayının 13. Cuma'sı çok sert bir etap gibi gözükmese de son kısmında yine Kat.1 zirve finişiyle sonlanacak (Alto del Naranco: 6.1 km/%5.3). 

Ve geliyoruz Angliru'ya. Kendimi aslanların yiyeceği gladyatörleri seyreden Romalılar'a en yakın hissettiğim yerlerden biri bu yokuş. 12.2 km, %10.2. En sert bölümü %24 eğimli. Cehennemin ta kendisi. İlk kez 1999'da kullanıldı. Yağış altında çıkılan 2002 Vuelta'da, takım arabaları kaygan zeminde patinaj yapıp hareket edememişler ve yarışçılar patlak lastiklerle etabı bitirmişlerdi. Bana bu derece sert yokuşlar biraz abartılı geliyor ama seyir zevki açısından güzel olduğu su götürmez. Alto de L'Angliru bitene kadar yarış bitmiş sayılmaz. O 12 km'de insan 3-4 dakika bile fark yiyebilir. Ama yokuşun dikliğinden dolayı atak yapmanın (ve sürdürmenin) çok zor olduğu da bir gerçek. Favorilerden o gün havasında olmayan varsa podyumu bile kaybedebilir. 

Yarış, her zamanki gibi başkentte koşulacak şan ve şeref etabıyla son buluyor. Madrit sokaklarındaki yedi turun bitimiyle beraber Vuelta a Espana'nın yeni şampiyonu tarihe geçmiş olacak.

Kırmızı Mayo'ya Tedirgin Bir Bakış 


Neden tedirgin? E çünkü "aççık seççik" işaret edeceğimiz bir favori/favoriler yok. Üstelik bu kadar dağlık bir yarışta her şey olabilir. Liderlerden birisi kötü bir gün geçirse 2 dakika fark yemesi işten değil. Hesap kitaba gelmez bir durum. Ama ilk ağızda sayabileceklerimiz Vincenzo Nibali, A.Valverde, J.Rodriguez ve Sergio Henao olmalı. Gönül Henao'dan önce Rigoberto Uran'ı yazmak isterdi ama Uran OPQS'e transfer olduğu için Vuelta'da biraz "Judas" muamelesi görecek. Team Sky Sergio Henao'yu lider olarak getiriyor. Uran'ın uysal bir Kolombiyalı portresi çizip çizmeyeceği soru işareti... Ben Henao için çalışsa da -Quintana usulü- zirveyi zorlayacağını hatta etap kazanmak isteyeceğini düşünüyorum. Sky'ın Wiggo-Froome'dan sonra bir de Henao-Uran belirsizliği ile uğraşacak olması gereksiz bir baş ağrısı. 




Vincenzo Nibali çok iyi bir takımla geliyor Vuelta'ya. Ama sanırım Giro'daki form seviyesinin altında başlayacak. Brescia'da Pembe Mayo'yu giydikten sonra iki ay yarışmadı, ardından katıldığı Polonya Turu'nda ise resmen süründü. 2 hafta önce Burgos Turu'nda üçüncü olması bacakların tekrar çalşmaya başladığını gösteriyor fakat İtalya Turu'ndaki kadar motive mi emin değilim. Kesin favori diyemeyiz ama kazanamazsa eleştiri oklarına karşı durması gerek. Nibali'nin yakıcı bir hırsı yok. "Valla denedim olmadı, Fransa Turu'na bakacağım" diye kestirip atabilir de. Üstelik Eylül sonunda Floransa'da Dünya Şampiyonası var, B-planı hesabı onu kazanmaya çalışmak da Vuelta'daki olası bir başarısızlığı önemsiz kılar. Astana ise dağlarda Vincenzo'ya her tür desteği verebilecek kapasitede: Fuglsang, -düşmezse- Brajkoviç, Tiralongo, Vanotti, Kangert.... Daha ne olsun?  


Ben de kazandım
Nibali'nin ardından Fransa Turu gazileri Valverde ve Rodriguez iddialılar. Geçen seneyi 2. ve 3. bitirmişlerdi. Bu yüzden ikisini beraber düşünmek hoşuma gidiyor. Fuentes neslinin son İspanyolları'ndan. Bir nevi kader yoldaşı gibiler. İkisinin sohbetine dikiz atttığım güzel bir anım da var Ajaccio'da. Performanslarının, geçen sene gibi, birbirine yakın olmasını bekliyorum. Valverde ITT'de Rodrigez'den biraz daha iyi ama Purito da sert yokuş sprintlerinde Alejandro'dan üstün. Etap sonlarında zaman bonusu olması da Rodriguez'in lehine bir nokta. Geçen yıl son 150-200 mt'deki eforlarıyla 10'ar saniye kazanarak Contador'u uyuz etmişti. 

Purito katıldığı son 3 Büyük Tur'da podyumda yer almıştı artık en üst basamağı istiyor. Nibali'den sıyrılırsa bu mümkün fakat acaba Fransa'nın yorgunluğunu atıp forma girdi mi?? Valverde ise Grand Tour zaferleri ve podyumları olan bir isim olmasına karşın aynı soru onun için de geçerli. Üstelik bu kez yanında Quintana da yok. Yokuşlarda Eros Capecchi ve performansı üst düzeyde olması gereken Sylvester Szymyd'in çok iyi çalışmaları gerekecek. 


"E bende de var işte!!"
"Hadi len Purito..."


Geliyoruz Kolombiyalılar'a... Dave Brailsford Uran'ı geriye çekip Sergio Henao'yu ortaya sürdü. Anlaşılacak bir karar ama World Tour puanlarının gelecek seneye yansımasını düşünerek Giro ikincisine ket vurulması hoşuma gitmiyor. Uran lider olsaydı yarışı kazanma olasılığı çok yüksekti. Henao da çok iyi bir etap yarışçısı aslında ama sanki Rigo'dan hala bir tık aşağıda. Giro'da Wiggins için kaybettiği zamanlara karşın 16. oldu. Bask Turu'na üçüncü, Polonya'da beşinciliği var. Amstel ve Fleche Wallonne'da da dikkati çeken dereceler yaptı. Uran'ın milli hislerle ona yardım etmesine çok ihtiyacı var. Rigo "adam gibi adam" sıfatını hakeder mi yoksa kendi yarışını mı koşar acaba? Zis iz dı kuesçın! Henao'ya Kiryenka ve Cataldo da yardım edecekler. Bence genel klasmanı kazanamaz. Ama Giro 2014'de Sky'ın lideri olabilecek bir performans ortaya koyacak lakin o noktada da Richie Porte'ye tosluyor. Gelecek Vuelta'ya kadar homurdanacak gibi... 

Performansı merak edilen, hatta memleketimizde küçük ama tutukulu bir hayran kitlesine sahip bir başka "escarabajo" da 24 yaşındaki Carlos Betancur (Ag2R). Giro'daki beşinciliği onu da anmamızı gerektiriyor elbette. Takım desteği konusunda sıkıntısı var. Nocentini ve Pozzovivo'nun kendilerini düşüneceklerini varsayarsak, Carlos rakip trenlere yamanıp "değerli bir yalnızlık"tan iş çıkarmaya çalışacak. Aslan yeleli Betancur öncelikle etap kazanarak üstüne asılmaya çalışılan "Poulidor" etiketinden kurtulmak isteyecektir. 


Vuelta öncesi en üzücü haber Euskaltel Euskadi'nin bu sene sonu kapanacağını öğrenmek oldu. Turuncu mayoları ve ORBEA Orca'larıyla hafızamıza kazınan Bask takımı, sponsor fonlarının suyunu çekmesi sonucu 20 yıl sonra yollardan çekilecek. İki yıl önce, Bilbao'da, Igor Anton'un kazandığı etabı izlerken Basklıklar'ın takımlarını ne kadar sevdiklerine tanık olmuştum. Vuelta '13 onların son büyük turu olacak. Bu nedenle Euskaltel'in çok agresif olmasını beklemeliyiz. Yarışçıların gelecek sene kendilerine takım bulmak için de kişisel olarak çok motive olacakları kesin. Igor Anton kendi topraklarında bir etap daha isterken Mikel Nieve -bir başka Tour gazisi olmasına karşın- yine ilk 10'da olmaya çalışacak. Bisiklete binerken geçmişte kalmış mayoları giymeyi daha çok seviyorum. Gelecek sene için turuncu mayo siparişi kaçınılmaz. Adios Euskaltel!! 



Turuncuya veda ediyoruz... :-(


Belkin de B.Mollema ve L.Ten Dam ikilisiyle iddiasını ortaya koymaya çalışacak. Ancak ikisi için de bazı yokuşların çok sert geleceğini düşünüyorum. Yarışın hep içinde olacaklar ama eğim %10'lara çıktığında yavaş yavaş geriye kayacaklardır. Takımın bir önceliği de Theo Bos'a sprint kazandırmak olacak. Cavendish, Greipel ve Kittel'in gelmedikleri bir yarışta başaltı sprinterlerini ilgiyle izleyeceğiz. 


Mollema & Ten Dam tandemi!



Radio Shack de bu ismiyle son Büyük Tur'unu koşacak. Takım gayet iyi aslında ama lider yok. Cancellara Floransa için antrenman yapacak, Zubeldia, Busche ve Chris Horner da "Yahu bir şey yaparlar mı acaba?" diye yıllardır kesemediğimiz umudumuzu tekrar kaşıyıp geri düşecekler. Tersi olur da genel klasmanda iddialı bir RSLT ile karşılaşırsak gerçekten şaşıracağım.


Chris Horner & Matthew Busche



Eski kurtlardan Ivan Basso ve Michele Scarponi de yarıştalar. Onlardan hala bir Büyük Tur zaferi bekliyor musun derseniz, hayır  beklemiyorum. Ama Ivan Basso'nun mesleğine saygı olarak biraz kendini göstermesi gerek. Yıllardır sıfır "panache" ile devam ediyor. Sıkılmaya başladım. Scarponi ise her zaman atak yapmayı seven kişiliğiyle yarışa renk katar inşallah. Ama artık yaşlandı. 

Bjaerne Riis Contador'u Vuelta'da yarıştırmayı çok istedi ama Alberto oralı bile olmadı. Roman Kreuziger, Nicholas Roche ve Rafal Majka'lı bir ekiple GK yarışına bir yerinden  tutunmaları normaldir. Roche'a çok şans vermesem de Majka ve lider olarak Kreuziger'in ne yapacaklarını merak ediyorum.

Diğer ilginç isimler arasında Daniel Moreno (KAT), Dan Martin (GAR), Jelle Vanendert (LOT) ile Vacansoleil üçlüsü De Gendt, Poels ve Westra bulunuyorlar. De Gendt'i Stelvio 2012'den beri bekliyoruz, hadi artık Thomas! Dan Martin'in etap kovalayacağını, Tour'a katılamayan Vanendert'in de kendini genel klasmanda göstermeye çalışacağını düşünüyorum. Moreno her zaman dikkat edilmesi gereken harika bir bisikletçi. Domestik görevinden kaytarıp zirve finişlerinden birini almaya çalışırsa şaşırmam. Rodriguez erken patlarsa Katusha'nın ikinci kozu olarak öne çıkacaktır (geçen sene beşinci oldu, boru değil!!). 

Son olarak Thibaut Pinot için bir parantez açalım. TdF'de moralman çöken Fransız yokuşçunun toparlanması için bu yarış çok önemli. Kafasından iniş korkusunu atmış bir Pinot yarışa zevk katar. Ama bu yarışta da beynindeki şeytanlara yenilirse korkarım içinden çıkması zor bir kısır döngüye girip kariyerini tehlikeye atabilir... Aman diyeyim. 

Siz bakmayın Vuelta'nın ciddiye alınmadığına. Sporcuların en sevdiği Büyük Tur'dur. Stresi az, sade, etap başlangıç saatleri uygun, halk ilgisinin insanı ezmediği, dediğim gibi, alçakgönüllü bir yarıştır. Hatırlayacaksınız, 2012'nin en güzel mücadelesini İspanya'da gördük. Bu sene de farklı olmayacak. Çok favorili açık bir yarış, biz izleyicilerin arayıp da bulamadığı şey. Cumartesi akşam başlıyor. İlgi ve bilginize sunarım!! 









*:Peñas Blancas: İspanya uzmanımız @ata_atay  "penas"'ın aslında "penyas" okunan o üstünde dalga işaretli N harfiyle (Ñ) yazıldığını ve anlamının da "Beyaz Kayalıklar" olduğunu bildirdi. Google'dan iyi mi bilecek??








2 yorum:

  1. Theo Bos'un kortizolü düşük çıkmış, Belkin de Bos'u yarıştırmayacaklarını açıklamış.

    Bir de ilk etap için paramı RadioShack'e yatırıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Sarper Abi,

    İlk dinlenme gününde yazıyı okudum, Scarponi ve Betancur ortalarda görünmüyor. Diğer isimlerden Daniel Moreno ve Thibaut Pinot en sıkı performans sergileyenler olsa gerek. Ama tabi ki en büyük sürpriz Chris Horner. Tersten bakarsak da yazıda şans vermediğiniz Roche ilk haftanın en hareketli bisikletçilerinden oldu. Neredeyse her etapta kırmızı mayonun el değiştirdiğini düşünürsek Vuelta 2013 de 2012 gibi bir heyecan fırtınası ile devam ediyor. Sonuna kadar böyle gider umarım. İlerleyen aylarda da yarışı gölgeleyecek haberler almayacağımızı umalım.

    YanıtlaSil