30 Aralık 2015 Çarşamba

Kızım Eve Dönüyor




35 yaşından sonra yol bisikletiyle ilgilenmeye başlayınca, kaçınılmaz olarak “Yahu artık bisiklete de bineyim” dürtüsü ittirmeye başladı. İlk ve son bisikletim 11 yaşımda hediye edilen, bir gün kömürlükten uçup giden Pinokyo olmuştu. Kırk yaşıma kadar bu isteği erteledim (görmezden geldim) ama artık bisiklet alma zamanı gelmişti. Vasfi’nin kullanmadığı TREK 4300 D’ye el koyarak işe giriştim. Sahilde, ormanda biniyordum ama TV’de ve ara sıra yollarda gördüğüm yarış arabası kıvamındaki yol bisikletleri gözümü almaya devam ediyordu. Dağ bisikleti onların yanında kamyon gibi kalıyordu. 


Uzun yıllardır yol bisikletine binen arkadaşım Can’ın yol göstermesiyle ikinci el eski bir yol bisikleti aldım. Utanılacak şey ki bugün markasını bile hatırlamıyorum. Rengi gülkurusu diye aklımda kalmış ama bir yanılsama olmalı çünkü gülkurusundan nefret ederim. Herneyse... Bir gece, karanlıkta karşıma çıkan bir kadına çarpmamak için aniden yön değiştirip park halindeki bir arabaya kafadan toslayınca gül orta borudan kırıldı ve ilk yarış bisikleti tecrübem aniden bitti. 


Coppi'yle 29 Ekim'i kutluyoruz
Birkaç ay sonra, forumlarda bulduğum, Dura Ace donanımlı sarı Coppi’yi -yine Can’ın danışmanlığında- görüp, beğenip ikinci el olarak satın aldım. Acayip mutluydum. Vitesler yağ gibi geçiyor, hayat hikayesini artık ezberlediğim “Campionissimo”nun adını taşıyan canavarla uçuyordum. Ama “m=n+1” formülü uyarınca Coppi’nin yanına bir de karbon bisiklet ekleme hayalim yoğunlaşmıştı. Bütün sitelere girip çıkıyor, hangi bisikleti daha çok istediğimi düşünüyor, her birini ayrı sevdiğimden bir türlü karar veremiyordum. Sonunda Fabian Cancellara ve Tom Boonen’ın gazıyla, adına da bayılarak Specialized “Roubaix”de karar kıldım. Endurance tipi oluşuyla beni yormayacak, sloping kadrosuyla modern bir görünümü olacak, maşa ve çeki borularındaki vibrasyon emici silikon elastomerlerle mühendis tarafıma hitap edecekti. Ama “Roubaix” deyince iş bitmiyordu. S-Works olanı var, Expert’i var, Pro modeli var. Değişik karbon evsafı ve donanım paketleriyle 4-5 tip arasında gidip geliyordum. Serde itidal de var, daha şurada iki yıldır bisiklete biniyorken en üst modeli almaya utanıyordum. Sonunda “Roubaix Pro”da karar kıldım. Ne en üst, ne en alt modeldi. Yolda milletin yarışma hissini gıcıklamayacak, cüzdanı çok yormayacak, beni de havaya sokmayacaktı. Kardeş kardeş binip gidecektik. 


Roubaixciğim'in artistik bir pozu
Yıl 2008. Türk lirası dolar karşısında 1.30 gibi süper kuvvetli bir durumda. Aktif Pedal’a gittim, bir fiyat verdiler. ABD sitelerine bakıyorum, aynı kadroya Aktif’in avro olarak verdiği fiyatı dolar olarak sunuyorlar. Aradaki fark %10 falan olsa basıp buradan alacağım ama gavurun dölü %30 daha ucuz fiyat veriyor. Birkaç kere daha konuştum ama istediğim indirimi alamadım. Ekim ayında Deniz’le Amerika’ya gideceğimizden New York’taki bayileri taramaya ve yazışmaya başladım. Sonunda NYC’de kalacağımız eve yüz metre mesafedeki TOGA Bikes ile yakınlaştım. Bütün yazı apış aramdan yere olan mesafeyi defalarca ölçerek, kadro boyu tahmini veren her siteye girip çıkarak geçirmiştim. Ne istediğimi biliyordum. 54 kadro, siyah-beyaz Roubaix Pro’da anlaştık. TOGA’ya “Geliyorum kardeş” dedim, “Kadroyu ayırın!”. 

İşi çok iyi biliyorum ya, ful bisiklet almayacağım. Kadro alıp geleceğim, burada toplayacağım. Donanım olarak Shimano ve Campagnolo aklımı kurcalıyor ama o sene SRAM ilk kez “Red” serisiyle yol bisikleti segmentine girmiş. Bütün web siteleri “2 kilonun altındaki ilk grupset” diye yıkılıyor. Boğazdan kesip kilo vereceğime bisikletim çok hafif olsun istiyorum, mümkünse 6.8 kg. Reklam hummasına tutulmuş durumdayım. SRAM Red alacağım. 


Karaburun yollarında...(2013)
New York’a uçtuk, jet lag’imiz geçti, 2 gün sonra TOGA’ya gittik. Kadro boyunu bir daha ölçelim falan, ben bir 54, bir 56 kadro bisiklete binip iniyorum. Dükkanın müdürü sonunda “56 daha iyi dude!” dedi. Bütün yaz kıçına kitap sıkıştırıp 89 kere ölçü alan ben değilmişim gibi, adam “56!” der demez “Peki” diye kabul ettim.

Kadro üç gün sonra geldi. Aman Allahım bu ne güzellik!! İnsan dokunmaya kıyamaz!! Son kat boyanın altında parlayan karbon elyaflarının geometrik şekilleri kadroya sofistike bir ruh katarken yanlardaki beyaz şeritler de asil bir hava veriyordu. Aşk budur! Sadece 54-56 boy farkı yüzünden kafamda bir şüphe var fakat güzel bir kadının çekim alanına girmiş acemi oğlan gibi elimi dokundurur dokundurmaz kuşkularım silinip gitti, kendimi teslim ettim. Bu arada Deniz de kaşla göz arasında kendisine Roubaix’nin giriş seviyesi ful bir bisiklet aldı, hemen adını Carrie koyup Central Park’ta binmeye çıktı. Haliyle kıskançlıktan çatladım. SRAM Red, gidon, pedal, sele derken benimkinin daha bir sürü eksiği var.

Dönüşte, JFK’den Milano aktarmalı İstanbul uçağına bisikletleri teslim ettik. Tembel İtalyanlar aktarmaya yetiştiremezler diye 2 saat beklemeli olan İstanbul uçağını pas geçip Milano'da 6 saat oturmaya karar vermiştik. Yeter ki Carrie ve Roubaix’yle sağ salimen İstanbul’da buluşalım. Yeşilköy’e inip “oversize luggage” önünde beklemeye geçtik. 10 dakika, 15, 20, yarım saat, gelen giden yok. 40 dakika olduğunda ortalığı yıkmaya başladık. Deniz “Ben zaten demiştim, gitti Carrie..” diyor (ona kalsa baş üstü bagaja koymalıydık!!), ben İtalyanlar’ın anasından girip avradınan çıkıyorum. THY görevlileri ise son derece sakin dilekçeyi ve kayıp bagaj formlarını doldurtup bizi sepetlediler. Eve geldik ama cenaze havasındayız.  Yıllardır iş hayatında İtalyanların ketenpere operasyonlarını çok görmüşüm, hiç umudum yok. Hayatta gelmez bu bisikletler diye düşünüyordum. Haksızlık, kadercilik, umut, pişmanlık duygularının devinimiyle içim buruş buruş, yattık uyuduk.

Ertesi sabah THY’den gelen telefonla günümüz aydınlandı. Bisikletler Milano’da bulunmuştu. Öğle uçağına konacak, akşam İstanbul’da olacaklardı. Önceki gün o kadar üzülmüştük ki haber bizi ancak normal ruh halimize döndürebildi. Eve teslimat opsiyonunu kesin dille reddederek havaalanına uzadık. Bisiklet kutularının görünmesiyle yaşadığımız rahatlama hissini hala anımsıyorum. Bisikletleri arabaya yükleyip şen şakrak eve döndük.

Birkaç hafta sonraki doğum günümde Deniz Mavic Ksyrium Equipe jant seti hediye edince (insan Elite alır ya!) ben de SRAM Red’e ve diğer komponentlere giriştim. Sonunda 23 Kasım 2008’de Kaçkar Bisiklet’in Kızıltoprak şubesinde Serkan Yazıcı bisikleti toplamaya başladı. Her adımı yakinen takip ediyor, Serkan orasıyla burasıyla biraz fazla uğraşsa bir sorun çıktı diye geriliyordum. Güneş batıp akşam olduğunda Roubaix hazırdı. 

Salcano XRS001 (Kuma)
Tipi, şekli şemali erkek olmasına rağmen hep “Kızım” diye sevdim Roubaix’yi. Yağmurda düşünce kendimden önce onu kaldırdım, sağında solunda çizik görünce sinir oldum. 54-56 boy konusunda ben haklıydım, bisiklet bayağı büyüktü. Binmeye başladıkça seleyi öne aldım, gidon boğazını kısalttım ama hala büyük. 44 cm’lik gidonla üstüne çıktığımda bayağı salon salomanje bir havası vardır. Çok atak değildir, yön değiştirirken “Bu hıyar yanlış bi şey yapıyor olmasın?” der gibi bir an bekler, sonra döner. Sprinte kalkarken ilk iki pedal karbon elyafların arasında kaybolur, tekerler bilahare devreye girer. Ama hakikaten çok rahattır. Saatlerce binsem de efor dışında bir yorgunluk, rahatsızlık hissettirmez (Coppi perişan eder adamı mesela). Geometrisi gereği (bir de yaştan dolayı) üstüne çok yatamadığımdan grubun en uzun boylusu benmişim gibi olur, herkesi süzerim arkadan. Şimdi 7 yaşında ama bence bisikletlerin yaşını da dört ayaklılar gibi 6-7’yle çarpmak lazım. O hesapla bugün bayağı olgun bir hanım.

Roubaix’yi hala çok seviyorum ama zaman içinde hepsi benden kaynaklanan salaklıklarım yüzünden eskisi kadar binmiyorum. Bir kere çok büyük. 54 ve hatta 52 bile almam mümkünken 56 kadroyla otobüs kullanır gibiyim. Ezik Türk’ün “Siktir lan Johnny, 54 olacak o kadar!” dememesi affedilmez bir zayıflıktı. İkinci hata, Aktif’e Specialized’ın en iyi gidonunu ısmarlarken boy söylememek, bu nedenle de gelen 44 cm genişliğindeki gidonu takmak zorunda kalmaktı. Bisikletin ön tarafı balkon gibi, denize karşı masa kur, demlen. Zaman içinde Roubaix’den soğumama neden olan asıl etken ise yanlış kararlarımdan sonuncusu.  Az bilgi, çok bilgiçlik ve reklama kanmanın sonucu dolduruşa gelip, daha yeni çıkmış bir grupseti hemen almamam gerekirdi. SRAM Red “Double Tap” ile bence devrim yapmış, tek kolla vitesi hem büyütüp hem küçülten süper bir sistem geliştirmişti. Hala en sevdiğim yönüdür ve süper pratiktir. Estetik olarak nefis, hafif bir set olmasının yanında frenleri de harika tutuyor. Şöyle diyebilirim, 2008 model SRAM Red frenlerim 2015 model Dura Ace 9000 frenler kadar iyi neredeyse. Bunu derken birebir bilimsel bir karşılaştırma yapmış değilim, bana verdiği hissi söylüyorum (buna karşılık Coppi’de “Dura-maz- Ace”ler var). Ama Red’in bu ilk modelinde vites ayarları çok sık bozuluyor, vites geçişleri ise takur tukurdu. Bir iki sene sonra SRAM’cılar ve review yazan para yemiş it kopuk da bunu itiraf ettiler zaten. Shimano D-A gibi neredeyse yağlamayı bile unutturan bir setten sonra gürültüyle geçen vitesler ve sık sık vites ayarı yapmak zorunda kalmak (ki vites ayarı yapmayı hala tam öğrenememiş bir moronum) tadımı kaçırmıştı.

“m=n+1” gereği bu 7 yılda iki bisikletim daha oldu. Biri hep beğendiğim, Cippolini dönemi kadrosu Cannondale CAAD4 (2004 model olmalı), diğeri de Veloturk sponsoru Salcano’dan aldığımız takım bisikletimiz XRS001. 2014’de Salcano gelene kadar her yokuşa ve uzun yola Roubaix’yle çıktım (çünkü Coppi-39-53, CAAD4 46-52) fakat takım binişlerinde ve yarışlarda sponsorun bisikletini kullanmak gerektiğinden Roubaix’yi zaman içinde kızağa çektim, evde en arkada durur oldu. 


CAAD4 de az karizma değildir hani!
Geçen sene başında Veloturk olarak crossfit hocamız Umut’a da bisiklet virüsünü bulaştırdık, kendine bisiklet bakmaya başladı. Ona, isterse, geçici olarak Roubaix’yi alıp kullanabileceğini söyledim ve bisikleti Umut’a verdim. Ama verirken de, Roubaix’nin benim için değerini, ilk göz ağrım olduğunu, bisikletten bıkar veya başka bir alet alırsa da geri istediğimi söyledim. Umut bisikletten bıkmadığı gibi bizimle hem Ronde’ye hem de LeMans 24 saat yarışlarına katıldı. Özellikle, daha 300km bisiklet binmişken katıldığı ilk yarışı Ronde’de, zaten o tip parkurlar için üretilmiş Roubaix'ciğim Umut’u finişe çamur içinde getirmeyi başardı. Aslan kızım görevini yaptı. Geçen hafta Umut Hoca kendine bisiklet aldı. Kırmızı-siyah bir “Venge”. Hayırlı olsun, güle güle, kazasız belasız kullansın. Ben ondan daha çok sevinmiş olabilirim bu duruma çünkü Roubaix bir senelik ayrılıktan sonra eve dönüyor (yani… sanırım… Umut??). 


Umut Duygu ve Roubaix. 24hVelo - LeMans, Fransa (2015)
Kızımla ilgili planlarım var. Önce sıkı bir bakımdan geçecek, pırıl pırıl olacak. Sonra, 40 cm’lik yeni gidonu ve Easton’un çok seksi gidon boğazı takılacak. İkisi de hazır, evde bekliyorlar. Ve kusura bakmasın ama Red’e veda zamanı da geldi. Fakat toptan değil. Teknik bir sıkıntı çıkmazsa frenleri tutmak istiyorum çünkü çok güven verdi kullandığım yıllar boyunca. Alt tarafta ise Dura Ace’e geçiyorum. Aynakol 34-50, arkası mümkünse 12-32 olacak. Aydın “illa değiştirmen gerekmez” diyor ama arka attırıcı uzun bacak olacak gibi, sorup soruşturacağım. Tabii bir de ön attırıcı ve yeni vites kabloları gerekecek. Belki bir sele de alabilirim fakat sele seçimi kadar zor iş de yok bu bisiklet mevzuunda. Bakalım. Sonra Çağrı’ya gidecek (ki Rubiş dünyaya gelirken Çağrı da bizimle beraber Kaçkar’daydı), bikefit yapılacak ve yaşlanan dizlerimin yokuşlardaki dostu olacak.

Kızım eve dönüyor ve babası çok mutlu…



22 Temmuz 2015 Çarşamba

Temiz Çocuk Romain (18. Etap)

TOUR DE FRANCE (III. HAFTA)



18. ETAP (GAP - SAINT-JEAN-DE-MAURIENNE,181 km)


#Suruç'ta katledilen, ideallerine bağlı, güzel gençlerimizi sevgi ve hayranlıkla anıyorum.




-Temiz Çocuk Romain-

İnişle yarış kazanıldığını biliyorduk, Romain Bardet iki iniş bir yokuşla da kazanılacağını gösterdi. Col du Glandon zirvesine az kala gruptan çıktı, iniş bitene kadar kazandığı 40" farkı kırk kilometre boyunca, şirin Montvernier yokuşu ve ardından St.-Jean-de-Mnne inişinde korudu. Hem Pl. de Beille hem de Mende'da denemiş olmamıştı. BU kez arkadan gelen vatandaşı Pierre Rolland'a yakalanmadı ve kötü geçen Tour'da kendini temize çıkardı. 

Bardet "yeni nesil" Fransızlar'ın en çok konuşulanlarından biri. 2012 Türkiye Turu'nda dördüncü olmuştu, hatırlayan vardır. Atakcı, panache'ı olan bir stili var, çok iyi bir yokuşçu ama kendisini "önce bir yarışçıyım" diye tanımlıyor. Çoğu Fransız gibi zamana karşısı zayıf. Büyük Turlar'da da dinlenme günlerinden sonraki ilk etaplarda hep zaman kaybediyor. Genel yaklaşımın tersine, Bardet, dinlenme günlerinde araba arkasında uzun mesafe sürüyor ama 2 senedir pek faydasını göremedi. Pau'da verilen aradan sonra sonra Froome'a 9 dakika kaybetmişti, bu Gap'tan sonra da Pra Loup'da 3 dakika civarı kaybetti. Bu eksikliğini önümüzdeki yıllarda gidermesi gerek. Çok iyi bir öğrenci olduğundan yayınlarda bahsetmiştik, Grenoble'da işletme master'ı yapıyor. Klasik bir "temiz, efendi çocuk". Bardet'den de zeki olduğunu herkesin kabul ettiği ablası Lisa en büyük yardımcısı. Lisa da bu sene Tour'da çalışıyor. 



Bardet, Purito'yla Yokuş Klasmanı'nda aynı puanda ama yaşına hürmeten mayoyu Rodriguez'e vermişler (değil tabii, bir takım başka hesapları var). Fransızlar Puanlı Mayo'yu en az Sarı Mayo kadar severler. Bu nedenle, yaşlı kurt ve genç horoz 2 gün boyunca (hatta Champs Elysées etabına kadar) kaçışa girip yokuş primleri için mücadele edecekler. İşleri zor, çünkü bugün ve yarın iki sert ve kısa etap var. Üstelik hem Quintana hem Froome bunlardan birisini mutlaka kazanmak istiyorlar. Kaçışı bırakıp sonra tekrar yakalayacak zaman pek yok. O nedenle yokuş puanlarını kazanmak oldukça zor olacak. Purito ve Bardet'nin 4 puan gerisinde dün bir motorsikletin çarpıp düşürdüğü Jakob Fuglsang var, o da denkleme katılmaya çalışacak (bu arada motor beş saniyede hem Hesjedal'ı hem Fuglsang'ı biçiyor neredeyse. Seyrediniz).

Dünkü etabın gerisi sakindi. Col de Morte'da Contador gitmeye kalktı, Quintana bırakmadı. Nibali Glandon'da mayosunu gösterdi "Hadi leyn.." dediler. Başka da bir şey olmadı. Dramatik bir hikaye de olmadığından alttaki videoyla sizi başbaşa bırakayım.




Bugün 138 km'lik kısa ve sert bir etap var dedik. Saint-Jean-de-Maurienne'den La Toussuire'e gidilecek. Aslında yirmi kilometrelik yol ama turist gezdiren Türk taksici gibi ASO pelotonu biraz dolaştıracak. Yarış doğrudan KAT1 tırmanışla başlayacak, Bardet-Purito-Fuglsang Puanlı Mayo primleri için kaçmaya çalışacaklar. Team Sky ile Movistar'ın buna izin verip vermeyeceklerini görmek ilginç olacak. Parkur daha sonra Bardet'nin ok gibi indiği taraftan Glandon ve üstüne Croix-de-Fer zirvesini tırmanarak devam edecek, en sonda da La Toussuire çıkılacak. 2012'de Pierre Rolland'ın kazandığı etapta Chris Froome etap ikincisi olacam diye lideri Bradley Wiggins'i unutup Pinot'yla kapışmıştı. Kanaat notumu o zaman vermiştim, hala da değiştirmedim.

GENEL KLASMAN ZAMAN FARKLARI (18. ETAP):

1.   Chris Froome.........74h 13'31"
2.   Nairo Quintana..............3'10"
3.   Alejandro Valverde........4'09"
4.   Geraint Thomas.............6'34"
5.   Alberto Contador...........6'40"
6.   Robert Gesink...............7'39"
7.   Vincenzo Nibali.............8'04"
8.   Mathias Frank...............8'47"
9.   Bauke Mollema.............12'06"


10. Romain Bardet.............12'52"





17. ETAP (DIGNE-LES-BAINS - PRA LOUP,161 km)



#Suruç'ta katledilen, ideallerine bağlı, güzel gençlerimizi sevgi ve hayranlıkla anıyorum.




-Tejay-

İnsanı heyecanlandıran, nefesini kesen, hayal kurduran bir bisikletçi olmadı hiçbir zaman. "Post-Armstrong dönemin en iyisi" olmak Amerika'da ne kadar nefes kesici bir sıfat olabilir ki? Voldemort'un depreme uğrattığı bir coğrafyada başarılı olmaya çalışıyor işte. Lance'in karizmasının yarısı bile yok. Olması da gerekmiyor. Karizma denen şey, çoğu zaman, erdemden çok kötülükle yakın ilişki kurar. Amerika'dan çok Avrupa'ya yakışan biri, babasının Hollandalı oluşu etkin olmalı. Sakin, parıltısız, görev bilinci yüksek, patlangacı az. Lance denen o parlak ama yakıcı güneşe hayranlıkla spora başlamış, ihaneti gördüğünde dönülmez yola çoktan girmişti. Armstrong patlayınca oluşan kara delikten kendince uzak durmaya çalışıyor. 

Tejay Van Garderen ortanın çok üstünde bir yarışçı ama bir süperstar değil. Çok iyi zamana karşıcıdır fakat motoru dizeldir. Yokuşlarda hepimizin yüreğini hoplatan o ivmesi yok. Tempolu çıkılan yokuşları seviyor. Nibali'yle başa çıkabilir ama Nairo, Alberto ve Froomey'nin hızlanmalarına karşı savunmasız. Zaten takımını da ikna edemedi yıllardır. Önce Cadel'le eş kaptan oldu, gelecek yıldan itibaren de Richie Porte ile paylaşacak liderliği. Fransa Turu'nu kazanması her zaman çok zor ama bu sene gerçekten de yıldızlar çok iyi gelmişti. Herkesin döküldüğü ilk haftayı tık demeden geçmiş, Pireneler'de de idare etmişti. Sadece 4 etap daha ve Paris'te podyum onu bekliyordu. 

Ama bazen olmuyor işte. Alın yazısı mı, kader mi, enerji mi, neyse ne... Herşey fizikle, ilimle açıklanamıyor. Dinle, kitapla da ben beceremiyorum, kafam basmıyor. Biraz şarap, biraz tefekkür, insana "süpernatürel" çayırların da kapılarını açıyor olabilir. Lance'le motor pacing yapması duyulunca oluşan negatif elektrik etkilemiş olabilir mi? Bu da çok abartılı oldu. Bazen bir şeyin olmayacağı varsa bir yerini yırtsan olmuyor işte. İnsan dinlenme gününde hastalanır mı ya? 

Pra Loup zirvesine 72 km kala, onu bekleyen takım arabasının arkasında durdu. Bisikletten inmeden, hatta sanırım yokuşu çıkarken ağlamaya başlamıştı. Kocaman gözlüklerden anlaşılmıyordu. Ben sarsıla sarsıla, hıçkırıklarla ağlarım. Bazısından ise sadece gözyaşları dökülür, bakmazsan farkedemezsin. Tejay hiç sarsılmadı, böyle çok günler yaşamış takım direktörünün omzuna kafasını gömdü, gözyaşları başka şeye gerek duymadan döküldüler. Sonra zerafetle kameraya arkasını döndü, yavaş yavaş arabaya yürüdü, bindi. Mekanik, bisikletini ulaşılması en zor yere, arabanın tavanında, en ortadaki yere taktı. Kamera yarışa dönerken ön jant hala arabaya dayalı duyuyordu. Gitmek istemezmiş gibi... 


Bisiklet zor, acıyla dolu bir meslek. Yenilgisi zaferinden kat kat fazla... 

Bu etapla ilgili başka bir şey yazmak içimden gelmiyor aslında. Çabuk geçeyim. Contador'un, yarattığı algının tersine, kötü bir inişçi olduğu kafamıza dank etsin artık. Bu hatırladığım üçüncü düşüşü yaw! Ondan kötü sadece Thibaut Pinot var. Chris Froome da tam tersine canavar gibi iniyor. Nibali'den hiç kopmadı Allos'da. Öğrenmiş işi. Helal! 

Peki Quintana ne yapıyor? Altı üstü 8 (yazıyla -sekiz-) saniyelik yokuş atağıyla Froomey'i dökebileceğini falan sanıyor mu gerçekten? Şerefli bir ikincilik dışında ne amaçladığı halen belli değil. Nibali ve Valverde daha heyecan verici halen. 

Etabı kazanan Simon Geschke için bugün bir sürü şiir yazdım, daha söyleyecek bir şeyim yok. Sakallarını kes Haliçli Simon! 

Yarınki etapta da kaçış grubu yazıyor. Ortada bir yerde Col du Glandon olmak üzere 7 kategorize tırmanış var. Sonuncusu Lacets de Montvernier. Şirin bir yokuşumuz. O çıkılırken mekanik sorun yaşayan olursa kıyamet kopar, takım arabalarına izin verilmeyecek. Froome'u geçmek artık çok zor ama güzel, heyecanlandıran bir atak görür müyüz diye umut etmekten vazgeçemiyorum. 

Umut en büyük işkence...

GENEL KLASMAN ZAMAN FARKLARI (17. ETAP):

1.   Chris Froome.........69h 06'49"
2.   Nairo Quintana..............3'10"
3.   Alejandro Valverde........4'09"
4.   Geraint Thomas.............6'34"
5.   Alberto Contador...........6'40"
6.   Robert Gesink...............7'39"
7.   Vincenzo Nibali.............8'04"
8.   Nathias Frank...............8'47"
9.   Bauke Mollema.............11'47"
10. Warren Barguil............13'08"

17 Temmuz 2015 Cuma

TDF 2015 3. Hafta - Yönetici Özeti

İş hayatında hazırlanan uzun raporların başına birkaç paragraflık "Yönetici Özeti" konur. Amaç, vakti az olan yöneticilere raporun basitçe ne içerdiğini anlatmaktır. Merak eden yönetici özetin arkasını da okuyabilir elbette. Burada da her takım yöneticisi ve/veya sponsorunun olası "bu heriflere milyon avroları gömüyoruz, ne bok yemişler?" sorusuna karşı verilecek raporun yönetici özeti kısmında ne olabileceğini tahmin etmeye çalıştık
  • Diyez (#) ile başlayan sayılar etap numaralarıdir. #5-#7 ise 5., 6. ve 7. etapları niteler
  • Parantez içindeki numaralar genel klasman veya etap sırasıdır.
  • Ara sprint için hem kaçıştaki, hem de pelotondaki birinciyi belirttik
  • 20 kişiden fazla kaçışları kaydetmedik
  • Her takımın amaçlarını özetledik. Ama resmi geniş açıklama için "Amaçlar" yazısındaki linke tıklayınız
1. Sky
- YELLOW JERSEY: Chris Froome
- POLKA DOT JERSEY: Chris Froome
- Yellow jersey: 15
  - #4, #8-#21 Chris Froome
- GC 10:
  - (1) Chris Froome
- Polka Dot Jersey: 2
  - #11-#12 Richie Porte
- Stage Wins: 1
  - #10 Chris Froome
- Teams: 2
  - #11-#12
- Podium: 5
  - #3 (2) Chris Froome
  - #9 (2) TTT
  - #10 (1) Chris Froome
  - #10 (2) Richie Porte
  - #19 (3) Chris Froome
- Retirees
  - #16 Peter Kennaugh DNF
Amaçlar
- GK: Chris Froome (1)


2.Etixx-QuickStep
- Yellow Jersey: 3
  - #5-#7 Tony Martin (DNS at #7)
- Stage wins: 3
  - #4 Tony Martin - trial style escape
  - #6 Zdenek Stybar - trial stype escape
  - #7 Mark Cavendish - mass sprint
- Green Jersey: 1
  - #2 Tony Martin
- Podiums: 6
  - #1 (2) Tony Martin
  - #4 (1) Tony Martin
  - #5 (3) Mark Cavendish
  - #6 (1) Zdenek Stybar
  - #7 (1) Mark Cavendish
  - #15 (3) Rigoberto Uran
- Most Aggressive: 2
  - #2 Michal Kwiatkowski
  - #12 Michal Kwiatkowski
- Int.Sprint: 2
  - #4 Mark Cavendish (peloton)
  - #11 Matteo Trentin
- Escape: 6
  - #8 Michel Golas (late escape)
  - #12 Michal Kwiatkowski
  - #14 Rigoberto Uran
  - #14 Michel Golas
  - #15 Michal Kwiatkowski
  - #15 Matteo Trentin
- Retirees: 3
  - #7 Tony Martin DNS
  - #17 Michal Kwiatkowski DNF
  - #18 Mark Renshaw DNF
Amaçlar
- İlk haftada başarı (3 etap kazandılar)
- GK: Rigoberto Uran (39) +2:08:20
- Sprint: Mark Cavendish, Leadout: Mark Renshaw
- Etap: Michal Kwiatkowski, Tony Martin #4


3. Movistar
- WIN WHITE JERSEY: Nairo Quintana
- WIN TEAMS CLASSIFICATION
- GC 10
  - (2) Nairo Quintana +1:12
  - (3) Alejandro Valverde +5:25
- White Jersey: 13
  - #10-#21 Nairo Quintana 
- Podiums: 6
  - #8 (3) Alejandro Valverde
  - #9 (3) TTT
  - #10 (3) Nairo Quintana
  - #18 (3) Winner Anacona
  - #19 (2) Nairo Quintana
  - #20 (2) Nairo Quintana
- Teams: 9
  - #13-#21
- Escapes: 3
  - #12 Gorka Izagirre
  - #14 Jonathan Castroviejo
  - #20 Winner Anacona
- Retirees
  - #12 Alex Dowsett DNF
Amaçlar
- GK: Nairo Quintana (2) +1:12
- Etap: Alejandro Valverde


4. BMC
- Yellow yersey: 1
  - #2 Rohan Dennis
- Stage wins: 3
  - #1 Rohan Dennis (Aus) - ITT
  - #9 TTT
  - #13 Greg Van Avermaet - Uphill sprint
- Teams: 8
  - #3-#10
- Podiums: 3
  - #1 (1) Rohan Dennis (Aus)
  - #9 (1) TTT
  - #13 (1) Greg Van Avermaet
- Escapes: 1
  - #14 Greg Van Avermaet
- Retirees
  - #16 Greg Van Avermaet DNS
  - #17 Tejay Van Garderen DNF
Amaçlar
- Genel klasman için dengeli bir takım.
- GK: Tejay Van Garderen DNF
- Yedek GK: Damien Caruso (50) +2:26:32


5. Tinkoff-Saxo
- WIN: GREEN JERSEY
- GC 10:
  - (5) Alberto Contador +9:48
- Stage wins: 1
  - #11 Rafael Majka (escape & uphill finish)
- White Jersey: 7
  - #4-#10 Peter Sagan
- Green Jersey: 12
  - #9-10 Peter Sagan
  - #12-#21 Peter Sagan
- Podiums: 8
  - #2 (2) Peter Sagan
  - #4 (3) Peter Sagan
  - #5 (2) Peter Sagan
  - #6 (2) Peter Sagan
  - #7 (3) Peter Sagan
  - #11 (1) Rafael Majka
  - #13 (2) Peter Sagan
  - #16 (2) Peter Sagan
- Int. Sprint: 3
  - #14 Peter Sagan
  - #15 Peter Sagan
  - #16 Peter Sagan
- Most agressive: 2
  - #15 Peter Sagan
  - #16 Peter Sagan
- Escape: 4
  - #11 Rafael Majka
  - #14 Peter Sagan
  - #15 Peter Sagan
  - #15 Michael Rogers
- Retirees
  - #10 Ivan Basso DNS
  - #11 Daniele Bennati DNF
  - #19 Michael Valgren Andersen DNS
Amaçlar
- GK: Alberto Contador (5) +9:48
- Yeşil mayo: Peter Sagan


6. Lotto-Soudal
- Stage Wins: 4
  - #2 Andre Greipel - Crosswinds reduced sprint
  - #5 Andre Greipel - Mass Sprint
  - #15 Andre Greipel - Mass Sprint (a little bit reduced) 
  - #21 Andre Greipel - Mass Sprint
- Green Jersey: 7
  - #3-#8 Andre Greipel
  - #11 Andre Greipel
- Podiums: 4
  - #2 (1) Andre Greipel
  - #5 (1) Andre Greipel
  - #7 (2) Andre Greipel
  - #15 (1) Andre Greipel
- Most Aggressive: 1
  - #13 Thomas De Gendt
- Int.Sprint: 8
  - #3 Andre Greipel
  - #4 Thomas De Gendt
  - #5 Andre Greipel (peloton)
  - #8 Andre Greipel (peloton)
  - #10 Andre Greipel (peloton)
  - #12 Andre Greipel
  - #13 Thomas De Gendt
  - #13 Andre Greipel (peloton)
  - #18 Thomas De Gendt
- Escape: 4
  - #4 Thomas De Gendt
  - #8 Lars Bak (late escape)
  - #13 Thomas De Gendt
  - #15 Lars Bak
- Retirees: 1
  - #7 Greg Henderson DNS
Amaçlar
- Etap kazanmak
- Sprint: Andre Greipel (#2 v3 #5)
- Etap: Lars Bak, Thomas De Gendt, Adam Hansen


7. Katusha
- Stage wins: 2
  - #3 Joaquim Rodriguez (punch)
  - #12 Joaquim Rodriguez (escape, uphill)
- Polka Dot Jersey: 11
  - #4-#6 Joaquim Rodriguez
  - #13-#19 Joaquim Rodriguez
  - #21 Joaquim Rodriguez
- Podiums: 4
  - #3 (1) Joaquim Rodriguez
  - #12 (1) Joaquim Rodriguez
  - #15 (3) Alexander Kristoff
  - #21 (3) Alexander Kristoff
- Escapes: 1
  - #12 Joaquim Rodriguez
- Retirees
  - #3 Dmitrii Kozonchuk
  - #8 Luca Paolini DNS
Amaçlar
- Yeşil mayo: Alexander Kristoff
- GK: Joaquim Rodriguez (28) +1:36:07


8. Giant-Alpecin
- Stage wins: 1
  - #17 Simon Geschke - solo escape
- White Jersey: 3
  - #2-#3 Tom Dumoulin
  - #9 Warren Barguil
- Podiums: 3
  - #4 (2) John Degenkolb
  - #15 (2) John Degenkolb
  - #17 (1) Simon Geschke
- Most aggressive: 1
  - #17 Simon Geschke
- Int.Sprint: 4
  - #2 John Degenkolb (peloton)
  - #6 John Degenkolb (peloton)
  - #7 John Degenkolb (peloton)
  - #15 John Degenkolb (peloton)
- Escapes: 3
  - #12 Georg Preidler
  - #14 Koen de Kort
  - #15 Simon Geschke
- Retirees
  - #3 Tom Dumoulin
  - #14 Ramon Sinkeldam
Amaçlar
- Etap kazanma
- Seçme sprint: John Degenkolb


9. Trek Factory
- GC 10
  - (7) Bauke Mollema +15:14
- Yellow Jersey: 1
  - #3 Fabian Cancellara
- Podiums: 2
  - #1 (3) Fabian Cancellara
  - #2 (3) Fabian Cancellara
- Escapes: 1
  - #14 Bob Jungels
- Retirees
  - #4 Fabian Cancellara DNS
  - #17 Laurent Didier DNS
Amaçlar
- ITT & Sarı mayo: Fabian Cancellara
- GK: Bauke Mollema (7) +15:14
- Etap kazanma
- Takım Zamana Karşı


10. AG2R La Mondiale
- WIN MOST AGGRESSIVE RIDER: Romain Bardet
- GC 10:
  - (9) Romain Bardet +16:00
- Polka Dot Jersey: 1
  - #20 Romain Bardet
- Stage wins: 2
  - #8 Alexis Vuillermoz
  - #18 Romain Bardet - solo escape
- Podiums: 6
  - #3 (3) Alexis Vuillermoz
  - #8 (1) Alexis Vuillermoz
  - #12 (3) Romain Bardet
  - #13 (3) Jan Bakelants
  - #14 (3) Romain Bardet
  - #18 (1) Romain Bardet
- Most aggressive: 1
  - #18 Romain Bardet
- Escapes: 4
  - #12 Romain Bardet
  - #12 Mickaël Chérel
  - #12 Christophe Riblon
  - #14 Jan Bakelants
- Retirees
  - #11 Johan Van Summeren
  - #11 Ben Gastauter
Amaçlar
- GK: Jean-Christophe Peraud (58) +2:35:10, Romain Bardet (9) +16:00


11. Astana
- GC 10
  - (4) Vincenzo Nibali +8:36
- Stage wins: 1
  - #19 Vincenzo Nibali 
- Podiums: 2
  - #12 (2) Jakob Fuglsang
  - #19 (1) Vincenzo Nibali
- Most Aggressive: 1
  - #4 Vincenzo Nibali
- Int.Sprint: 1
  - #21 Andriy Grivko
- Escapes: 3
  - #4 Lieuwe Westra
  - #12 Lieuwe Westra
  - #12 Jakob Fuglsang
- Retirees
  - #10 Lars Boom DNS
  - #11 Rein Taaramae DNF
Amaçlar
- GK: Vincenzo Nibali (4) +8:36
- Etap: Jakob Fuglsang


12. MTN-Qhubeka
- Stage wins: 1
  - #14 Stephen Cummings - Escape
- Polka Dot Jersey: 4
  - #7-#10 Daniel Teklehaimanot
- Podiums: 1
  - #14 (1) Stephen Cummings
- Escape: 6
  - #3 Serge Pauwels
  - #6 Daniel Teklehaimanot
  - #7 Daniel Teklehaimanot
  - #11 Serge Pauwels
  - #12 Louis Meintjes
  - #14 Steven Cummings
- Retirees
  - #18 Louis Meintjes DNS
Amaçlar
- 5 Afrikalı
- Fırsatçılık
- Edvald Boasson Hagen
- Sprint: Tyler Farrar


13. Lampre-Merida
- Stage wins: 1
  - #16 Ruben Plaza - Solo escape
- Podiums: 1
  - #16 (1) Ruben Plaza
- Escapes: 4
  - #7 Kristjian Durasek
  - #12 Kristjian Durasek
  - #14 Ruben Plaza
  - #20 Ruben Plaza
- Retirees
  - #11 Rui Costa DNF
Amaçlar
- GK: Rui Costa DNF
- Yedek GK: Rafael Valls (73) 3:03:11


14. LottoNL-Jumbo
- GC 10
  - (6) Robert Gesink +10:47
- Teams: 1
  - #2 
- Escapes: 2
  - #12 Sep Vanmarcke
  - #13 Wilco Kelderman
Amaçlar
- GK: Wilco Kelderman (74) +3:04:07, Robert Gesink (6) +10:47 (bunlar korunuyor)
- GK & Etap: Laurens Ten Dam (85) +2:28:22, Steven Kruijswijk (28) +1:12:40 (bunlar özgür)
- 9.etaptan sonra liderlik belirlenecek
- Arnavut kaldırımlı etap: Sep Vanmarcke


15. IAM Cycling
- GC 10:
  - (8) Mathias Frank +15:39
- Podiums: 1
  - #16 (3) Jarlinson Pantano
- Escape: 6
  - #2 Stef Clement 
  - #3 Martin Elmiger
  - #8 Slyvain Chavanel
  - #12 Slyvain Chavanel
  - #12 Jerome Coppel
  - #14 Jarlinson Pantano
- Retirees
  - #17 Jerome Coppel
Amaçlar
- Kaçış ve etap kazanmak.
- Kacış: Sylvain Chavanel
- GK ilk 10: Mathias Frank (8) +15:39


16. Cannondale-Garmin
- Podiums: 4
  - #8 (2) Daniel Martin
  - #11 (2) Daniel Martin
  - #17 (2) Andrew Talansky
  - #20 (3) Ryder Hesjedal
- Most Aggressive: 1
  - #11 Daniel Martin
- Escape: 5
  - #11 Daniel Martin
  - #13 Nathan Haas
  - #14 Kristjian Koren
  - #15 Ryder Hesjedal
  - #20 Ryder Hesjedal
- Retirees
  - #5 Jack Bauer
  - #15 Sebastian Langeveld DNF
  - #17 Nathan Haas DNF
Amaçlar
- GK: Andrew Talansky (11) +22:06, Daniel Martin (44) +1:39:42, Ryder Hesjedal (47) +1:44:48


17. Europcar
- GC 10
  - (10) Pierre Rolland +17:30
- Podiums: 3
  - #6 (3) Bryan Coquard
  - #18 (2) Pierre Rolland
  - #21 (2) Bryan Coquard
- Int-Sprint: 2
  - #6 Perrig Quemeneur
  - #19 Cyril Gautier
- Most Aggressive: 2
  - #6 Perrig Quemeneur
  - #19 Pierre Rolland
- Escape: 10
  - #2 Perrig Quemeneur
  - #3 Bryan Nauleau
  - #4 Perrig Quemeneur
  - #6 Perrig Quemeneur
  - #8 Roman Sicard
  - #11 Thomas Voeckler
  - #12 Bryan Couqard
  - #12 Romain Sicard
  - #13 Cyril Gautier
  - #14 Cyril Gautier
Amaçlar
- GK: Pierre Roland (10) +17:30
- Sprint: Bryan Coquard
- Leadout: Yohann Gene, Angelo Tulik
- Etap: Thomas Voeckler, Cyril Gautier
- Kaçış: Perrig Quemeneur


18. Bora-Argon 18
- Podiums: 1
  - #11 (3) Emanuel Buchmann
- Int.Sprint: 1
  - #2 Jan Barta
- Escape: 5
  - #2 Jan Barta (Cze)
  - #3 Jan Barta (Cze)
  - #8 Bartosz Huzarski
  - #11 Emanuel Buchmann
  - #12 Jan Barta
- Most Aggressive: 2
  - #3 Jan Barta
  - #8 Bartosz Huzarski
- Retirees
  - #4 Andreas Schillinger DNS
  - #11 Dominik Nerz DNF
  - #12 Zakkari Dempster DNF
  - #17 Sam Bennett
Amaçlar
- Sprint: Sam Bennett
- GK: Dominik Nerz DNF


19. FDJ
- Stage wins: 1
  - #20 Thibaut Pinot - Escape uphill
- Podiums: 2
  - #14 (2) Thibaut Pinot
  - #20 (1) Thibaut Pinot
- Int.Sprint: 2
  - #17 Benoit Vaugrenard
  - #20 Alexandre Geniez
- Most aggressive: 1
  - #20 Alexandre Geniez
- Escape: 10
  - #11 Steve Morabito
  - #11 Arnaud Demare
  - #12 Matthieu Ladagnous
  - #12 Jeremy Roy
  - #13 Alexandre Geniez
  - #14 Thibaut Pinot
  - #14 Matthieu Ladagnous
  - #14 Jeremy Roy
  - #15 Thibaut Pinot
  - #20 Thibaut Pinot
- Retirees
  - #3 William Bonnet
  - #14 Steve Morabito DNF
Amaçlar
- GK: Thibaut Pinot (16) +38:52
- Sprint: Arnaud Demare


20. Bretagne-Séché Environnement
- Escape: 10
  - #2 Armindo Fonseca
  - #4 Frederic Brun
  - #5 Pierre-Luc-Perichon
  - #7 Anthony Delaplace
  - #7 Brice Feillu
  - #8 Pierre-Luc-Perichon
  - #10 Pierrick Fedrigo
  - #12 Frederic Brun
  - #12 Anthony Delaplace
  - #13 Pierre-Luc-Perichon
  - #14 Pierre-Luc-Perichon
- Int-Sprint: 3
  - #5 Pierre-Luc-Perichon
  - #8 Pierre-Luc-Perichon
  - #10 Pierrick Fedrigo
- Most Aggressive: 1
  - #14 Pierre-Luc-Perichon
- Retirees
  - #14 Eduardo Sepulveda DSQ
Amaçlar
- Tecrübe kazanmak
- GK: Eduardo Sepulveda DSQ
- Etap: Pierrick Fedrigo, Brice Feillu (Alplerde)


21. Cofidis
- Int-Sprint: 1
  - #7 Luis Angel Mate
- Most aggressive: 1
  - #10 Kenneth Van Bilsen
- Escapes: 5
  - #6 Kenneth Van Bilsen
  - #7 Luis Angel Mate
  - #10 Kenneth Van Bilsen
  - #11 Julien Simon
  - #12 Dani Navarro
- Retirees
  - #5 Nacer Bouhanni
Amaçlar
- GK ve Etap kazanmak.
- GK: Rein Taarame DNF, Daniel Navarro (67) +2:09:01


22. Orica-GreenEdge
- Most Aggressive: 1
  - #5 Michael Matthews
- Escape: 2
  - #14 Simon Yates
  - #15 Adam Yates
- Retirees
  - #3 Simon Gerrans
  - #4 Daryl Impey DNS
  - #6 Michael Albasini DNS
Amaçlar
- Etap kazanmak.
- Punch Etap: Simon Gerrans, Michael Matthews
- Dağlık etap: Adam & Simon Yates


MLB Takımlar Rehberi

Bir hafta önce Kamil Başol adlı bir okuyucumuz beyzbol izlemeye yeni başladığını (canı bir hayli sıkılıyormuş belli ki) ama takımları, oyuncuları tam bilmediğini, daha fazla bilgi almak istediğini belirtmiş. Doğru ya, TV'de Foxsports'u açıyoruz ve karşımıza aniden hiç bilmediğimiz Cincinnati Reds - Pittsburgh Pirates takımları çıkıyor. Bu takımların hikayelerini, durumlarını bilmek iyi olurdu. Bu yazıda 2015 sezon arası verilerini de ekleyerek onu yapmaya çalışacağız.

MLB Lig Yapısı ve Sezon

MLB, yani ABD'nin ve dolayısıyla dünyanın(!) en üst düzey beyzbol ligi olan Major League Baseball sezonu 162 maçtan oluşur. Nisan'da başlar ve Eylül'de normal sezon biter. Ortalama olarak haftada 6 maç oynandığı söylenebilir. Sıklıkla Pazartesi tatil günüdür, ama bazı takımlar için. Herhangi bir Pazartesi'yi açın, 3-4 maç yine vardır.

Maçlar seri halinde oynanır. Bir takım bir şehre gider ve o şehrin takımıyla 3 (ender olarak 4 veya 2) maç yapar. Böylece seyahat azaltılır.

Yoğun yağmurdan dolayı maçlar ertelenebilir. Ertelenen maçlar boş günlere alınır. Bazen de aynı günde 2 maç demek olan doubleheader şeklinde oynanabilir. Ligin sonlarına doğru ertelenen maçlar, eğer tekrarlanması zorsa (yolculuk vs) ve sıralamayı etkilemeyecekse iptal edilir.

Ligde toplam 30 takım vardır. Bu takımlar öncelikle NL (National League) ve AL (American League) diye ikiye bölünür. NL ve AL çoğunlukla kendi içlerinde maç yaparlar. Hatta, çok eskiden iki ligin birincileri sadece finalde yani World Series'de karşı karşıya gelirmiş. Diğer yandan, NL ile AL arasında designated hitter adında kural farkı bile var. Bu kurala göre AL'de atıcılar topa vurmuyorlar, yerlerine sadece topa vuran, yani savunmaya katkısı olmayan DH giriyor. Bir nevi Beşiktaş'ın Sergen'i kadroda bulundurup sadece frikik atışlarında oyuna sokması gibi. NL bu açıdan daha delikanlı ligdir bana göre. Neyse, devam edelim.


Son 20 senedir Interleague maçları tertip ediliyor ve dönüşümlü olarak takımlar birbirleriyle oynuyorlar. Bu maçlara ek olarak AL/NL diye bölünmüş aynı şehrin takımları, New York Yankees ile New York Mets, Chicago Cubs ile Chicago White Sox dönüşüme dahil olmadan her sene maçlarını yapıyorlar. Yüksek hasılat fırsatı kaçırılmıyor yani.

Interleague maçları dışında AL ile NL World Series'e kadar birbirine fazla ilişmiyor. Her lig 3'er gruba (division) bölünmüş vaziyette: East, Central ve West. Bu gruplar 5'er takımdan oluşuyor. AL-NL ayrılığı kadar, gruplar da kendi içinde çok maç oynuyor. Grup önemli, çünkü grup birincileri doğrudan playoff'a çıkıyorlar. Ama, MLB'de, NBA'in tersine, önüne gelen playoff'a çıkamıyor. 3 grup birincisi playoff'a doğrudan çıkarken, onların dışındaki takımlar arasında en iyi 2 averaja sahip takımlar arasında tek maçlık "ölüm playoff"'u oynuyor. Kazanan o ligin playoff'daki dördüncü takımı oluyor. Yani "postseason" aslanın ağzında.

Fotonun bu yazıyla alakası yok.

Bir de, yoğun sezonun arasında 1 hafta ara verilir ve o arada da AL ile NL arasında all-star maçı olur. Bu Pazar (12 Temmuz) maçlar oynandı ve Cuma'ya kadar ara var. Bu arayı değerlendirerek takımları tek tek tanıtalım. Unutmadan, MLB all star maçının, diğer sporlardakilerden farklı bir önemi var: World Series eğer yedinci maça kalırsa, son maç all star maçını kazanan ligin (AL veya NL) takımının sahasında oynanıyor. Böylece MLB All-Star maçları nisbeten daha az bayık oluyor.

AL East

Bu lig, MLB'nin en çok para harcayan ve en yüksek profilli rekabete sahip iki takımını barındırıyor: New York Yankees ve Boston Red Sox. Diğer takımlar bir nevi şanssız, ama diğer yandan ölçekleri bu iki takım olduğu için şanslı.

1. New York Yankees 48-40

Beyzbolun en zengin, en sevilmeyen takımıdır. Bir yandan Amerika'nın sembolü gibidir; Yankees şapkası ülkemizde de mağazalarda satılır, giyenlerin çoğu da ne olduğunu bilmez.

1901'de kurulmuştur. En sonuncusu 2009'da olmak üzere 27 şampiyonluğu vardır. Kendilerini sevmem için tek sebep, menecerleri Chicago çocuğu Joe Girardi'dir. 2007'de Cubs tarafından mülakata çağırılmış, ama yeterli bulunmamıştı. 2008'den beri Yankees'de, bir şampiyonluk aldı ve Cubs iyi ki almamış diye düşündüğüne tüm dünya emin.

Boston Red Sox'dan nefret ederler, NY Mets ile de pek sevişmezler.

2. Tampa Bay Rays 46-45

1995'de Tampa Bay Devil Rays adıyla kurulan bu Florida takımı, bu zorlu grupta 2004 dışında hep sonuncu olmuştur. 2007'de ismindeki Devil kısmını atınca şansı açılmış ve 2008'de World Series'e çıkmışlardır. O seneden beri de iyiler.

3. Baltimore Orioles 44-44

1901'de Milwaukee Brewers adıyla kurulup (şu anki aynı takımdan farklı olarak) 1954'de kadar St.Louis'de mücadele edip, akabinde Baltimore'lu bir işadamı tarafından satın alınmıştır. Sonuncusu 1983'de olmak üzere 3 kere şampiyon olmuştur. Geçen sezonun AL East birincisidir.

4. Toronto Blue Jays 45-46

Beyzboldaki tek Kanada takımıdır. Sadece 1977'de kurulmuşlardır ama 92 ve 93'de olmak üzere iki şampiyonlukları vardır (1876'da kurulan Cubs ile aynı). 1993'den sonra pek başarıları gözükmüyor. Kendilerine tavsiyem Tampa Bay Rays'i izleyerek isimlerindeki gereksiz Blue'yu atmalarıdır.

5. Boston Red Sox 42-47  (Canımız Red Sox'umuz!!!)

Blogumuzun eşyazarı @sarpergunsal'ın favori takımıdır. 1920'ye kadar çok başarılı bir takım iken, 1920'de ünlü oyuncusu Babe Ruth'u ezeli rakibi Yankees'e satmış ve Bambino Laneti'ne yakalanarak 2004'e kadar şampiyon olamamışlardır. O günden bu yana ise 3 kez World Series şampiyonu olmuş, başta Boston, tüm dünyada mutluluk, iyilik ve güzellik yaratmışlardır. Takımın sahibi John Henry aynı zamanda Premier League'de Liverpool'un da sahibidir. Tanrı onu başımızdan eksik etmesin. (ince edit by @sarpergunsal)

1912'de yapılan ve en eski stad olan Fenway Park'da yapılan maçlarda 39 bin kişilik kapasiteye rağmen içeri 40 bin kişi doluşabilmektedir.

AL Central

1. Kansas City Royals 51-34

1969'da kurulan bu takım en güzel yıllarını 70'lerin sonları ile 80'lerin başlarında yaşamış ve bunu 1985'de şampiyonlukla taçlandırmıştır. 2013'de düzelmişler ve geçen sezon World Series'e çıkıp San Francisco Giants'a kaybetmişlerdir.

2. Minnesota Twins 49-40

1901'de kurulan AL'in orijinal takımlarından biridir. En sonuncusu 1991'de olmak üzere 3 şampiyonlukları vardır. Gelenekleri arasında kadrodaki en kıdemsiz atıcının maçlarda diğer atıcıların konuşlandığı bullpen'e Barbie, Sünger Bob gibi çocuk kahramanlarının resminin olduğu çanta ile atıştırmalık götürmesidir.

3. Detroit Tigers 44-44

1894'de kurulmuştur, AL'in orijinal takımlarından biridir. Ayrıca kurulduğundan beri ismi değişmemiştir. Sonuncusu 1984'de olmak üzere 4 kere şampiyon olmuşlardır. Detroit'in NFL takımının ismi Lions'dır, bu açıdan Chicago'nun Bears/Cubs ikilisine benzerler.

4. Cleveland Indians 42-46

1900'de kurulup AL'in orijinal takımlarındandır. Kızılderililer kurmamıştır. Aslında takımın adı Cleveland Naps imiş ve aktif oyuncusu olan "The Frenchman" lakaplı Nap Lajoie'den geliyormuş. Ancak Nap takımdan ayrılınca yeni isim arayışına girmişler. Akıllarına 1800'lerde şimdi aktif olmayan Cleveland Spiders takımında beyzbol oynamış olan ve de gerçekten kızılderili olan Louis Sockalexis gelmiş ve onun anısına Indians koymuşlar (Bu arada Indians da aslında Amerika'yı bulunca orayı Hindistan zanneden Kristof Colomb'un hatasından kaynaklı bir isim. Beynim ısındı, kapa parantez)

Indians'ın sonuncusu 1948'de olmak üzere 2 şampiyonluğu var. Zaten Cleveland şehrinin 1964'de Cleveland Brown'ın NFL şampiyonluğundan beridir şehir olarak majör bir sporda şampiyonlukları yok.



5. Chicago White Sox 41-45

Chicago ikiye ayrılır: Kuzey ve Güney. Kuzeyde Cubs tutulur, güneyde ise White Sox. İki takım doğal olarak birbirini sevmez. 1906'da World Series'de karşılaşmışlar ve 1997'e kadar resmi maç yapmamışlardır ama her sezon öncesi aralarında resmi olmayan bir seri düzenlemişlerdir.

White Sox da Cubs ve Red Sox gibi uzun süreli şampiyonluksuzluktan muzdaripti. 2004'de Red Sox'dan sonra 2005'de de onlar şampiyon olmuş ve 1917'den beri olan seriyi kırmışlardı. Herkes 2006'da da Cubs olur artık diyordu ama, heyhaaaaat....neyse...

AL West

1. Los Angeles Angels of Anaheim 48-40

Los Angeles İspanyolcada "The Angels" anlamına geliyor. Takım 1961'de Los Angeles Angels adıyla kuruluyor. İsimde iki kere "melek" geçmesi gibi, kurulduğunda maçlarını Wrigley Field'da oynuyor. Ama bu Wrigley Field Cubs'ın sahası Wrigley Field değil, LA'de olan başka bir Wrigley Field.

Neyse ki 1962'de Dodgers stadium'a geçiyorlar, 1965'de de isimlerini California Angels olarak değiştiriyorlar.  Ardından LA'e çok yakın olan Anaheim'da yeni yapılan bir stadyuma taşınıyorlar. Eyalet ismi devam ediyor elbette.

Sonra 1997'de isim Anaheim Angels olarak değişiyor, 2002'de şampiyon oluyorlar. 2007'de takımı yeni satın alan Arturo Moreno çakallık ederek LA pazarından da faydalanmak için takımı şu anki uzun ismine getiriyor. Bu kadar yeter.

2. Houston Astros 49-42

"Houston, we have a problem" repliğini bilirsiniz. Astros ismi de NASA'nın uzaya araç gönderdiği bu şehrin işlevine referans veriyor. Takımın maskotunun adı da Orbit. NBA'den Houston Rockets'ı da biliyorsunuz.

Koca Texas eyaletinin ilk majör takımıdır Astros. Uzun süre NL'deydi, ve hatta Cubs'ın grubu 6 takımken AL West sadece 4 takımdı ve playoff kuralları da aynıydı. 2005'de de Texas'daki ilk World Series'e ev sahipliği yaptılar. Kaybettiler. Sonra düşüşe geçtiler, 2010'da NL'den AL'ye geçirildiler ve lig bugünkü 6x5=30 yapısına kavuştu.

10 senelik sürünme sonrası bu sezon itibariyle iyiler.

3. Texas Rangers 42-46

1962'de Washington Senators olarak kurulduktan sonra 1972'de Texas'ın ikinci takımı oldu. 1989'da George W. Bush'un (oğul Bush) başını çektiği bir grup tarafından sahip olundu. Bush daha sonra Texas valisi seçilince takımı bırakmış. Ama kendisi ve baba Bush ile annesi Barbara halen her maça sektirmeden gitmektedirler. Son yıllarda playoff'a aboneler, 2010 ve 11'de World Series' çıkıp kaybettiler. Şampiyonlukları yok.

Esas Texas Rangers bunlar aslında


4. Seattle Mariners 41-48

1977'de kurulan Mariners World Series'e hiç çıkmamış tek takım (çok yeni Washington Nationals'ı saymazsak).

2007 yılında bir taraftar faul topunu yakalamak üzere uzanırken patates kızartmalarını sahaya düşürmüş. Bunu gören Mariners spikeri Mike Blowers acımış ve biriyle kendisine yeni patates kızartması göndertmiş. Aynı vatandaş bir sonraki maçta bu sefer pankart yaparak patates kızartması istemiş. Diğer yandan her patates kızartması gönderildiğinde Mariners'ın skor yaptığı farkedilmiş. Bunun üzerine halen devam eden gelenek başlamış. Tabii Blowers aynı adama değil, maç sırasında dikkatini çeken tiplere gönderiyormuş artık.

5. Oakland Athletics 41-50

Kısa adıyla A's, meşhur Moneyball filminin takımıdır. 1901'de AL'in orijinal takımlarından biri olarak Philadelphia Athletics adıyla başlamış, 1968'de Oakland'a gelmiştir. Toplam 9 şampiyonluğu vardır, sonuncusu 1989 olmak üzere 4'ü Oakland'da yaşanmıştır.

Paraları pek yoktur. Zengin takımlarla mücadele edebilmek için sabermetrics'den yararlanan ilk takımdır. Uzun vadede ise işe yaramaz, burada yazmıştım.



NL East

1. Washington Nationals 48-39

Maçlarını Montreal Olimpiyat Stadyumunda (ne demek istediğimi Galatasaraylı ve Beşiktaşlılar bilirler) yapan Montreal Expos 2004 yılında Washington'a taşındı.

Bu takımın en ilginç yanı, içsaha maçlarının 4. inninginde başkanlar yarışı yapılmasıdır. George Washington, Thomas Jefferson, Abraham Lincoln, Teddy Roosvelt ve William Howard Taft kafalarıyla sahaya çıkan animatörler koşu yarışı yaparlar. Teddy Roosvelt uzun süre bu yarışı kazanamamıştır; tam kazanacakken yanlış yöne koşma, tweet atmaya çalışma, taraftarlarla laklaka dalıp koşmayı unutma, köpekbalığı saldırısına maruz kalma gibi İngiliz stili esprilerin olduğu bir yarıştır.

Teddy segway yardımıyla kazanırken


2. New York Mets 47-42

1957'de Brooklyn Dodgers ile New York Giants LA ve SF'a taşınınca koca NY sadece Yankees'e kalmıştı. Boşluk 1959'da kurulan Mets ile dolduruldu.

1969'a kadar Mets hep sonuncu olan ve dalga geçilen bir takımdı. 1969'da ise daha iyilerdi ve NL şampiyonluk yarışında 3 Ağustos itibariyle lider Chicago Cubs'ın 9.5 maç gerisindeydiler. Ancak Mets'in sahası olan Shea Stadium'da rahmetli Ron Santo vuruş için beklerken önünden bir kara kedi geçti: Bu bir lanetti, Cubs tepetaklak oldu ve sezonu Mets'in 8 maç gerisinde kapattı. Mets ise şampiyon oldu. Diğeri de 1986'da olmak üzere toplam 2 şampiyonlukları var.

3. Atlanta Braves 42-47

1871'de kurulan Atlanta Braves, Cubs ile beraber NL'in 2 orijinal takımından biridir. İlk olarak Boston Red Stockings adıyla kurulmuştur. Kuzey Amerika'nın en eski devamlı aktif takımı kabul edilir. Cubs 1870'de kurulmuştur ama Büyük Chicago Yangını yüzünden faaliyetlerine 2 sene ara vermek zorunda kalmıştır, o yüzden bu ünvanı Braves'dedir. 1952'ye kadar Boston'da kalmış, 1953'de Milwaukee'ye geçmiş, 1966'dan sonra da nihai yeri olan Atlanta'ya gelmiştir.

Sonuncusu 1995'de olmak üzere 3 şampiyonluğu vardır. 1991-2005 arası 1994 dışında tam 14 kere gruplarını birinci bitirmiştir. Bu dominansta 1992'de Cubs'dan aldıkları genç atıcı Greg Maddux'ın da payı büyüktür. Ama bu dominansdan sadece 1 şampiyonluk çıkmıştır.

4. Miami Marlins 38-51

1993'de Florida Marlins adıyla kurulan bu takım, 2012'de Miami'de yeni stadyuma geçti ve stadyumu yaptıran belediyeye verdiği sözü tutarak adını da Miami Marlins olarak değiştirdi.

1997 ve 2003'de olmak üzere iki şampiyonluğu vardır. Aslında tek şampiyonluğu olacaktı, ama 2003'de NL finalinde Chicago Cubs'a elenmesine sadece 5 out kalmışken Steve Bartman hadisesi vuku buldu. Bu lanet sonucunda Cubs elendi, ve Marlins World Series'de Yankees'i de eleyerek şampiyon oldu.

5. Philadelphie Phillies 29-62

Los Angeles Angels şablonunda adı olan bu takım, 1883'de kurulmuş köklü bir ekibimizdir. ABD'de adı ve lokasyonu değişmeyen en eski takımdır.

O kadar eskiliğe rağmen 1980 ve 2008'de olmak üzere sadece iki şampiyonluğu vardır.


NL Central

Bu grup, genelde takımlarının kötülüğü nedeniyle aynı addaki TV programına referansla "Comedy Central" diye de nitelendirilirdi. Ama Cubs uzun süredir ilk defa bu sezon iyi olduğu için, sezon şu anda bitse ilk 3 takımı playoff 'a girecek şekilde iyi.

1. St.Louis Cardinals 56-33

1882'de kurulan Cardinals, sonuncusu 2011'de olmak üzere 11 şampiyonlukla Yankees'in ardından en çok şampiyonluk kazanan ikinci takımdır.

Chicago Cubs ile pek bi sevişirler. Kafa kafaya maçlarda Cubs 1192-1144 öndedir, ama maalesef bunun sebebi 1800'lerde Cardinals'ın pek başarılı olamamasıdır.

Son sezonlar kurdukları iyi minor lig sistemi ile düzenli olarak başarılı olmaktadırlar.

2. Pittsburgh Pirates 53-35

1881'de kurulan Pirates sonuncusu 1979'da olmak üzere 5 kere şampiyon olmuştur. 1992-2012 arası hep .500'ün altında kalarak ABD rekoru kırmışlardır. Ama son sezonlarda iyiler.

Philadelphia Phillies ile sevişmezler. Gerçi NL grupları ayrılınca maç sayısı azalmış, dolayısıyla rekabet dozajı düşmüş olsa da, bölgesel olarak Pennsylvania eyaletinin batısı ve doğusu arasında sevmemezliği simgelediğinden önemini kaybetmemektedir.

3. Chicago Cubs 47-40

1876 kurulan Chicago Cubs, sonuncusu 1908'de olmak üzere 2 kere şampiyon olmuştur. Bkz. 104 senelik bu çile

Ayrıca 1945'den beri NL şampiyonu da olamamaktadır. Bunun sebebi 1945 World Series'de keçisiyle maça girmek isteyen Billy Sianis'in, bu isteğinin reddedilmesi yüzünden takımı lanetlemesidir.

ABD'nde aynı şehirde yer alan en eski profesyonel takımdır. Maçlarını 1914 yılında kurulan köhne Wrigley Field'da oynamaktadır. Tarihi eser statüsünde olduğu için, en ufak tadilatta belediyeden izin alınması gerekmektedir. Şehrin çok içinde olduğundan, yine belediye kararıyla ancak sınırlı sayıda maçını geceleri oynayabilmektedir (Beyzbol maçlarının çoğunun haftaiçi olduğunu düşünün). Ama yine Cubbie'ler maçları salakça doldurmaktadırlar ve rakibin home run topunu yakaladıklarında hatıra olarak saklamak yerine sahaya geri atmaktadırlar.

4. Cincinnati Reds 39-47

1881 yılında kurulan bu takım, sonuncusu 1990'da olmak üzere 5 kere şampiyon olmuştur.

Tarihe bakıldığında ise, kökleri 1866'da ilk profesyonel beyzbol takımı olarak kurulan Cincinnati Red Stockings'e dayanmaktadır. Okuduklarımdan anladığımı özetlemem gerekirse, o sıralarda Red Stockings adıyla bir sürü takım kurulmuş ve ülkenin çeşitli yerlerine dağılmıştır. Düşününce, kırmızı çorap gerçekten de dikkat çekicidir ve isimleri etkilemesi normaldir. Günümüze Reds ile Boston Red Sox kalmıştır.

5. Milwaukee Brewers 38-52

NL Central'ın tüm takımları şu ana kadar tarih öncesiydi. Bunu 1969'da kurulan Brewers feci şekilde bozmaktadır. Brewers bira üreticileri demektir. Beyzbol maçı sırasında bira içilir. Güzel bir ikilidir.

Takım AL takımı olarak başlamıştır ve 1997'de NL'e katılmıştır. Şampiyonluğu yoktur, ama 1982'de AL'i kazanmıştır. World Series'de Cardinals'a kaybetmiştir.

Milwaukee şehri Chicago'ya 90 dakikalık mesafede olduğunda, sahası Miller Park'a Chicagolular Wrigley North demektedirler. Özellikle Cubs o sezon iyiyse Brewers seyircileri azınlıkta kalmaktadırlar.

NL West

1. Los Angeles Dodgers 51-39

1883'de New York Brooklyn'de kurulmuş ve 1958'de LA'e gelmiştir. 6 şampiyonluğundan 5'ini LA'de kazanmıştır.

Yine kendisi gibi New York'dan aynı senede San Francisco'ya gelmiş Giants ile pek bi sevişirler.

Çok iyi seyirci desteği vardır. İlk defa 1978'de sezonda toplam 3 milyon sınırını geçen ilk takım olmuşlardır. 2007'de bu rakam 3.8 milyona ulaşmıştır.

Magic Johnson takımın ortağıdır. Sağdaki maça gelmiş Kobe Bryant


2. San Francisco Giants 46-43

Rakibi Dodgers gibi 1883'de New York'da kurulmuş ve yine aynı sene (1958) batı yakasına yol almıştır. Son şampiyondur.

1954'den beri şampiyon olamazken, 2010-2012 ve 2014'de 3 şampiyonluk kazanmış ve toplamda 8'e ulaşmıştır.

Dodgers ile sevişmediklerini yukarıda anlattık, tekrara girmeyelim. Bir köprü mesafesinde olan Oakland'ın takımı Athletics ile dostça (ironik değil) rekabetleri vardır. Hatta bazıları iki takımı birden tutmakta imişler. İlginç (Bunu Chicago'da yapana Bisoxual denir)

3. Arizona Diamondbacks 42-45

Arizona leş gibi sıcak bir eyalet olması sebebiyle uzun yıllar sezon öncesi bahar antrenmanları ve o antrenmanlar sırasında yapılan hazırlık maçlarının merkezi olmuştur. 1998'de kurulan Diamondbacks ile Arizonalı vatandaşlarımız sadece sıkıcı hazırlık maçlarını izlemekten kurtulmuşlardır.

1988-2000 arasında Chicago Cubs'da oynamış, 3 kere all star ve 4 kere de altın eldiven sahibi Mark Grace kariyerinin sonunda bu takıma gitmiş ve 2001'de beraber şampiyon olmuşlardır.

Maçları İspanyolca da yayınlanmaktadır.

isteyen maç sırasında havuza girebilmektedir


4. San Diego Padres 41-49

1969'da kurulan Padres, şu güne kadar sadece 14 sezonda .500'ü aşabilmiştir. En son 1998'de World Series'e çıkabilmiş ama Yankees'e kaybetmiştir.

1984'de NL finalinde Cubs ile karşılaşmışlar, Cubs evindeki ilk 2 maçı kazanarak 2-0 öne geçmiştir. Aslında 5 maçlık seride Cubs saha avantajına sahipti, yani 3 maçı evinde oynayacaktı. Gelgelelim playoff maçlarının belli bir miktarda gece oynanması gerektiğinden ve Cubs'ın sahası henüz ışıklandırılmış olmadığından (1998'de takılmıştır) kalan tek iç saha maçı için iki seçenek vardı. Maç ya rakip White Sox'un sahasında, ya da Padres'in sahasında oynanacaktı. Cubs Padres'i seçti ve kalan 3 maçı kaybederek 3-2 elendi ve yukarıda anlattığımız keçi laneti devam etti.

Maçları İspanyolca da yayınlanmaktadır (Bu ABD yakında bölünür, benden duymuş olmayın)

5. Colorado Rockies 39-49

1993'de kurulan Rockies 3 kere playoff'a kalmış, 2007'de World Series'e çıkmış ama Red Sox tarafından süpürülmüştür.

Maçlarını Coors Field'da oynamaktadırlar. Stadın yapımı sırasında dinozor kemikleri bulunmuştur. Bu kemiklerden 2.1m boyundaki en büyüğü bir "triceratops"a ait olduğundan, takımın maskotu da aynı cins dinozor olmuştur.